Little thing tradutor Turco
5,582 parallel translation
We had a little thing eons ago.
Zamanında bizim aramızda da ufak bir şey olmuştu.
She was just a cancerous little thing, like her mother.
Kız da kanserli küçük bir şeydi, tıpkı annesi gibi.
I wave, you were once'n cute little Thing before he has fully pumped up,
Bahse girerim seni uçurmadan önce küçük tatli bir kizcagizdin.
But there is this, um, one... little thing.
Ama ufak bir şey var.
Crack is all the same, right? It's just this little thing.
Uyuşturucunun hepsi aynı tamam mı?
It's a little thing that goes on your key chain... and it has a little computer inside, and somehow they can figure out where the heck you are.
Anahtarlığına taktığın küçük bir şey... içinde küçük bir çip var, ve bir şekilde nerde olduğunu bulabiliyorlar.
- She's a pretty little thing.
- Çok güzel bir kız.
He who is faithful in a very little thing is also faithful in much.
küçük işlerde güvenilir olan büyük işler verilecek.
You've got a little thing right here.
Ş uranda küçük bir şey var.
I don't suppose it had anything to do with your little thing with morning's daughter.
- Bunun Morning'in kızı ile yaptığın küçük şeyle alakası olduğunu sanmıyorum.
Um, so, what did you used to do before you started doing this little thing?
Böyle şeyler yapmadan önce ne yapıyordun?
Any little thing, I have to deal with it!
En ufak, tefek şeylerle bile, benim uğraşmam gerekiyor.
"That show of anger over every little thing."
Ve, ben de sensiz istemiyorum.
Poor little thing.
Zavallıcık.
Ain't you the cutest little thing?
Seni küçük tatlı şey.
Aren't you a pretty little thing?
Küçük güzel şey değil misin sen?
- I can drive, mother, without you telling me every little thing to do!
Araba kullanmayı biliyoruz herhalde!
Little thing in third form, we both used her as an assistant when we decided to become magicians.
Üçüncü sınıftaki küçük şey, İkimiz de asistan olarak kullanmıştık onu, sihirbaz olmaya karar verdiğimizde. Ah...
Me and the mozzarella sticks have a little thing going on.
Ben ve Mozarella tavukları, aramızda bir şey var
"Mouse" is a little thing.
"Avuz" bambaşka birşey.
A little thing I like to call getting banged out in the middle of the night, the heat, heat, heat of the night, by a very nice person that I don't know very well at all.
Sadece, pek tanımadığım iyi bir insanla çok, çok, çok sıcak bir gecenin ortasında yatmamla oldu.
After your little thing and it goes...
Senin kısmından sonra...
Because I'm such a delicate little thing.
O kadar çıtkırıldım biriyim ki.
You leave that pretty little thing for me.
Benim için o küçük şeyi bırakacak mısın?
This pretty little thing?
Bu güzelliğe mi?
Funny thing about that little fella... so small to be carrying all that weight by himself.
Şuradaki dostumuzun komik yönü taşıdığı yük için çok küçük olması.
Funny thing about that little fella... so small, still carrying all that weight by himself.
Dostumuzun komik yanı küçük olmasına rağmen koca yükü taşımaya çalışması.
If this thing is going to end like I fear it might, can you at least- - come on, let me say good-bye to my little girl.
Eğer bu iş korktuğum gibi sonlanacaksa, en azından... Hadi, ama küçük kızıma veda edeyim.
The only thing that's preventing us from falling into a state of total amnesia is this little dent problem we have.
Ama hafıza kaybına uğramamızı tamamen engelleyen bir şey var arabadaki şu küçük darbe.
Well, I mean, I think this whole "coming from out of nowhere" thing... is a little dangerous. Don't you think? Yeah, yeah.
Yani o yoktan var oldu dediğiniz şeyler bence tehlikeli olabilir.
-... a little confusion about this Daniel thing.
Görünüşe göre şu Daniel konusunda kafanız karışmış.
I've been a little scattered... recently, and besides, I thought that the movers took care of that sort of thing.
Son zamanlarda dağılmış durumdayım ve ayrıca, nakliyecilerin bunu halledebileceğini düşündüm.
Do the same thing, but speed it up a little. - Why don't you just forget one of the files, there are plenty. - Okay.
Aynısı ama biraz daha hızlı yap.
What is this little table thing?
Bu ne? Bu küçük masa şeyi de ne böyle?
What's that thing you've been telling me since I was little? About mercy.
Küçüklüğümden beri bana söyleyip durduğun şey neydi?
Now, you see, my little fairy, navigating the Never Seas is one thing.
Şimdi, anladığın gibi, benim küçük periciğim, asla bir şeyi gözden kaçırma.
The same thing you do with your little boy.
Oğluna için yapacağının aynısını.
Holly, listen, I'm a little late for this thing.
Holly dinle, şu zımbırtıya biraz geç kaldım da...
My only thing is I'm just a little confused about Jack, this conservative, older banker who is now dating Peggy.
Sadece Jack konusunda şüphelerim var. Peggy ile takılan şu yaşlı ve muhafazakâr bankacı.
Where's your... your pen and that little pad thing you write on?
Kalemin ve üzerine yazdığın küçük not defteri nerede?
Well, keep her! By the way, is the whole blind thing getting a little tired yet?
Bu arada, bütün o körlük olayı hala biraz yorucu olmadı mı?
I, uh... I kind of had a little lunch thing with her daughter.
Benim... kızıyla bir çeşit ufak öğle yemeği olayım oldu.
The first thing we got to do is sort out this little firm draining the till.
Yapacağımız ilk şey bu küçük grubu sonuna kadar yaşatmak
You know, a little football hooligan thing.
Bilirsin.. Küçük futbol holiganlığı şeyleri..
The hardest thing was... looking at those little pigs'faces on Sunday night and saying goodbye.
Esas zor olan, Pazar akşamları küçük suratlarına bakıp, veda etmekti.
- Oh, the little cuts... of the thing?
Şu kısa kısa olan mı?
You will be pulled from this shitty little shack you call a research facility so fast that the only thing relevant to be shown for any of this is the way it's all exposed, wrecked, and forgotten.
Bu kulübe bozması, sözde araştırma tesisinden çıkartılacaksın. Şimdiye kadar ortada mantıklı görünen tek şey buranın unutulmuş, harap bir yer olduğudur.
I'd do a little... and, "What's the problem" type of thing, and I really felt on some level that I had a kind of workable balance in my life. little bit of good and a little...
"İyi şeyler de yapıyorum, kötü şeyler de, ne var yani?" tarzı bir şeydi.
That is my bedroom in Berlin and this room is just a kind of crawl space, actually, cos you have to climb up a little ladder to get into this thing.
Burası Berlin'deki yatak odam. Bu oda aslında iki büklüm sığıştığım bir mekandı. Buraya çıkmak için bir merdivene tırmanmak gerekiyordu.
Sometimes this idea can be the smallest thing in the world, a little flame that you hunch over and cup with your hand and pray will not be extinguished by all the storm that howls about it.
Bazen bu fikir dünyanın en küçük şeyi olabilir. Küçücük bir alevdir, üzerine eğilip ellerinle korursun etrafında esip köpüren fırtına yüzünden sönmesin diye dua edersin.
When we were kids, when we were still together... one of our foster brothers accidentally broke this little red hat lady figurine thing, and when our foster mom found out, she... she blew up.
Çocukluğumuzda, hala birlikteyken üvey kardeşlerimizden biri kazayla küçük kırmızı şapkalı kadın heykellerinden birini kırdı. Üvey annemiz fark ettiğinde, deliye döndü.
little things 48
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27
things are changing 33
things are different 35
things like this 16
things are good 60
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27
things are changing 33
things are different 35
things like this 16
things are good 60