Made tradutor Turco
171,959 parallel translation
But with Dreyfuss about to assemble the Philosopher's Stone, there's a case to be made for the simple pleasures.
Ama Dreyfuss felsefe taşını birleştirmek üzereyken, basit zevkleri kabul etmeyi bilmek gerekir.
A blessed lantern brought over from France in 1778 by Ben Franklin, made to trap demons.
Kutsal bir fener, Ben Franklin tarafından 1778'de Fransa'da bulunmuş, iblisleri tuzağa düşür ek için.
No, General Washington made the right decision, sending me after the Horseman like he did.
Hayır, Général Washington beni atlının arkasından göndermekle doğru karar verdi.
He's just like my burrito. Except we made this together.
Tıpkı dürümüme benziyor ama bunu beraber yaptık.
Your childhood made you into the man that you are, the person that you are today.
Seni bugün olduğun adama çocukluğun dönüştürdü.
And in case I haven't made it clear, I like who you are.
Ve şu ana kadar belli etmediysem söyleyeyim, seni böyle seviyorum.
After five years, I found myself blaming you for the choice I made.
Aradan beş yıl geçtikten sonra yaptığım seçim için seni suçlamaya başladım.
- They made it home.
- Eve dönebildiler.
Seeing the battlefield today, it just made it so real.
Bugün o savaş alanını görünce hepsi gerçek gibi geldi.
So, it looks like our historians have made a discovery.
Anlaşılan, tarihçilerimiz bir şeyi keşfetmiş.
There was a choice, and you made the wrong one, and now the Spear of Destiny, the most powerful weapon in all of history, is in the hands of not one, but four psychopaths.
Şimdi ise gelmiş geçmiş en güçlü silah, Kader Mızrağı bir değil, dört psikopatın eline düştü.
You guys were probably starting to think I was made up.
Gerçek olmadığımı düşünüyor olmalısınız.
You mean they stole your youth and made you boring?
Gençliğini çalıp seni sıkıcı mı yaptılar?
Also, as someone who's made love on a beach, a word of advice :
Sahilde sevişmiş biri olarak bir tavsiye vereyim.
He made over 2,000 posts about her online.
Onunla ilgili 2.000 iletisi var.
Oleg blames me for getting caught, so in order to hurt me, he made it seem like he was gonna hurt my team, but the real target is my family.
Oleg yakalandığı için beni suçluyor ve bana zarar vermek için ekibimin peşine düşmüş gibi yaptı, ama asıl hedef ailem.
Well, your Mom and I are very proud of where you are, and just seeing your face made my day.
Annen de ben de orada olmandan gurur duyuyoruz ve sadece yüzünü görmek bile keyif verdi.
We believe his diabetes got out of control, and he couldn't adjust his blood sugar, which made him confused and combative.
Diyabetinin kontrolden çıktığını düşünüyoruz. Kan şekerini düzenleyemediği için kafası karıştı ve saldırganlaştı.
Do you regret the decision you made back in Ohio?
Ohio'da verdiğin karardan pişman mısın?
I made some slippers.
Bir ayakkabı yaptım. Havalı ama aynı zamanda zarif.
I can't believe you made it here.
Geldiğine inanamıyorum. E - deri.
That's when I made the decision to bring her back to Washington with me.
Washington'a getirme kararını o zaman verdim.
That's what made me stand up and pay attention.
Dikkatimi çeken de bu oldu.
Hey. I made you some tea.
Sana çay yaptım.
They even made human sacrifices to certain cenotes.
Bazı cenote'ler için insanları kurban ettikleri olmuş.
He's made some breakthroughs, but I'm not sure how helpful they'll be.
Biraz gelişme gösterdi, ama ne kadar yardımı olur bilmiyorum.
Ok, so here's the deal that Cruz made.
Cruz'un yaptığı anlaşma şöyle.
Stephen Walker made some calls to the BAP to get the best we can.
Evet. Stephen Walker en iyilerini bulmamız için DAP'yi aradı.
Anyway, my stomach was upside down, so I made a beeline to the stall.
Neyse, midem alt üst oldu, kestirmeden işi çözeyim dedim.
He made the same call to me back when he wanted to make an offer for Pied Piper.
Pied Piper için teklif yapmak istediğinde bana da aynı aramayı yapmıştı.
I'm sorry, Erlich. I've made my decision.
Üzgünüm Erlich, kararımı verdim.
"and made them less crappy."
"eli yüzü düzgün hale getirdik." dediğin yerde.
Now, Carl... you said the new sign-in page made you nervous.
Carl, şimdi. Yeni giriş ekranının seni gerdiğinden bahsetmiştin.
You know, putting a face to the name made so much sense.
Suratı da kendisi gibi aynı.
This morning, he made the case that since you have a long-standing relationship with Bachman, and since you are a talented VC who deserves a second chance... his words... you should take lead.
Bu sabah, Bachman'la olan uzun süreli ilişkini de göz önüne aldık, ve sen de ikinci bir şansı hak eden yetenekli bir yatırım uzmanı olduğun için, bunlar onun sözleri, işe sen devam ediyorsun.
They made me teach.
Beni hoca yaptılar.
You have made your position clear, Lord Odda.
Fikrinizi aşikâr ettiniz Lord Odda.
Lord King, I do not wish to cause distress, but if the lady was in fact alive, surely they would have made clear their demands?
- Kral hazretleri felâkete sebebiyet vermek istemem ama leydi hakikaten hayatta olsaydı muhakkak taleplerini aşikâr ederlerdi, ne dersiniz?
Then, why have they not made clear their demands?
Öyleyse taleplerini niye açıklamıyorlar?
Lord... Look around you, see the sacrifice that has been made.
Lordum etrafınıza bakın ve yapılan fedakârlığı görün.
You've made us walk a good distance to meet you.
Sizinle görüşmek için bizi epey yürüttünüz.
A bargain has been made, and not a good one.
İyi olmasa da bir pazarlık yapıldı.
You made it clear that you care for her.
Kızı sevdiğin için böyle yaptığını belli ettin.
A country is its history, the sum of all its stories - we are what our fathers made us.
Bir ülke tarihidir, tüm hikayelerinin toplamıdır - Atalarımız bizi biz yaptık.
You have made a fool of me.
Beni aptal yerine koydun.
It seems you have made a habit of rescuing Wessex.
Görünüşe göre Wessex'i kurtarmaya alıştın.
Shackled by oaths to both Wessex and Mercia, it seems fate has made my sword Saxon, even though in my heart I remain a Dane.
Hem Wessex hem de Mercia'ya yemlerle tıkılıp, Kaderin benim kılıcım Sakson yapmış görünüyor, Kalbimde bir Dane olarak kalmış olsam da.
I mean, you made desalination sustainable. I mean, you solve problems like this, like, every day.
Bu sana halüsinasyon gibi mi geldi?
You will walk this world knowing that something isn't quite right, that for all your trying you only made things worse, and no one will ever believe you when you tell them about all the sacrifices you made
İkimiz de biliyoruz ki bazen espri anlayışım olmuyor. Ama evet, gidiyorum. Gitmek derken?
There was this girl, Aubrey Diaz, and I obsessed for weeks over how to ask her, so I made a video of me outlining 16 reasons why Aubrey Diaz should go to prom with me.
Bir kız vardı. Aubrey Diaz. Haftalar boyu nasıl teklif edeceğimi düşünmüştüm.
I guess I made it to prom.
Sonunda baloya gelmeyi başardım.
mademoiselle 905
madeline 244
madeleine 197
made in china 19
made you look 18
made man 33
made it 42
made a mistake 21
mademoiselle grey 18
mademoiselle alice 19
madeline 244
madeleine 197
made in china 19
made you look 18
made man 33
made it 42
made a mistake 21
mademoiselle grey 18
mademoiselle alice 19