Makes no difference tradutor Turco
643 parallel translation
- That makes no difference!
- Bu önemli değil!
" I don't know what they have to say, it makes no difference anyway,
" Ne anlatmak istediğinizi bilmiyorum. Aslında pek bir önemi de yok,
But it makes no difference.
Ama bu öenmli değil.
Makes no difference who you are
Fark etmez kim olduğun
- That makes no difference.
- Bu bir şeyi değiştirmez.
It makes no difference what you thought of him.
Adam hakkinda ne düsündügünün önemi yok.
It makes no difference to you how I feel about it.
Düşüncelerim fark etmiyor ki!
- Makes no difference.
- Fark etmez.
It makes no difference, we don't make a big deal of it.
Hiç farketmez, bunun için bir anlaşma yapmadık.
It makes no difference.
Hiç fark etmez.
Makes no difference. I've got no other way out.
Başka çıkış yolum yok.
Raising 3 children or 4 makes no difference
3 ya da 4 çocuk büyütmek aynı şey.
Oh, it makes no difference about the boy.
Çocuk için fark etmez. Evet.
Even if you don't like the person? That makes no difference.
- Sevmediğin kişilerinkileri bile mi?
It makes no difference to me.
Benim için fark etmez.
It makes no difference anyway.
Çok bir şey değişmeyecektir zaten.
It makes no difference if I play or not.
Oynamamın önemi yok.
It makes no difference to me whether you're here or not.
Senin burada olup olmaman beni ilgilendirmiyor.
It makes no difference to me if you go back to the docks or drive a garbage truck! -!
Tekrar limanda çalışmaya başlaman ya da... çöp arabası sürmen benim için bir şey değiştirmez.
It makes no difference if the relief column does come.
Destek kıtasının gelmesi bile... hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- It makes no difference?
- Bir şey fark edecek mi? - Hayır.
And it makes no difference that I'm poor?
Fakir olmamın bir önemi yok mu?
One more or less makes no difference.
Bir fazla olması bana fark etmez.
It makes no difference to me that you are a cripple.
Sakat olmanın bence bir sakıncası yok.
It makes no difference to him. He's got millions. Haven't you, Toulouse?
Onun için hiç fark etmez, çünkü milyonları var, değil mi Toulouse?
Then it makes no difference.
O zaman bir şey kaybetmiş sayılmazsın.
It makes no difference whether you believe them or not, sire.
İnanıp inanmamanız fark etmez, efendim.
- It makes no difference now.
- Şimdilik bu bir şeyi değiştirmez.
Makes no difference
# Hiçbir şey farketmez
What's the use of being a lady in a place where it makes no difference, sir?
Fark etmeyecekse efendim, leydi olmanın ne yararı var?
Makes no difference.
Hiç fark etmez.
The color of the skin of the victims makes no difference to me.
Kurbanların derisinin rengi benim için farketmez.
She's - - dead, it makes no difference.
O neredeyse ölü. Ne fark eder ki.
It makes no difference what I say. It's what you think.
Ne dediğimin önemi yok Sen ne düşünüyorsun?
Try it in German or Hungarian, it makes no difference to me!
Almanca veya Macarca deneyin. Benim için hiç fark etmez!
This deals with epiphenomenalism, which has to do with consciousness as a mere accessory of physiological processes whose presence or absence makes no difference...
Bu kitap epifenomenalizm hakkında, yani bilincin sadece mevcut olan veya olmayan fizyolojik süreçlerin bir yan ürünü olarak...
Together, alone, it makes no difference.
- Birlikte, tek başına.
"That makes no difference," he thought.
"Bu bir şeyi değiştirmez." diye düşündü.
If I ever find you on this hill again It makes no difference whether you're wearing a gun or not... I'll kill you.
Seni bir daha o tepede görürsem, tabanca taşıyıp taşımaman fark etmez, seni öldürürüm.
My wife or somebody else's, makes no difference.
Benim veya başkasının, hiç fark etmez.
It makes no difference.
Fark etmez.
Minority, majority, we've proved it makes no difference.
Azınlık, çoğunluk, fark etmediğini ispatladık.
If it makes no difference, why have you fought so hard?
Fark etmiyorsa bunu gerçekleştirmek için niye böyle savaştık?
Believe it, don't believe it, makes no difference.
İster inan, ister inanma, fark etmez.
You or someone else, it makes no difference.
Sen veya başkası benim için hiç farkı yok. Haydi!
It makes no difference to us.
Bize fark etmez.
- It makes no difference
- Hiç fark etmez.
- That makes no difference.
- Farketmez.
Makes no difference to me personally, but you made a bargain and you can't run out on it.
Bunu yapabilirsin.
Makes no goddamn difference.
Benim için fark etmez.
No difference, but it makes screwing legal
Aslında bir şey değişmeyecek. Yalnızca atış yaptığımız zaman yasal olarak yapmış olacağız.