Nd tradutor Turco
55,580 parallel translation
I'm sorry, man, I know she was your friend.
Affedersin. Arkadaşındı, biliyorum.
But it's what you do next that counts.
Önemli olan, sonrasında ne yaptığındır.
I mean, considering what happened.
Yani, olanlar göz önüne alındığında.
I've been angry at Jeff since he died because he told me he was sober, and I thought he lied and did something stupid, and I hated him for leaving that way, and I was wrong.
Jeff'e öldüğünden beri kızgındım çünkü bana ayık olduğunu söylemişti ama ben yalan söyleyip aptallık ettiğini sandım ve o hâlde yola çıktığı için ondan nefret ettim ama yanılmışım.
I was so pissed off at Jeff.
Jeff'e o kadar kızgındım ki.
I bet you went down on him.
Ona oral yapmışsındır.
I was told prominent families amongst London society made use of it.
Londra sosyetesinin seçkin ailelerinin burayı kullandığı kulağıma çalındı.
It's found truth in its maturity, which if a virtue in man ought to be no less so for the things men create.
Doğruluğunu kendi gelişiminde bulur. İnsan eseri olan şeylerde böyle bir özellik barındırmak azımsanacak şey değildir.
Which makes it even harder knowing Flo's in the same city just a few miles away, being brought up by someone else.
Flo'nun aynı şehirde biraz uzağında başka biri tarafından alındığını bilmek zor.
I think it's possible that dynamic eroded your marriage, and is infecting your kids with a tendency to misdirect their feelings.
Bence bu dinamiğin evliliğinizi aşındırmış olması, ve çocuklarınızı, duygularını istenmeyen yerlere yansıtma eğilimi yaratacak şekilde zehirlemekte olması oldukça muhtemel.
Vindicator Command Ship... Beacon received.
Aklayıcılar Komuta gemisi, sinyaliniz alındı.
It was your beliefs, your pursuit of justice... that taught me to be a man.
Bana adam olmayı öğreten... senin inançların ve adalet arayışındı...
I bet you got a big fat payoff.
Bahse varım kocaman bir pay almışsındır.
We think it's been taken. Like the other one.
Diğeri gibi alındığını düşünüyoruz.
But, given our state of affairs, it seems more than worth a try.
Ama.. .. durumumuz göz önüne alındığında.. .. denemeye değmeyecek bir şey gibi gözükmüyor.
Though, given the rest of the story, it is of some curiosity to me that you're still here.
Hikayenin geri kalanı göz önüne alındığında.. .. hala burada olmanız beni meraka düşürüyor.
Listen, you moved to Monterey to start over, to build a future.
Beni dinle, Monterey'e yeni bir başlangıç, iyi bir gelecek inşa etmek için taşındın.
I'm sorry. I... I'm just amazed by patients who can harbor such profound self-awareness underneath the hard shell of denial.
Yüzeyde yoğun bir inkar barındırırken derinlerde bu denli öz farkındalığı yüksek hastalarım beni daima şaşırtmıştır.
First of all, I'm very disappointed in your attitude.
Öncelikle bu takındığın tavır gerçekten beni hayal kırıklığına uğrattı.
Soon after we moved here she began talking nonsense.
Buraya taşındıktan hemen sonra saçmalamaya başladı başladı.
What I was getting at is silence is golden.
Ne anlatıyordum ki sükut altındır.
The brunette with the nutcracker caboose?
Fındıkkıran kasası olan esmeri diyorum?
Scotty's right. You got a real nutcracker back there.
Scotty haklıymış, gerçekten fındıkkıran gibiymiş.
So, you see the symbolism.
Mesajını anlamışsındır.
Now, look, you know that I'm no Mother Teresa, but after divorce number three, this tit is pretty tapped out.
Rahibe Teresa olmadığımı anlamışsındır ama üçüncü boşanmadan sonra göz de oyula oyula...
Milly just moved down from Bemidji.
Milly, Bemidji'den yeni taşındı da.
He was angry because Peter had gone into the meadow.
Çok kızgındı çünkü Peter çayıra girmişti.
Whether you step off the board with one foot or two, you still end up in the water.
Gemiden tek ayakla da, iki ayakla da insen, yine de sudasındır.
Especially given the new victim... Uh... Get back to traffic enforcement.
Özellikle yeni kurban göz önüne alındığında... Trafik uygulamaya geri dön.
I think my car was stolen.
Sanırım arabam çalındı. - Çalındı mı?
I think you got used to the bolt gun.
Bence şok tabancasına alışmışsındır.
I think you got weak, and I don't think you can kill me with one shot.
Zayıflamışsındır ve beni tek vuruşta öldürebileceğini sanmıyorum.
You know the only reason they infected eros. Is because it's got the poorest belters. In the system, right?
Eros'u enfekte etmelerinin tek sebebi sistemdeki en yoksul Kuşaklıları barındırması biliyorsun değil mi?
We were so close.
Çok yakındık.
I figure you paid $ 700 for it.
700 dolara almışsındır.
How does that work when the tickets were bought and paid for two months before my guy came around with the 5,000 bucks?
Biletlerin parası ödenip alındıktan iki ay sonra benim adamım 5,000 $ ile ortaya çıkarken bu nasıl mantıklı geliyor?
About dragging people in here off the street when the towers came down?
Şu, kuleler yıkıldığında insanların caddeden buraya taşındığı?
'Cause if he did, he lied to you, and if he lied to you, you're on the wrong side.
Çünkü dediyse kandırıldın ve kandırılmışsan yanlış taraftasındır.
It was so close.
Çok yakındı.
She's been taken out of school and placed in a state-registered youth home.
Okuldan alındı ve bir devlet yurduna yerleştirildi.
We didn't make any money. And anyway, it was your weird hippie-freak girlfriend that refused to sell any merch other than the oil that she blended in a thermos.
Her neyse, termosunda... karıştırdığı yağdan başka bir şey satmayan senin tuhaf hippi kız arkadaşındı.
I, um, I would've thought you'd have been used to that by now.
Şimdiye kadar böyle durumlara alışmışsındır diye düşünüyordum.
'I saw my father killed in battle and my uncle steal his lands.
Babamın savaşta öldürüldüğünü, topraklarının amcam tarafından çalındığını gördüm.
'Peace was secured with hostages, Brida and Ragnar,'and by the Danish earl's baptism and acceptance of the Christian God.
Barış rehineler Brida ve Ragnar'la ve Dan kontların vaftiz edilip Hristiyan Tanrı'yı kabul etmeleriyle teminat altına alındı.
She filed for custody because she made the single worst mistake of her life.
Gözaltına alındı, çünkü hayatının hatasını yaptı.
"Who freed them from their pain"
" Acılarından arındırıp
Then Russell will drive the scapegoat deep into the bush, far from here, so we can start over untainted by our past mistakes.
Sonrasında Russell keçiyi bizi arındırabilmek için çok uzaklardaki bir ormana bırakacak.
Lest you think I've been avoiding you.
Sizden kaçındığımı sanmayın sakın.
We've had our hands full out there, trying to manage the transition.
İşimiz başımızdan aşkındı. Düzeni sağlamakla uğraşıyorduk.
I assume that much is clear by now.
Bunu çoktan anlamışsındır.
I-
Mesajlarım sana ulaşıyor mu bilmem ama Güney Pasifik'te nükleer bir hadise yaşandığının farkındasındır.
ndale 27
nde est 17
nd year 18
nd floor 81
nd and 30
nd street 78
nd century 20
nd battalion 28
nd mass 51
nd platoon 36
nde est 17
nd year 18
nd floor 81
nd and 30
nd street 78
nd century 20
nd battalion 28
nd mass 51
nd platoon 36