No more of this tradutor Turco
468 parallel translation
Let's have no more of this.
Bırakın artık bunları.
I'll have no more of this hell-spawn.
Bu cehennem tohumlarından daha fazla yok bende.
- No more of this nonsense!
- Bu kadar saçmalık yeter!
Let us have no more of this mammering, Miss Bennet!
Gevelemeyi bırakın, Bayan Bennet!
No more of this.
Yeter artık.
No more of this sentimental taffy.
Senin duygusalligindan gina geldi.
From now on, there'll be no more of this because your husband will get the best for you... because i love you.
Artık değil. Bunların devamı gelecek, çünkü kocan sana hep iyisini alacak çünkü seni seviyorum.
But there'll be no more of this damn cheating!
Ama artık bu kahrolası aldatmaca sürmeyecek!
- We'll tolerate no more of this.
Buna daha fazla müsaade etmeyeceğiz.
I'll be honest with you, miss, I just can't stand no more of this. I just ain't used to it, that's all.
Dürüst davranacağım, ben buna daha fazla dayanamayacağım çünkü bu tür şeylere alışık değilim.
Be no more of this, no more running from the law.
Hepsi buraya kadar artık kanundan kaçmak yok.
No more of this. You are brothers.
Artık bunu istemiyorum.
Let's hear no more of this. I have made great conquests. I shall need your wisdom henceforth.
Büyük bir fetih yaptım, ileride sana ihtiyacım olacak.
No more of this high-flying nonsense.
Bu şaşaalı saçma şeylere son veriyorum artık.
No more of this highfalutin stuff.
Böyle gösterişli şeyler istemem artık.
Away, no more of this.
Tamam, yeter artık.
No more of this.
Bu kadar yeter.
- No more of this jazz for me, baby.
- Benim için buraya kadar.
No more of this fancy stuff.
Bir daha bu fantezi olmayacak.
I'll have no more of this.
Daha fazlasını duymak istemiyorum.
We don't want no more of this, we want our boodle!
Artık bunu yapmak istemiyoruz, paramızı istiyoruz!
No more of this, Wu.
Artık yeter.
There'd be no more of this carping, envy... all this struggle for power, which destroys... only destroys.
Bir daha asla çekememezlik ve kıskançlık olmazdı. Güç için verilen bu mücadele bizi yok ediyor. Sadece yok ediyor.
No more of this.
Bu iş bitmiştir.
Let's have no more of this nonsense.
Bu saçmalığı daha fazla çekemeyeceğim.
So, no more of this spooky nonsense.
Bu acayip saçmalıklar olmayacak artık.
No more of this fooling around, huh?
Bir daha buralarda dolanmayın, tamam mı?
When we pick up Baby Langston, no more of this sporting'around. We're gonna settle down just like real folks.
Tatlım, Bebek Langston'ı alınca, gerçek bir aile gibi yerleşeceğiz.
If you receive no more letters from me after this one, tell yourself that your son has left this world for a country without postmen, but that still he thinks of you night and day.
Eğer bundan sonra benden başka mektup alamazsan oğlunun bu dünyayı terk edip postacısı olmayan bir başka diyara gittiğini ancak orada da gece gündüz seni düşüneceğini bil. "
I can think of no one more competent to do this... than the speaker I'm about to introduce.
Şimdi size takdim edeceğim konuşmacıdan başka bu işi daha iyi bir şekilde yapacak biri aklıma gelmiyor.
Well, this is the beginning of a vacation we've all looked forward to, and I'm sure we'll all enjoy our holidays more knowing we've helped some unfortunate family who'd have had no Christmas dinner without this basket.
Bu, hepimizin uzun süredir gelmesini beklediği bir tatilin başlangıcı. Bu sepet olmasa, Noel yemeği bulamayacak olan talihsiz bir aileye yardım ettiğinizi bilerek tatilinizi daha güzel geçireceğinize eminim.
No man should have to do this job... who's had more than his share of combat.
Savaşta payına düşenden fazlasını... ... yapan bir adama bu is verilmemeli.
To the west, this is more or less barren and would afford no means of escape.
Açıkçası, batıya gitmezler çünkü orası çöl. Yoksa kaçamazlar.
I heard them say this prophet brings sight to the blind, heals the sick, that he fed thousands of the poor with no more than a few loaves of bread to divide.
Bu peygamberin körlerin gözünü açtığı, hastaları iyileştirdiği söyleniyordu. Sadece birkaç somun ekmeği bölerek binlerce yoksulu doyurmuştu.
No more old women's tales of why this won't be done or can't be done.
İşin neden bitirilemeyeceğini ya da bitirilemediğini anlatan koca karı masalları duymak istemiyorum.
So, last night, after I'd heard no sound for more than an hour, I managed to slip the bolt on this side of the door and came in here.
Böylece, dün gece, bir saatten fazla hiçbir ses işitmeyince, kapının bu tarafından sürgüyü kaydırmayı başardım ve buraya girdim.
This country is so dang big a man just gets used to moving around, so one day I got tired of watching the sun go west but I ain't itching'no more.
Bu ülke çok sıkıntılı, artık dönmek istiyorum. Bir günün akşamında Güneş batıya doğru gidiyordu ve ben sadece izledim. Ama artık özledim.
Next time we see anarvik and we have a cup of tea he says,'anarvik my friend, this man asks no more favours no more permission.
Gelecek defa Anarvik'i görüp bir bardak çay aldığımızda "Anarvik" arkadaşım, bu adam artık iyilik, izin istemiyor " diyeceğim.
No, one more moment... to remember all of this.
Hayır, biraz daha kalalım. Bütün bunları unutmamak istiyorum.
Arthur Reardon, the sentence of this court is that you be confined in the Elmira Reception Center, for a period of not less than 20 years and no more than your natural life.
Arthur Reardon, bu mahkeme Elmira Islah Merkezi'nde 20 yıldan az ve ömür boyundan çok olmayan bir süreliğine hapsedilmene karar verdi.
The rest are inventions of fear, tales taken from the past they can no more help you than this breast can bleed.
Diğerleri hala korku ve intikam dolu eski hikayeler satıyorlar... artık size yardım edemezler.
When this earth gets enough to eat and there are no more wars or diseases or famines, this is going to be a garden of eden.
Dünyada herkese yetecek yemek olduğunda... ve savaş, hastalık ve kuraklık yok olduğunda burası bir cennete dönüşecek. İyimserliğiniz iç ferahlatıyor, Bay Chambers.
This man, who is morally guilty of his mother's death is no more fit to dwell in this society of man than the man who slew the father that begot him, and so, without a single reservation in my heart, I ask to impose the death penalty upon this man.
Manevi açıdan annesinin ölümünden suçlu olan bu adam hayata gelmesine vesile olan babasını katleden birinden aşağı kalmamak üzere bu toplumda yaşamak için uygun değildir ve bu yüzden kalbimde en ufak bir tereddüt olmadan bu adama idam cezasının uygulanmasını istiyorum.
No more condecorations... This joyful pomp of glories...
Süslü, şen şakrak gösterişli zaferlere yer yok artık.
No more condecorations, this joyous pomp of glories.
Süslü, şen şakrak gösterişli zaferlere yer yok artık.
" From this day on, no public assemblages of more than three people.
" Bugünden itibaren üç kişiden fazla kişi bir araya gelmeyecek.
This place gets no more of my business.
Artık burayla işim olmaz.
All of you, and as of this week no more ganja come into this town, you hear me?
Sizin peşinizdeyim, bu haftadan itibaren bu bölgeye ot girmeyecek. Duydunuz mu?
As of tomorrow in this house there'll be no more yelling.
Yarından itibaren bu evde ses yükselmeyecek.
More than one bemused observer... claims to have seen the whimsical tycoon... at 4 : 00 in the morning, promenading this highway... with no socks on... and wearing, instead of shoes... a pair of empty Kleenex boxes.
Birden çok kişi de şaşırarak... sabahın 4'ünde, bu otobanda... çorapsız bir şekilde... ayaklarına bir çift boş ayakkabı kutusu geçirmiş... tuhaf bir iş adamı gördüklerini... iddia ediyorlar.
God asks no more of me. He willed me this way.
Tanrı, benden daha fazlasını istemiyor, böyle olmamı O istedi.
no more bets 114
no more excuses 48
no more war 22
no more pain 25
no more talk 25
no more words 20
no more tears 17
no more 1238
no more lies 144
no more games 109
no more excuses 48
no more war 22
no more pain 25
no more talk 25
no more words 20
no more tears 17
no more 1238
no more lies 144
no more games 109