No surrender tradutor Turco
207 parallel translation
'No Surrender'.
'Teslim Olmak Yok'.
No surrender! "
Asla teslim olma! "
'No surrender! '. "
Teslim Olmak Yok'.
'No Surrender'.
'Teslim Olma'.
No surrender! "
Teslim olma! "
No surrender!
Teslim Olma!
No surrender!
Teslim olma!
NO SURRENDER!
TESLİM OLMA!
No surrender.
Teslim olmak yok.
- No festival, no surrender!
Festival yoksa teslim de olmuyoruz.
There has been no surrender, no retreat... from the principals of liberty and democracy... for which the free world looks to us for leadership.
Bizi özgür dünyanın lideri olarak gören insanlar için özgürlük... ve demokrasinin temel ilkelerinden... ödün vermek, teslim olmak yok.
No Retreat No Surrender.
Altın Yumruk.
No surrender. ( footsteps )
Teslim olmak yok.
No surrender!
Teslim olmayacağız...
Rest assured, there will be no surrender as long as I am in Chamdo.
Merak etme, ben Chamdo'da olduğum sürece kimse teslim olmayacak.
- But there will be no surrender...
- Ama teslim olmak yok...
No surrender and no retreat.
Teslim olmak yok geri çekilmek yok.
There will be no surrender!
Teslim almayacağız!
No... let's surrender.
Hayır, teslim olalım.
It is some five hours now since Roy Earle took to cover on the rock... and there's no indication on his part to surrender.
Roy Earle kayalıklarda sıkıştırıldığı andan bu yana beş saat geçti. Halen teslim olacağına dair bir işaret yok.
You have no right to surrender.
Teslim olmaya hakkın yok.
Korosu no ga osoroshi kara. They'd like to surrender now, but they're afraid to come out. They're sure we'll kill'em all.
Teslim olmak istiyorlar ama onları öldüreceğimizden korkuyorlar.
No one to surrender to you.
Size teslim edecek kimse yok.
No, that would mean our total surrender to the state.
Hayır, aksine bu durum... krallığa tamamen teslim olduğumuz anlamına gelir.
They have no recourse but to surrender.
Teslim olmak dışında bir seçenekleri yok.
No, I gave Anna an hour to find Bubber and get him to surrender.
Hayir. Anna'ya onu bulup teslim olmaya ikna etmesi için bir saat verdim.
- No, no, he didn't surrender.
Hayır, teslim olmadı.
No, Captain, we will find the major, and you will surrender to me!
Hayır yüzbaşı. Binbaşıyı biz bulacağız ve sen bana teslim olacaksın.
Well, then we have no alternative but to surrender.
Teslim olmaktan başka çaremiz yok.
( man ) Mr Roosevelt began by saying that when he was a young man the great reputation in the American military was General Grant, who had once sent an order saying that he would accept no terms but unconditional surrender, and that these in fact were the terms that the Allies, or the United Nations, wanted to present to their enemies.
Bay Roosevelt, sözlerine genç bir adamken Amerikan ordusundaki en şöhretli komutanın General Grant'in bir keresinde gönderdiği emirde koşulsuz teslim olma dışındaki hiçbir şartı kabul etmeyeceğini söylemesiyle başladı ve aslında düşmanlarına şartlarını sunacak olan da Müttefikler ya da Birleşmiş Milletler'di.
Make no mistake about this, you can count on this. And I know this for a fact. The Japs do not surrender and they don't take prisoners.
Şunu aklınıza iyi sokun : Japonlar teslim olmazlar ve teslim de almazlar.
There was no counterbalance to stagnation, to pessimism to the most abject surrender to mysticism.
Karamsarlığa, uyuşukluğa, ve gizemciliğe umutsuz bir teslim oluşa karşı bir eşit güç yoktu.
If you surrender, there will be no reprisals against Jews.
Eğer teslim olursanız, oradaki Yahudilere karşı misilleme yapılmayacaktır.
Surrender, you have no case.
Teslim ol, sabıkan yok.
You see, no one would surrender to the Dread Pirate Westley.
Anladın mı, kimse Korkunç Korsan Westley'e teslim olmazdı.
- No, you surrender!
- Hayır, siz teslim olun!
Within six months, we may have no choice but to surrender.
6 ay sonra, teslim olmaktan başka seçeneğimiz kalmayabilir.
Surrender... Surrender... No!
teslim oluyorumm... teslim... hayır!
No, burn all, Kill those who came before surrender.
Çıldırtıyor beni bu iş. Ama yine de pes etmekten söz etmiyorum!
The surrender of Geronimo was no small event.
Ne de olsa Geronimo'nun teslim oluşu önemli bir olaydı.
I surrender to you my body, my soul and my life dedicated to you for ever with no intention of repentance. "
Sana vücudumla, ruhumla ve hayatımla teslim oluyorum hiçbir pişmanlık duymadan hepsini sonsuza dek sana adıyorum.
Now, surrender the council members or we will have no choice but to take them by force.
Şimdi, Konsey üyelerini teslim edin yoksa zorla almak zorunda kalacağız.
We have no choice but to surrender.
Teslim olmaktan başka çaremiz yok.
NO MATTER WHAT YOUR STATION, NEVER SURRENDER HOPE. "
Ne durumda olursan ol, umudunu yitirme.
No, we can't surrender.
Hayır. Teslim olamayız.
As she sees her caste dying around her... she will have no choice but to surrender.
Temsil ettiklerinin gözlerinin önünde öldüğünü gördükçe teslim olmaktan başka seçeneği kalmayacaktır.
Surrender immediately, there will be no repercussions.
Şimdi teslim olursanız zarar görmezsiniz!
In light of the destruction that has been wrought upon our world it is clear that we have no choice but to surrender the planet to the High general Jax-Ur.
Dünyada yaptıkları yıkımı göz önünde bulundurursak gezegeni General Jax-Ur'a teslim etmekten başka çaremiz yok.
Surrender is no longer an option.
Teslim olmak artık bir seçenek değil.
Let's surrender. No. Wait.
Hayır, bekle biraz.
There is absolutely no reason why we should surrender to the Scots.
Şimdi İskoçlara pes etmemiz için, hiçbir mantıklı neden yok.
surrender 250
surrender now 17
no sugar 125
no sudden moves 39
no such luck 63
no surprises 48
no such thing 71
no surgery 24
no survivors 53
no surprise 59
surrender now 17
no sugar 125
no sudden moves 39
no such luck 63
no surprises 48
no such thing 71
no surgery 24
no survivors 53
no surprise 59