English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ N ] / Not for a while

Not for a while tradutor Turco

966 parallel translation
Yeah, but not for a while maybe.
Evet ama belki bir süre sonra.
Not for a while, anyway.
En azından bir süre için.
Not for a while yet.
Şimdilik.
McKAY : Not for a while. Not until this condition's cleared up.
- Bu koşullar değişene kadar.
Not for a while.
Bir süre daha.
Well, not for a while.
Evet, bu dediğin bir süre olmaz.
At least, not for a while
En azından, bir süre için.
I never really wanted to marry anyone, not for a while.
Gerçekten biriyle evliliği düşünmedim, kısa bir sürede olmaz.
But not for a while. so you don't have to try nothing desperate just yet.
Ama hemen değil, umutsuzluğa kapılıp birşeyler yapmayı denemene gerek yok henüz.
- No. Not for a while.
- Bu yakınlarda hayır.
- Not for a while.
- Bir süreliğine.
Not for a while.
Bir süre olmaz.
Madame needn't worry, it's not for a while.
Madam endişelenmeyin hemen değil.
I can't take you to that that far place, not for a while.
Seni o uzak yere götüremem. Şimdi olmaz.
I'm not going to leave you, Ben... not for a while, anyway.
Seni terkedecek değilim Ben... En azından bir süreliğine.
Oh, not for a while At least a week
Bir süre için görmeyeceksin. En az bir hafta.
Not till I've been around home for a while.
Bir süre daha buralardayım.
He said we might not hear for a while.
Bir süre ondan haber alamayacağımızı belirtmiş.
And you forget yours, too, because whether you know it or not, two weeks of being a sweet little wife and waiting for hubby to come home and having babies while you're waiting, you'd go crazy.
Ve sende seninkileri unutmalısın. Çünkü ister inan ister inanma, eşinin eve gelmesini bekleyen ve bebekleri ile ilgilenen kadın olduğunu düşünürsek, iki hafta içinde çıldırmaya başlarsın.
You know, Blackie, for a while I was almost ashamed of having loved you, but I'm not now.
Biliyor musun Blackie, Bir süre önce sana aşık olduğum için kendimden utanıyordum.
Well, if I should, for a little while promise not to be jealous and not to think things that'll make you miserable.
Eğer bir süreliğine gelirsem, kıskanmayacağına ve seni sefil hale düşürecek şeyler yapmayacağına söz verir misin?
It seemed to me I stood by the iron gate leading to the drive, and for a while I could not enter... for the way was barred to me.
Özel araba yoluna açılan demir kapının önünde durduğumu gördüm ve bir süre giremedim çünkü parmaklıklar kapalıydı.
- And I decided not to stay for a while.
- Ve bir süre kalmamaya karar verdim.
● A good worker is worth good wages. ● Not while there are three men for every job.
Saçmalık! İyi bir işçi iyi yevmiyeyi hak eder ve bunu da alır. - Bir işe üç adam düşerken değil.
We will not meet for a while.
Bir süre görüşemeyiz.
I'm not. But if you'd only stop for a while.
Biraz ara versen ne olur?
Not if we don't see each other for a while.
Bir süre görüşmezsek ispatlayamaz.
- Not for a little while.
Bir süreliğine hayır.
I'm on a job and I might not see you for a while.
Bir iş üstündeyim. Seni bir süre göremeyebilirim.
You are not the sort of man I like to hurt. But if you don't see me around for a while, don't be surprised.
Bunu söylemek istemezdim ama eğer beni buralarda bir daha göremezsen, hiç şaşırma tamam mı?
It would be unwise for a man to know he is not to go while a man working at his side is among the fortunate few.
Yanyana çalışan adamların birisi gidemeyeceğini bilirken, diğerinin şanslı azınlık arasında olduğunu bilmesi biraz uygunsuz olurdu.
Not at all, sir. I walked for a while on the boulevard stopped for a drink at the Yuskel then back to the Embassy.
Yok efendim, caddede biraz yürüdükten sonra Yüksel Palas'a uğrayıp bir şey içtim ve sonra da Elçilik'e döndüm.
If you're not headed anywhere, maybe you care to side with me for a while.
Benimle birlikte olduğundan nereye gideceğin önemli değil.
I shouldn't miss church, not while they're considering me for a deaconship.
Diyakoz oImak üzereyken kiIiseyi kaçırmamaIıyım.
At any rate, after tomorrow, I will not see you again for a while.
Ne olursa olsun, yarından sonra sizi bir süreliğine göremeyeceğim.
You do well, Kumlek. For while I have fingers to grasp a sword and eyes to see, your treacherous head is not safe on your shoulders, nor your daughter in her bed!
Elinden geleni ardına koyma Kumlek, ama ben soluk aldığım sürece o değerli kellen omuzlarının üzerinde güvende olmuyacak.
Not for a while, anyway.
Bir süreliğine hayır.
For a while you must be careful not to stretch anything.
Bir müddet yüzünüzü germemeye dikkat edin.
You're not going anywhere for a while.
Bir süre hiçbir yere gitmiyorsun.
It's natural that you're upset, but why not leave your wife in peace for a while?
Altüst olman doğal, ama neden birazcık karını rahat bırakmıyorsun?
Not for a... while yet.
Bir süreliğine söylemeyelim.
Look, we're not gonna move out of here for a while.
Bir süre buradan ayrılmayacağız.
I'm not gonna do anything for a while.
Bir süre için boş gezeceğim.
Well, I think that I am not clever enough to do that, but perhaps if I serve in France for a while, I could learn how with your very... kind help.
Şey, bunları yapmak için yeteri kadar zeki değilimdir, Ama belki bir süre Fransa'da görev yapsam, Sizin nazik yardımlarınızla öğrenebilirdim.
- You gonna be in town for a while? Why not?
- Burada kalacaksanız, neden olmasın.
He may not be back for a while. It all depends.
Bir süre gelmeyebilir, artık ne kadar olursa!
You know, once in a while, a miracle does happen just often enough to let you know that you're not wrong or foolish to hope for one.
Arada bir de olsa, mucizeler oluyor. Mucize beklemenin yanlış ya da aptalca olmadığını anlamamız için.
Why not rest for a while?
Neden biraz dinlenmiyorsunuz?
For a while I was determined not to share it with the world.
Önce kimselere anlatmak istemedim, düş kırıklığından korktum.
Why not? Let them sit in Chinon for a while.
Chinon'da bir süre misafir olsunlar.
We're not making any more Dilatrin for a while.
Bir süreliğine başka Dilatrin yapmıyoruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]