Not only that tradutor Turco
5,851 parallel translation
And not only that...
Sadece bu değil.
Not only that, but this restaurant is nowhere near the hotel.
Sadece o da değil restoran otelin yakınlarında bile değil.
Yeah, not only that, we checked in with Sam Carson's neighbors.
Evet, sadece bu da değil Sam Carson'ın komşularını da kontrol ettik.
The computer you two built is a work of art, and not only that, it'll sell.
İkinizin yaptığı bu bilgisayar bir sanat eseri ama sadece bu değil, aynı zamanda satacak da.
Not only that, but they were able to get a name off the brass...
Sadece bu değil, ama onlar pirinç...
And not only that, I have written these scripts so that everybody knows exactly what they're playing.
Sadece o da değil, senaryoları bile yazdım... -... böylece kim hangi rolü oynayacağını bilecek.
The guard's corpse is standing up straight. Not only that, his hands are open too.
Bu muhafızın cesedi dimdik ve elleri açık vaziyette duruyor.
It's not my fault that your only friend is your son.
Tek arkadaşının oğlun olması benim hatam değil.
There's only one being can transform our base nature, and that being is not Edward Teach.
Tabiatımızı sadece tek bir varlık dönüştürebilir ve o da Edward Teach değil.
Because, well, the things that you've done, for which I have documentation- - witness tampering, accepting bribes, money laundering, to name a few- - these would not only subject you to state and federal prosecution,
Çünkü yaptığınız şeyler ki bunların belgeleri elimde. Şahitleri zorlama, rüşvet alma, para aklama. Bunlar sizi sadece eyalet ve federal hapishanelere sokmakla kalmaz iş yaptığınız kişiler yüzünden, büyük ihtimalle ölümünüze sebep olur.
If it's a delusion, how come I'm not the only one that saw him?
Eğer bir hayalse, nasıl olur da onu gören tek kişi ben değilim?
Lawrence Cranford is the only individual who knew that his teammates were concealing negative data, but was not himself part of the deceit.
Lawrance Cranford ekip arkadaşlarının negatif değerlerle oynadığını bilen ama onlara ortak olmayan tek insandı.
Well, not only did I hear it, I spent most of the night considering it, and I have concluded that I agree.
Sadece duymakla kalmadım, bütün gecemi bunu düşünerek geçirdim ve aynı fikirde olduğumuz sonucuna vardım.
No, I mean, that's not your only weapon, is it?
- Hayır, yani tek silahın bu değil, değil mi?
I'm not the only sap that gets saddled with a kid around here.
Sırtında çocuk yükü olan tek kişi yok burada.
Mm-hmm. And you're also at that stage of life where you not only have to take care of your kids, but your parents need you more now.
Ayrıca hayatının bu döneminde sadece çocuklarınla ilgilenmek zorunda değilsin.
That's not my only trick.
Tek numaram bu değil.
Right, and what you were saying about other parents that--you know, that don't finish things--what they start and maybe only doing a charter school for four years, we want to tell you that we are not those parents.
Doğru, diğer ebeveynler hakkında söylediğiniz şeyler şu bitirme mevzusunu değil ama belki sadece dört yıllığına imtiyazlı okul açacağız ve size o ebeveynlerden olmadığımızı söylemek istiyoruz.
I mean, that's not the only reason, but I just thought, you know, this thing with Carl is- -
Bu tek neden değil ama düşündüm de Carl'la olan bu mevzu...
In which she not only verified that you acted in self-defense,
Sadece kendini savunduğunu değil,
Not only was he the father of Cindy Strauss'child, his D.N.A. also matches that of the seminal fluid left in the victim's mouth.
Sadece Cindy Strauss'un çocuğunun babası değildi DNA'sını kurbanın ağzındaki spermlerde de bulduk.
"We are not the clouds that are only meant for thundering."
# Sadece gök gürültüsü için bulut değiliz. #
That may not be our only loss.
Tek kaybımız bu olmayabilir.
Not only did you sign an anti-compete clause but 49 percent of every scrap of genius that comes out of your little noggin belongs to me.
Olay sadece rekabet-etmeme maddesi değil. Ayrıca senin o küçük kafandan çıkan her dahilik kırıntısının yüzde kırk dokuzu da bana ait.
Problem with gastric bypass is that if you don't stick to their program religiously, not only will you not lose weight, you will gain weight, and you'll have a series of complications.
Ama gastrik bypass'ın sorunu şuydu : Eğer bu programa tamamen sadık kalmazsanız sadece kilo verememe ile karşılaşmaz kilo da alırsınız. Ve bazı sorunlarınız olur.
As the only sober person here, trust me when I tell you this, Tyler... That girl is so not into you.
Buradaki tek ayık kişi olarak sana şunu söyleyeyim Tyler o kızın seninle hayatta işi olmaz.
To not only see it rise from the ashes, but to take this city with it to that new horizon.
Sadece küllerinden yeniden doğduğunu görmek değil ayrıca o yeni ufka şehri beraberinde götürmek.
We're not gonna become one of those couples that go to the same two restaurants and only have sex on national holidays?
Biz bu çiftlerin biri haline vermeyeceğiz ve sadece bayramlarda seks ki aynı iki restoranlara gitmek?
That woman not only worked her way out from underneath her father's shadow.
O kadın sadece kendini babasının gölgesinden kurtaramadı.
That's not your only camera, is it?
Tek kameran bu değil, doğru mu?
Now they only resist because they do not realize that the sacrifice they make will take them to greater glory, and when they- - when they fight, you must persist.
Şu anda, direnmelerinin tek sebebi fedakarlığın, onları en büyük zafere götüreceğini farkında olmamaları ve onlar... onlar sizinle savaştığında vazgeçmemelisiniz.
DNA evidence not only puts Mr. Blunt at the crime scene but proves that he had sex with the victim within minutes of her murder.
DNA kanıtları sadece Bay Blunt'ın suç mahalinde olduğunu değil ölmeden dakikalara önce kurbanla seks yaptığını da kanıtlıyor
I didn't even think that was a remote possibility, and now I know... not only is it possible, without your help, it's likely I'll spend the rest of my life there.
En ufak bir ihtimal bile olduğunu düşünmezdim, ama şimdi biliyorum... sadece mümkün olduğunu değil, ayrıca yardımın olmadan orada hayatımın geri kalanını geçireceğimi de.
You are not the only one everyone's talking about, though, Where is that slag you call a best mate?
Aslında herkesin tek konuştuğu sen değilsin en yakın arkadaşım dediğin orospu nerede?
I think the only thing that matters is whatever A-pluses may or may not have been handed out, you know, are still in effect in perpetuity.
Bence mühim olan tek şey şu ki verilmiş olan veya olmayan tüm yıldızlı pekiyiler ebediyete kadar geçerliliğini korumaktadır.
But you have no problem breaking my trust behind my back, and that not only pisses me off, but it makes me question... Whether I want to have a relationship with you at all.
Ama güvenime ihanet etmen problem değil, ve bu beni sinirlendirmedi, fakat aklıma bir soru getirdi, ister istemez seninle muhattap olucam.
In my experience, that means not only should you not be in her house, she should also have yours.
Deneyimlerime göre, bırak senin onun evine gelmeni, seninkine de sahip olmalıydı.
I woke from my sleep knowing only this... I was not saved so that I might go fishing.
Uykumdan sadece şunu bilerek uyandım balık tutmaya gidebileyim diye kurtarılmadım.
Only I shall not rest until I have made for you that taste a lifetime.
Sadece bu mutluluklardan ömür boyu sürecek olanı sana yaşatana kadar bana rahat yok.
" Those who knew him, those who did not, those who may have only seen him stride past in pursuit of whatever villainy beset him that day, he might offer a prayer for him.
" Onu bilenler, onu bilmeyenler, onu sadece kötü adamların peşinde koşar adımlarla görenler, Onun için dua etmeli.
- MY GOD, THAT MEANS YOU'RE ONLY GONNA HAVE CHRISTMAS BREAK AND SPRING BREAK TO NOT FUCK HER.
Aman Tanrım, bu demektir ki onu becerememek için elinde yalnızca Yılbaşı tatili ve bahar tatili olacak.
I PROMISED MYSELF THE ONLY WAY I WOULD COME BACK IS IF I HAD TELEKINETIC POWERS, AND THAT HAS NOT HAPPENED TODAY, SO LET'S GO.
Buraya ancak telekinetik güçlerim olursa geri döneceğime dair söz verdim ve bu da bugün olmadı, bu yüzden hadi gidelim.
Good, because not only has that ship sailed, if it hit an iceberg, countless men would perish.
Güzel, çünkü o gemi yola çıkalı çok oldu ve bir aysberge çarparsa, sayısız adamı öldürür.
I'm not the only one that I'm protecting either.
Bunu saklayan tek kişi ben değilim.
Your best hope now is that I'm not the only one of Judith's girls who wanted to see her taken out.
Şanslısın ki, Judith'in kızları içinde bertaraf edilmesini isteyen tek ben değilim.
Girls that go out with him, not only one or two that has been fooled.
Onunla çıkan kızların hepsi, bir ya da iki tanesi de değil, hepsi kandırıldı.
Look, there's only one reason that lawyer would stonewall us and not report a break-in. He's covering something up.
Avukatın bize karşı konuşmamasının ve hırsızlığı ihbar etmemesinin tek bir nedeni olabilir.
There's not one with a... with a tear on it or anything like that, which means Roger Mathers had the only copy.
Yani hiç biri yırtık falan değil Bu da demek oluyor ki, Roger Mathers'taki orijinaldi.
So if you're on that tape saying anything close to what they're claiming, I'll not only sanction you, I'll report you to the bar.
Bu yüzden, eğer o kayıtlarda çıktıysanız iddia ettiklerine yakın bir şeyler söylediyseniz size sadece yaptırımda bulunmayacağım, baroya da rapor edeceğim.
The war was not the only one that decided the worldview of an entire generation, but also the impossibility of leaving, the hopelessness.
o ve diğer vatanseverlerin temsil ettiği koca bir çağ aramızdan ayrıldı. Savaş sadece koca bir neslin dünya görüşünü etkilemedi ayrılmanın imkânsızlığı ve umutsuzluk da etkiledi.
If an officer makes the wrong call, it not only affects citizens of this city, it also affects the officers themselves in ways that only someone who has walked in their shoes can fully understand.
Eğer bir polis yanlış karar verirse, bu sadece o şehrin vatandaşlarını değil, ayrıca polislerin kendilerini de etkiler bunu sadece kendi ayakları ile yürüyen biri tamamen anlayabilir.
not only 29
only that 31
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
only that 31
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19