Not only tradutor Turco
23,712 parallel translation
Well, he'll realize not only did he get the woman of his dreams, but surprise! As an added bonus, she's loaded.
Evet, o zaman sadece hayallerindeki kadını bulmakla kalmadığını... ayrıca sürpriz, zengin olduğunu da öğrenmiş olacak.
... spoiled astrophysicist who not only...
... şımarık bir astrofizikçi olduğuna...
Not only does all the evidence behind the Five / Nine attacks lead to him, but he is the leading suspect behind the Sharon Knowles murder.
5 / 9 saldırılarının tüm kanıtlarının onu işaret etmesiyle birlikte... bir de Sharon Knowles'ın cinayetinden de baş şüpheli.
But yo, not only did the homies do jack shit, they also laughed at this fat dude while he was getting mugged, and I ain't gonna lie...
Ama oğlum, adamlar kıllarını kıpırdatmamakla kalmamış soyulurken bu dombiliye gülmüşler de. Yalan yok, sıkıntılı durum ama acayip komik yine de.
It's not only stronger than Ember and Umber, it created them.
Ember ve Umber'den sadece güçlü olmayı bırak, onları orası yarattı.
Now, Detective Rayburn is not only a candidate for sheriff, but someone whose own family has been touched by violence.
Dedektif Rayburn sadece şerif adayı değil aynı zamanda kendi ailesi de şiddet mağduru olmuş bir kişi.
Now it not only punishes the cheaters, but the foolish women who want them back.
Sadece aldatanları değil onlara geri dönmek isteyen aptal kadınları da cezalandırıyorum.
Not only destroy everything you've done, but everything you want to do.
Sadece şu ana dek yaptıklarını değil, yapmak istediklerini de mahvedebilir.
Mm-hmm, not only that.
- Dahası da var.
They're saying not only they're gonna ruin me, they're gonna ruin Sadie too.
Sadece beni değil Sadie'i de mahvedeceklerini söylüyorlar.
Not only would it threaten Israel, our strongest ally in the region and one of our strongest allies in the world, but it would also create a possibility of nuclear weapons falling into the hands of terrorists.
Sadece dünyadaki en güçlü müttefiklerimizden ve bölgedeki en güçlü müttefikimizi tehdit edecek olmasından değil ama aynı zamanda teröristlerin ellerine nükleer silah geçme ihtimali yaratacaktır.
'Cause not only are these people fucking amateurs, they got a guilty fucking conscience.
Çünkü bu insanlar sadece amatör değil, aynı zamanda suçluluk psikolojisi içindeler.
When we analyzed the earnings from the past five years not only did the number of hardware items sold decrease, but the revenue as well.
Birlikte olalım istiyorum sonsuza kadar. - Arkadaş olarak, Hong'la üçümüz? Başka kızlarla çıkabilir miyim o zaman Bo Ra?
I'm sorry. I'm not only responsible for the farm and the servants and the workers, but in the absence of a police officer..... I am responsible for the law and order.
Özür dilerim ama sadece çiftlikten, hizmetçilerden ve çalışanlardan sorumlu değilim.
Security companies not only share information but we also share binary samples.
Güvenlik şirketleri sadece bilgi paylaşmaz. Tehdit içeren örneği de paylaşır.
I'm afraid the only way you're getting out of here alive is if she kills me, and that is not going to happen.
Korkarım buradan canlı ayrılman için gereken şey onun beni öldürmesi ve bu olmayacak.
Rex, we are these animals only protectors, not their predators.
Rex, biz bu hayvanların koruyucularıyız, onların avcıları değiliz.
Tell me where Tyrell is, or shoot me again'cause the only one it's gonna drive mad is you... not me.
Tyrell'in yerini söyle, yada beni yeniden vur. çünkü deliren tek kişi sensin ben değil.
You're not the only person they've talked to.
Konuştukları tek kişi sen değildin.
My only son Emir was killed not too long ago.
Tek oğlum Emri öldürüleli çok olmadı.
You're not the only Earp in town.
Kasabadaki tek Earp sen değilsin.
Well, looks like you're not the only one sticking around.
Görünüşe göre burada kalan tek kişi sen değilsin.
Not yet, but in this family, it's only a matter of time.
Daha değil ama böyle bir aileye sahipken her an kırılabilir.
Fillory has no rulers, and the only people from Earth left here now not locked in a dungeon...
Fillory yöneten kimse yok şu an ve dünyalı olanlar da bir zindandalar.
Hey, congrats man but I hope you're not the only person with a success story today, because I found a birthday gift for Leslie. Oh.
Tebrikler dostum ama umarım bugün başarıya ulaşan tek kişi sen olmazsın çünkü Leslie için bir hediye buldum.
You're not the only ones who care about this heart.
Bu kalbi sadece siz önemsemiyorsunuz.
I will only say he's not exactly a member of the Suicide Squad.
Sadece şunu söyleyeyim ekibin üyesi değil.
I'm not a violent man, but I know how nuts it can make you to create something special only to have it stolen from you.
Şiddet taraftarı bir adam değilim ama yarattığın özel bir şeyin senden çalınmasının insanı nasıl çıldırttığını iyi bilirim.
Well, we're not the only ones.
Sadece biz aramıyoruz.
It seems I'm not the only one with eyes and ears on Purgatory.
Selam, görünüşe göre Araf'da gözleri ve kulakları olan bir tek ben yokmuşum.
The only thing we ever really had in common was Bill, and now, not even that.
Şimdiye kadar tek ortak noktamız Bill'di, artık o da yok.
It's not Europe, so I only get an hour.
- Avrupa'da olmadığımızdan yalnızca bir saatim var.
So rest assured, you're not the only female ruler he despises.
Bu yüzden içiniz rahat olsun, tek hor görülen kadın hükümdar siz değilsiniz.
Yeah, well, she's not the only one waiting for her man.
Evet, sevgilisini bekleyen bir tek o değil.
The note says only one will survive.
Not sadece bir kişi hayatta kalır diyor.
Don't spray this until you have to and only on his clothes, not on his skin.
Zorunda kalmadıkça kullanma. Ve sadece kıyafetlerine, cildine değil.
I do not have to kill you. I can only cut.
Seni öldürmeme gerek yok tamam mı? "
The only thing that's wrong with you is that you're here and not there.
- Tek sorunun orada olmayıp burada olman.
Look, this man is a respected business owner, and the only damages incurred were to his own bar, which just makes him stupid, not a criminal.
Bakınız bu adam saygıdeğer bir iş adamıdır. Ve barı zarara uğrayan tek yerdi. Bu da onu suçlu değil aptal yapar.
Not that I'm only motivated by economics.
İşin finans kısmıyla ilgileniyorum sanmayın.
- Uh, just Jesus everything and they hate gay people and racist but pretending they're not, and they're selfish and they only care about money and they think everyone has to do their conservative Christian shit.
Her şeye dini katmalar, eşcinsellerden nefret ediyorlar ırkçılar ama öyle değilmiş gibi davranıyorlar. Benciller ve tek umursadıkları şey para. Herkesin muhafazakâr Hristiyan zırvalarına göre yaşaması gerektiğini düşünüyorlar.
- That's why when mom left and moved to Manhattan, she only took you two, not me, because she's not my mom.
O yüzden annem burayı terk edip Manhattan'a gittiğinde sadece ikinizi aldı, beni almadı çünkü annem değil.
Sister Joan of arc, i try to make it a habit to raise my voice only when necessary, and it is not often that the occasion calls for me to raise my voice, but you are trying my Patience, and on top of that,
Kardeş Joan of arc! Yalnızca gerektiğinde sesimi yükseltmek için bir huy edinmeye çalışıyorum ve bu sesimi yükseltmek için olan durum fırsatları pek sık değildir ama sen sabrımı sınıyorsun ve bunun üstüne de hala arabamı elinde tutuyorsun.
We're not the only ones she showed a dingy, dark hole to.
Karanlık, kara bir delik gösterdiği tek kişi biz değilmişiz.
I'm not the only one who wants my brother to win this campaign.
Kardeşimin bu seçimi kazanmasını isteyen tek kişi ben değilim.
The only thing Anne was ever guilty of was not having a son.
Anne'nin suçlu olduğu tek şey bir oğlan verememesiydi.
I did some research and this is not your only problem.
Biraz araştırma yaptım da tek sorununuz bu değil.
I'm sorry I can't help you. But I'm glad it's only dead fish you've seen. And not dead people.
Sana yardım edemediğim için özür dilerim fakat ölü insanlar değil de ölü balıklar gördüğüne sevindim.
But do you only banish the evil spirits and not the benign?
İyi ruhları değil de sadece kötü ruhları mı defedeceksiniz?
I'm not the only one who made it back.
Bir tek ben gelmedim.
We were only half joking when we would look at each other and tell each other things like, look, I'm not suicidal.
Bazen birbirimize dönüp "Bak, ben intihara meyilli değilim",... dediğimiz zamanlar aslında tam olarak şaka yapmıyorduk.
not only that 217
only 1631
only you 239
only me 129
only the best 34
only a little 36
only you can 21
only time will tell 38
only for you 27
only then 35
only 1631
only you 239
only me 129
only the best 34
only a little 36
only you can 21
only time will tell 38
only for you 27
only then 35
only thing 21
only now 58
only i 19
only better 42
only if you want to 26
only one problem 30
only one way to find out 127
only child 42
only once 48
only two 46
only now 58
only i 19
only better 42
only if you want to 26
only one problem 30
only one way to find out 127
only child 42
only once 48
only two 46
only one 202
only this time 157
only in america 16
only joking 24
only just 22
only us 19
only that 31
only about 26
only by reputation 21
only problem is 60
only this time 157
only in america 16
only joking 24
only just 22
only us 19
only that 31
only about 26
only by reputation 21
only problem is 60