English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ O ] / Only thing

Only thing tradutor Turco

19,036 parallel translation
No, only thing he's guilty of is writing a stupid letter to his ex-girlfriend.
Hayır, tek suçu eski kız arkadaşına aptalca bir mektup yazmak.
The only thing missing is a star detective.
Eksik olan tek şey yıldız bir dedektif.
But what if the only thing you expect me to do is...
Ama ya benden umdukları tek şey buysa?
That mule isn't the only thing carrying precious cargo.
Sadece o melez eşek değerli bir yük taşımıyor.
The only thing I hear is my brain freezing.
Duyduğum tek ses beynimin donma sesi.
The only thing I know about Geonosis is that the population is gone.
Geonosis hakkında bildiğim tek şey popülasyonun ortadan kaybolduğu.
Only thing Curtis loved more than me was his tomatoes.
Curtis'in benden çok sevdiği tek şey domatesleriydi.
You know, it's about the only thing I've ever done right.
Bu konuyla ilgili doğru yaptığım tek şey bu.
Because the only thing that can put these demons down again is you.
Çünkü bu iblisleri yeniden öldürmenin tek yolu sensin.
This is the only thing that makes sense to me right now.
Şu anda mantıklı olan tek şey bu.
My, uh, my car's in the shop. It's the only thing they had.
Ellerinde bundan başkası yoktu.
And if the only thing you're eating, day in, day out, is fish, yeah, you could definitely get mercury poisoning.
Her öğün yediğin tek şey balıksa, cıvadan zehirlenirsin elbette.
But, you know, the only thing worse than a cheating man is one who gets away with it.
Aldatan bir adamdan daha beteri bu yanına kalan adamdır.
Only thing is, you got caught and you murdered a guard.
Olay şu ki yakalandın ve güvenlik görevlisini öldürdün.
The only thing worse than goat cheese is eating it at a communal table with some jerk wearing a hat inside.
Keçi peynirinden daha beter bir şey varsa onu, içeride şapka takmış bir serseriyle ortak bir masada yemektir.
Look, someday, watching movies on the couch is the only thing we'll be able to do, but right now, let's fire a warning shot right through Father Time's beard and spend a weekend in the Eternal City.
Bir gün zaten sadece koltuğa gömülüp film izleyebileceğiz ancak. O yüzden şu an zamana meydan okuyup hafta sonumuzu Sonsuz Şehir'de geçirelim.
And only thing of value that you have in is your flat screen.
Artık önemli olan tek şey televizyonun.
Colour is the only thing this pony has going for it.
Bu tayın tek gideri rengi zaten.
Now the only thing is, Lou had a very sadistic streak.
Tek sorun Lou'nun çok sadist bir tarafı olmasıydı.
Yeah. So only thing left was a laptop belonging to a guy by the name of Bradley
Evet, geriye kalan tek şey bir dizüstü bilgisayar.
It's the only thing that makes sense.
Mantıklı tek şey bu.
The only thing Edison didn't patent was patent-jacking.
Tek fark Edison patent-jacking ile patentleri çalmadı.
Southern California is biblical. The only thing that's missing are locusts.
Güney California kutsal kitaptan çıkmış gibidir.
Rubber tires are the only thing keeping them alive.
Kauçuk lastikler onları hayatta tutacak tek şey.
- The only thing worse than having your friend become your boss is having your boss become your friend.
Arkadaşınız patronu olmaktan daha kötüsü patronunuzun arkadaşı olmaktır.
The only thing we ever really had in common was Bill, and now, not even that.
Şimdiye kadar tek ortak noktamız Bill'di, artık o da yok.
The only thing that's wrong with you is that you're here and not there.
- Tek sorunun orada olmayıp burada olman.
The only thing you'll be sharing is a 4 : 00 baloney sandwich... with that guy.
Bölüşeceğin tek şey şu adamla saat 4 sucuklu sandviçi olacak.
The only thing that makes him look bad is clothes.
İmajını kötü gösteren tek şey kıyafeti.
Only thing I did was watch a delightful movie about tainted drinking water.
Tek yaptığım içme suyuyla ilgili keyifli bir film seyretmekti.
The only thing I know for sure, this...
Emin olduğum tek şey ;
You know, the only thing I dislike more than predictable wit are invasions of my private time like this.
Tahmin edilebilir kıvrak zekadan daha itici bulduğum bir şey var : kendime özel zamanların böyle işgal edilmesi.
Sweetheart, the only thing that comes after your second bourbon is your third.
Tatlıım, ikinci viskinden sonra gelen tek şey üçüncü viskin.
The only thing that matters is that we don't get caught doing something wrong.
Önemli olan, yanlış bir şey yaparken yakalanmamamız.
Here's the only thing I trust you with.
İşte yapabileceğine inandığım tek şey bu.
The only honest thing to come out of Washington.
Washington'dan çıkmış olan tek dürüst şey.
Although cloth isn't the only beautiful thing we returned with.
Gerçi getirdiğimiz tek güzel şey giysiler değil.
Plus the temperature's dropping, and our only heat source is this thing.
Artı sıcaklık gittikçe düşüyor ve bizim tek ısı kaynağımız bu şey.
It's like us and the three seeders are the only idiots to actually watch this thing growing up.
Biz ve üç dağıtıcı bu aptalca şeyi izleyen tek kişiler olabilir.
Thing like that can only be killed with a blade of Moonstones.
Böyle bir yaratık, ancak ay taşlarıyla yapılan bir bıçakla öldürülebilir.
This blade draws one thing and one thing only :
Bu bıçak sadece ve sadece bir şeyi ayırt eder :
The only fucking permanent thing is love.
Kalıcı olan tek şey sevgi.
Dorothy may have the love of the people of Oz, but there's only one thing that could help her now.
Oz halkı Dorothy'i seviyor olabilir ama ona şu anda tek bir şey yardımcı olabilir.
Well, as long as he's sleeping with that thing, it's the only action he's gettin'.
O şeyle uyuduğu sürece yaşayacağı tek aksiyon o olacak.
No one's gonna hurt you, but, uh, you see, the thing is you're the only one who's seen them, so we need your help.
Kimse veremez ama bak şimdi onları gören tek kişisin yani yardımına ihtiyacımız var.
But with the contract gone, I only care about one thing...
Ama anlaşma olmadığına göre tek bir şey umurumda artık...
The only other thing I found in his system was alcohol.
Sisteminden bundan başka olan tek şey alkol.
There's only one thing to do.
Yapılacak tek bir şey var.
Only reason this whole thing blew up?
Tüm bunların patlak vermesinin sebebi...
You're right, but a really bad thing is gonna happen, and I want to stop it, and you're the only person in the entire world that can help me.
- Haklısın fakat çok kötü bir şey yaşanmak üzere ve bunu durdurmak istiyorum ve bana yardım edebilecek tek kişi sensin.
Only one thing is going to help them to stop.
Onların durmasına yardım edebilecek tek şey var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]