Restrained tradutor Turco
432 parallel translation
- You said it. but to serve you with this summons to appear and show cause... why you should not be restrained from jeopardizing your unique and extraordinary services...
mahkeme önüne çıkıp, yeteneğini, gereksizce ve kayıtsızca... tehlikeye atmaman için sebep göstermeni gerektiren bu mahkeme celbini...
You saw how restrained she was when she met us at the station.
Bizi istasyonda karşıladığında onun ne kadar eli sıkı biri olduğunu gördün.
Before the war... I restrained the desire to pretend to be a decent man.
Savaştan önce iyi kalpli biri gibi görünmek amacıyla tutkularımı dizginledim durdum.
Gentlemen, I think this calls for a restrained celebration.
Baylar, bence bu sade bir kutlamayı gerektiriyor.
I was led to believe that had you not been restrained... you would have murdered the personnel manager for Stowe and Baker.
Stowe and Baker'ın personel müdürünü öldürmüş olmanız benim için yeterli bir neden.
A flood of sensuality restrained too long.
Uzun süredir zapt edilen bir şehvet seli.
Shock and grief restrained me from more adequate communication.
Yaşadığım şok ve derin keder beni uygun iletişim yeteneğinden alıkoydu.
It felt almost like a solemn ceremony, with her, him and me, all of us very excited but restrained.
Sanki bir seremoni içinde gibiydik. Karım, o ve ben. Hepimiz heyecanlı ama bir o kadarda soğuk kanlıydık.
They restrained until she was sure she didn't bear Albert's child.
Catherine Albert'in çocuğunu taşımadığından emin oluncaya kadar iffetli kaldılar.
Then, you restrained yourself, just for little old me.
O zaman benim için kendine biraz hakim oldun.
I only heard they were being, what's the word? "Restrained"?
Ben sadece şey olduğunu duydum, neydi o kelime? "Alıkoyma"?
And now nothing will be restrained from them... "which they have imagined to do."
Ve hiçbir şey onları, yapmayı hayal ettikleri şeyden alamayacaktır. "
The Lord hath restrained me from bearing.
Tanrı beni doğurmaktan alıkoydu.
My dear friend, I wish with all my heart you could be restrained.
Sevgili dostum, keşke seni dizginlemenin bir yolu olsaydı.
You've been most restrained since we left Organia. I'm embarrassed.
Organia'dan gittiğimizden bu yana çok tutuk görünüyorsun.
I merely restrained them.
Onları sadece dizginledim.
Their Iove-making was restrained.
Sevişmelerinde bir terslik vardı.
Restrained kind of type...
Üzerlerinde...
I expect you and everyone on this force to be restrained or turn in his resignation.
Sen ve bu teşkilattaki herkes ya kontrollü davranır, ya da istifa eder.
Father, I speak the truth Father, I've restrained myself for 10 years I'll beat you to death
Baba, gerçeği söylüyorum baba, kendimi 10 yıldır tutuyorum sen öldüreceğim!
I gave orders for him to be restrained.
Ben onun tutulması emrini verdim.
The prisoner... is totally restrained... by means of this iron banding.
Mahkûm bu demirden kuşaklarla sımsıkı bağlı olacak.
He is restrained with a straitjacket.
Bunu üzerine kendisine deli gömleği giydirilir.
And then guilty conscience, fear and restrained curses.
Ve sonra vicdan azabı, korku, ölçülü küfürler.
It was only once that I was restrained to my bed for my own safety when psychotropic drugs affected my balance.
Yalnızca bir kere, psikotropik ilaçlar ruhsal dengemi etkileyince kendi güvenliğim için yatağa bağlanmıştım.
I know Fred feels this way, that too often our feelings are locked in and we feel restrained and perhaps even embarrassed to actually reach out and touch an officer of the Law.
Fred'in neler hissettiğini biliyorum, çünkü genellikle hislerimizi saklarız... ve bir kanun adamına ellerimizi uzatıp ona dokunurken... kendimizi alıkonulmuş, belki de mahcup hissederiz.
I want him restrained.
Onu sakin istiyorum.
While my partner restrained and arrested Mr Kim... I made a thorough search of the premises... and recovered a.38-calibre handgun.
Ortağım Bay Kim'i kontrol altına alıp tutuklarken... ben de evde dikkatli bir arama yaptım... ve 38 kalibrelik bir tabanca buldum.
I would describe it as restrained jubilation.
Engellenen bir zafer şenliği..,... olarak tanımlayabilirim.
I am restrained from my own house?
Benim evim için mi sınırlandırıldı?
We're really rather boring and normal and restrained in comparison.
Normale nazaran biz gösterişsiz oldukça sıkıcıyız.
Her team felt she had to be restrained...
Ekibi, zapt edilmesi gerektiğini...
Considering my other options, it was the kindest most restrained thing I could say.
Diğer seçeneklerime kıyasla diyebileceğim en kibar ve kontrollü şeydi.
As the professor came from his study into the hall he restrained the dog.
Çalışma odasından salona döndüğü gibi köpeği kıstırdı.
No, he did agree then that he had to be restrained.
Hayır, onun dizginlenmesi gerektiğinde karar kıldı.
Ms. Cowan, if you cannot control your client... -... I'm gonna have him restrained.
Çeviri : hasangdr
Fulton Reed has to be restrained by the referee.
Fulton Reed hakem tarafından cezalandırılacak
Now, you said in your autopsy report... that Mr. Marsh was restrained at the time of his death.
Şimdi otopsi raporunuzda diyorsunuz ki... Bay Marsh ölüm anında kendindeydi.
Mr. Marsh suffered his fatal heart attack... while he was restrained.
Bay Marsh suffered his fatal heart attack... while he was restrained.
In the first, he had to be restrained on a roof for his own safety after claiming he was going to fly.
Birincisinde, güvenliği için bir çatıda zaptedilmesi gerekmiş uçacağını iddia etmesinin ardından.
They restrained me once and lost the empire.
Beni hapsettiklerinde imparatorluk dağılmıştı.
We want to get a glimpse into one of those windows... and maybe we can see if Miss Voss is tied up... or... or otherwise restrained in any way.
Camların birinden bakıp Bayan Voss'un... bağlı olup olmadığını görmek istiyoruz... veya... veya şiddete maruz kalıp kalmadığına bakabiliriz.
If the king refuses food, he will be restrained.
Kral yemek yemeyi reddediyorsa, alıkoyulmalıdır.
If he claims to have no appetite, he will be restrained.
İştahının olmadığını söylüyorsa, alıkoyulmalıdır.
If he swears and indulges in meaningless discourse... he will be restrained.
Ve anlamsız şeyler söyleyip, bir şeylerin üzerine yemin ediyorsa alıkoyulmalıdır.
If he throws off his bedclothes, tears away his bandages, scratches at his sores, and dosn't strive every day towards his own recovery, then he must be restrained.
Nevresimlerini çıkarıp atıyorsa, bandajlarını yırtıp fırlatıyorsa boğazını kaşıyorsa, her gün kendi sağlığının tedavi edilmesine izin vermiyorsa alıkoyulmalıdır.
I'm sorry we can't all be as chaste and restrained as the Royal family!
Kraliyet Ailesi gibi erdemli ve ölçülü olamadğımız için özür dilerim.
He had to be restrained.
Ölçülü davranması gerekirdi.
The world of freedom that would never be restrained by anybody.
Çocukça bu. Sadece övgü almak için gösteriş yaptı.
Mrs Roubier reminds us, with her restrained grieving that real emotion is silent.
Çek onu, çek onu, harika görüntü.
If Your Majesty will not behave, you must be restrained. Very well.
Pekâlâ.