Sale tradutor Turco
7,031 parallel translation
In the event the sale of their product once again becomes legal.
İçki serbest olduğunda ise satış haklarını da aldım.
I gave him information on a stock sale.
Ona hisse senedi satışı hakkında bilgi veriyordum.
Well, i've been looking houses for sale In georgetown, and they're not as expensive as you think.
Georgetown'daki satılık evlere bakıyordum da düşündüğüm kadar pahalı değiller.
And FYI, the sale ended last week.
Ayrıca bilginiz olsun indirimli satışlar geçen hafta bitti.
Um, if at work, you hear about the Carlyle estate sale, could you let me know?
- Dinle. Eğer işteyken Carlyle mülkünde satış olacağını falan duyarsan bana haber verir misin?
He's having an estate sale right now. Now?
Şu anda her şeyi satışa çıkarttı.
The Carlyle estate sale is today.
Benim. Carlyle mülkündeki satış bugünmüş.
The owner wanted to make a quick sale?
Sahibi hızlı bir satış mı yapmak istedi?
I think he fell off the yard sale wagon again.
Sanırım bahçe satışı olayına yeniden başlamış.
And right after the sale, prince abboud
Satıştan hemen sonra, Prens Abboud...
Your goons are looting this place like it's a damn fire sale.
Kundakçılarınız bu mekanı tıpkı kelepir mal..... satışındaymışçasına yağmalıyor.
At dinner that night, didn't you open a bottle of wine, even encourage your wife to have a glass to celebrate her new sale?
O geceki akşam yemeğinde, yeni satışını kutlamak için bir şişe şarap açarak, eşinizi içki içmeye teşvik etmediniz mi?
This sale?
- Bu satıştan?
And this is why there's no sale.
İşte bu yüzden satış yok.
- No sale.
- Satış yok.
Look, if it helps me make a sale with a physician, I don't think it hurts to flirt a little.
Bir doktora satış yapmama katkısı olacaksa biraz kur yapmanın bir zararı olmaz bence.
It makes straight heaven look like a busted clearance sale at T.J. Maxx.
Hetero cenneti onun yanında dandik bir mağazanın kapanış indirimi gibi kalacak.
It was on sale.
- İndirimdeydi.
Then let me dial their number for you, because if you report us, they'll put a freeze on this sale, and by the time we get it all straightened out, my T.R.O. will be expired, and we'll be right back to where we're headed this afternoon.
O zaman onları senin için arayayım çünkü bizi bildirirsen, satışları durdururlar ve bu sürede kendimizi toparlarız, benim yasaklama emrim sonlanmış olur ve bu akşamüstü kaldığımız yerden, devam ederiz.
The sale's not until 6 : 00.
Satışlar 6'da başlıyor.
Right now, I don't want to be at that sale any more than you do.
Şu an o açık arttırmada olmayı senden daha fazla istemiyorum.
Then you have dinner for two hours where you cancel a private stock sale that you both arranged, and one hour ago, that stock mysteriously gets bought by some shell corporation set up last year.
İki saat boyunca yemek yiyorsunuz. Ki bu sırada sen ikinizin birlikte ayarladığı gizli hisse satışını iptal ediyorsun, ve bir saat önce o hisseler gizemli bir şekilde geçen sene kurulan paravan bir şirket tarafından satın alınıyor.
I gave Mike my word we'd postpone the sale.
Mike'a bu satışı erteleyeceğimin sözünü verdim.
I am sorry Rachel fainted, but our obligation is to our client, and I'm not undoing that sale.
Rachel'ın bayılmasına üzüldüm,... ama onun müşterisine bir yükümlülüğümüz var ve bu satışı geri çekmiyorum.
He thinks Mike and I are colluding on Gillis, and if we undo that sale, it'll just fuel the fire.
Mike'la benim Gillis konusunda gizlice anlaştığımızı düşünüyor. Satışı geri alırsak, ateşi körüklemiş olacağız.
Rachel passed out at school. Harvey and I went to the hospital, so we pushed the sale.
Harvey ile hastaneye gittiğimiz için satışı erteledik.
This mistake makes the entire sale invalid.
Bu hata bütün satışı geçersiz kılar.
And we don't have exposure because the sale never happened?
Ve satış hiç gerçekleşmediği için hiçbir açığımız olmaz.
I just came from a meeting with Charles Forstman, and when I reached for my bargaining chips, he told me I didn't own them anymore because you unwound the Wexler sale.
Charles Forstman'la yaptığım bir toplantıdan geliyorum ve pazarlık yapmaya yeltendiğimde artık bir kozumun olmadığını söylüyor, çünkü Wexler hisselerini geri satmışsın.
Lina's not for sale in any capacity, not now, not ever.
Lina hiçbir durumda satılık değil. Şimdi değil. Asla olmayacak.
A "For Sale" sign.
Satılık levhası.
It lets people know your house is for sale.
İnsanların evin satılık olduğunu bilmelerini sağlıyor.
Maddy found out through a realtor her house is up for sale.
Maddy, emlakçı vasıtasıyla evi satılığa çıkardığını öğrenmiş.
This is my very first sale.
Bu benim ilk satışım.
Everyone is for sale, including your precious transporter.
Herkesin bir değeri vardır, değerli taşıyıcın da dahil.
I told you everyone's for sale.
Herkesin bir fiyatı olduğunu söylemiştim.
'Cause there was no bill of sale, and the owner, Zelda Lembeck, was not present.
Çünkü satışın faturası yokmuş ve sahibi, Zelda Lembeck orada değilmiş.
I'm gonna have a huge tag sale.
Satmalık çok şey olacak.
This bracelet just went on sale.
Bu bilezik indirime girdi.
But you better fork over the cash before the sale ends.
Ama indirim bitmeden parasını ödesen iyi olur.
It was on sale.
İndirimdeydi.
That sale of the Actual is going down here.
Veri satışı burada olacak.
Guess who went to the giant sale at the party store. This guy.
Bilin bakalım kim parti dükkanında büyük bir indirimi yakaladı.
They were having a sale on hats and horns.
Şapkalarda ve kornalarda indirim yapmışlar.
They put it up for sale.
Satılığa çıkartmışlar.
Hey! I'm trying to close a sale here.
Satışı tamamlamaya çalışıyorum burada.
It's a private sale, invite only,
Özel bir satış, sadece davetliler...
They were on sale at the supermarket.
Süpermarket'te satılıyorlar.
Look, Toby, there's only two things for sale here :
Bak, Toby, burada sadece 2 sey satiliktir..
They're basically all on sale.
Teknik olarak hepsi satılık.
It's like a sale at Filene's.
Halde toptan satılmış gibi.