Save you tradutor Turco
18,662 parallel translation
We did everything we could to save you, Ali.
Seni kurtarabilmek için elimizden gelen her şeyi yaptık, Ali.
Sorry for stranding you all throughout history, but it was the only way to save you.
Hepinizi tarihe dağıttığım için özür dilerim....... ama sizi kurtarmanın tek yolu buydu.
Let me save you from yourself.
İzin ver seni senden kurtarayım.
Olivia, I promise, my team and I are gonna save you.
Olivia, sana söz veriyorum ekibim ve ben seni kurtaracağız.
Beg him to save you.
Seni kurtarması için yalvar.
I shall save you.
Seni kurtaracağım.
I'll save you from that mean old Crocodile King.
Seni kurtaracağım. Yani yaşlı Timsah Kral'dan.
I think you're just trying to save your life.
Birine verdiğine inanmıyorum.
At least they're trying to save you the trip to New York.
En azından seni NewYork'a kadar gitmekten kurtarıyorlar.
Human beings... genetically... are the most complex living organisms, so... if I can save you, I can save the animals.
İnsanlar genetik olarak en karmaşık yaşayan organizmadır. Yani, eğer seni kurtarabilirsem, hayvanları da kurtarabilirim.
My only thought was to fix you, save you.
Tek düşüncem seni düzeltmekti, kurtarmak.
I assume it was your team? It was, and we can save you and your men if you trust us, but we need to get your trucks and a map of the CO2 line you built.
Evet, ve eğer bize güvenirsen seni ve adamlarını da kurtarabiliriz ama kamyonlarınızı ve inşa ettiğiniz CO2 hattının haritasını almamız gerek.
You know, I went through a lot of trouble to save your life.
Senin hayatını kurtarmak için o kadar çaba harcadım.
Oh, if that's why you're back, let me save you the trouble.
Eğer bunun için geldiysen, seni zahmetten kurtarayım.
And that little cold gun of yours isn't gonna save you from me.
O küçük buz silahın da seni elimden kurtaramaz.
This time, we had to save you.
- Bu sefer biz seni kurtarmalıydık.
And that's why you'll let me go to go save your friend.
İşte bu yüzden arkadaşını kurtarmak için beni bırakacaksın.
So why don't you tell us everything you know, and save yourself the trouble of going to prison.
Yani, bize bildiklerinizi anlatın ve hapse girmekten kurtulun.
Oh, I'm glad I could save you the trip.
Ayağına geldiğime sevindim. Nedir mesele?
Remember, I'm just a babysitter, so I'll change your diapers and feed you your bottle and... save you from a strike force of armed mercenaries, but I am not joining your fight.
Unutmayın ben sadece bir bebek bakıcısıyım, O yüzden alt bezinizi değiştirir, karnınızı doyurur ve... sizi silahlı kiralık katil ordusunun elinden kurtarırım, fakat sizin savaşınıza katılmam.
They seemed so in love. Swear this one you'll save That was your mom.
Onları evlendirmemi istediklerinde birbirlerine çok aşık gibilerdi.
You save her.
Ablanı kurtarmış olursun.
The least you could do is help us save New York.
Siz de en azından New York'u kurtarmamıza yardım edebilirsiniz.
Uh, I let you save my ass, old man, so that you could impress little miss naughty-knickers, who you had a crush on.
Aa, senin beni kurtarmana izin verdim, ihtiyar, Böylece sen de tutulmuş olduğun ufak bayan seksi, iç çamaşırını etkileyecektin.
It's up to you to save her.
Onu kurtarmak da sana kalmış.
Come on, save "sir" for when you meet your girlfriend's dad or you're getting pulled over for your first DUI.
Kız arkadaşının babasına "efendim" dersin. Ya da alkol kontrolü için kenara çeken polise.
I'll buy your damn drugs if you think it'll save my fucking calf.
Buzağımı kurtaracağını düşünüyorsan kahrolası ilaçlarını alacağım.
You could save money for a little.
Tasarruf da yapabilirsin biraz.
Stop it! Okay, I know you want to save the earth, but you don't have to harass every person who walks by!
Dünyayı kurtarmak istediğini biliyorum ama herkesi taciz etmek zorunda değilsin!
Yeah, you can save that for the judge, man.
- Ben yapmadım. Tabii.
You're gonna save a lot more.
Dahasını da kurtaracaksın.
I understand the pain you're feeling right now. All we can do is save ourselves, which is why we have to move now.
Tek yapabileceğimiz kendimizi kurtarmak ki bunun için de acilen harekete geçmemiz lazım.
I don't know exactly what happened, but in this reality, you weren't there to save my life.
Tam olarak ne oldu bilmiyorum, fakat bu gerçeklikte, hayatımı kurtarmak için yanımda yoktun.
Your worth is measured in the closure you bring, the people you save.
Senin değerin kapattığın davalar ve kurtardığın hayatlar ile ölçülür.
I-I know you wanted to talk with me, but I think I can save us both time.
Benimle konuşmak istediğini biliyorum ama sanırım ikimize de zaman kazandırabilirim.
In the future, you risk your own life to save us, Mr. Tyler.
Gelecekte bizi kurtarmak için kendi hayatınızı riske atıyorsunuz, Bay Tyler.
I suggest you save the teary reunion for later.
Göz dolduran birleşmenizi sonraya saklayın.
Why can't you save Rex?
Rex'i neden kurtaramazsınız?
You don't think I don't want to save the girl, spare the village, and be a hero for once in my damn life?
Sence kızı ve köyü kurtararak bir kere olsun kahraman olmak istemiyor muyum?
You save her.
Laurel'ı kurtarmış olursun.
You really want to save the world?
Dünyayı kurtarmak mı istiyorsunuz?
- Hey. Either of you ever save the world before?
Aranızdan daha önce hiç dünyayı kurtaran olmuş muydu?
You want me to change the timeline to save Dante?
Dante'yi kurtarmam için zaman çizgisini değiştirmemi mi istiyorsun?
Not that I would normally condone drinking this much caffeine, but since you are so busy trying to save the entire city and all...
Bu kadar çok kafein almanı normalde onaylamam ama son zamanlarda tüm şehri kurtarmakla meşgul olduğun için...
Why'd you give up your vengeance to save my life?
Hayatımı kurtarmak için neden intikam duygundan vazgeçtin?
You're helping save the city.
Bu şehrin kurtulmasına yardım ediyorsun.
This city is out of control, and you haven't been able to save it.
Bu şehir çığırından çıktı ve sen kurtarmayı başaramadın.
♪ I know you'll save me if I'm in a pinch ♪
# Biliyorum icabında beni kurtaracağını #
Let me save you the guilt, pal.
- Dur seni suçluluktan kurtarayım dostum.
You better save me a slice or this goes on your head.
Bana bir dilim ayırsan iyi edersin yoksa bu kafana geliyor.
Look, we know you're not an export company, so why don't you just save us the double-talk and tell us what was taken.
Bakın, buranın ithalat şirketi olmadığınızı biliyoruz. Lafı hiç uzatmadan, ne çalındığını söyleseniz olmaz mı?
save your breath 161
save your energy 28
save your money 33
save your strength 54
save yourself 173
save yourselves 55
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
save your energy 28
save your money 33
save your strength 54
save yourself 173
save yourselves 55
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
you will be 199
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you're cute 195
you okay 9168
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you're cute 195
you okay 9168
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
your hat 64
your own 34
yours 1007
youn 21
you know that 5741
you tell 24
younger 104
your honor 7894
yourself 387
your hat 64
your own 34
yours 1007
youn 21
you know that 5741
you tell 24
younger 104
you are 6060
you're welcome 5601
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you don't want to talk to me 24
you're welcome 5601
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you don't want to talk to me 24