Shaking tradutor Turco
3,458 parallel translation
And, taking a photo of the two guys shaking hands as a sign of reconcilation would have settled it?
İkisinin tokalaşırken çekilen fotoğrafları uzlaşmanın sembolü olup bu meseleyi çözmez mi?
Detective Edmonds was shaking her down for running an unlicensed halfway house.
Dedektif Edmonds o gece izinsiz rehabilite merkezi işletmekten onu tehdit ediyordu.
Let's get shaking, girls.
Hadi kızlar canlanın.
( VOICE SHAKING ) Her ribs stuck out, her hip bones...
Çok inceydi. Kaburgaları çıkmıştı, kalça kemiği...
You shaking us down for more money? Is that what this is?
- Bizden daha fazla para mı kopartmaya çalışıyorsun?
You are shaking.
Titriyorsun.
You're shaking.
Titriyorsun.
Like a soda pop bottle after shaking.
Kola kutusunu çalkaladıktan sonra açmak gibi.
I'm shaking.
Sallanıyorum.
Your wretched lyrics with tail shaking and behind flapping, violent metaphors and images. And you know something, mister?
İçinde kuryuk titretmek ve popo sallamak geçen zavallı şarkı sözlerin metaforlara ve imgelere zarar veriyor Biliyor musun bayım?
- Shaking booty never killed nobody.
Popo titretmek "birini" öldürmez.
She deserved a bold, earth-shaking, barnstorming campaign that redefined politics and galvanized the nation!
Cesur, yeri yerinden oynatan, politikayı yeniden tanımlayan ve ulusu heyecanlandıracak bir kampanyayı hak ediyor.
Are we shaking our butts when we're doing this?
- Peki popomuzu sallıyor muyuz? - Evet.
We are not in the business of shaking down, but we need more specific information as to the exact nature...
Biz sizi haraca bağlamıyoruz,... ama yaptığınız işin mahiyeti hakkında daha fazla bilgiye...
Then why are you the one shaking?
O zaman niye titreyen sensin?
My grip's fine- - no weakness, no shaking, no tremors.
Ellerim gayet iyi... Zayıflık yok, titreme yok, ürperme yok.
You're shaking.
Titriyorsun. Sudan hep korkar mıydın?
God, you're shaking.
Titriyorsun.
Took some shaking.
Atlatması zaman aldı.
I'm still shaking.
Hâlâ titriyorum.
I wish it were different, but this is just the way things are shaking out.
- Keşke farklı olsaydı. Ama böyle oldu işte.
I'm shaking up the starting line-up.
İlk beşi yeniden belirleyeceğim.
- To say that I am shaking in my boots would be a complete understatement.
- Yani bir taraflarımı sallıyor olmam, yetersiz geliyor.
Earth quivering below, everything shaking up.
Yer yüzü sallanıyor, her şey sallanıyor.
Eastwards is the second nectar place, which was told her by the tail-shaking in the hive.
Kovandaki ikinci arının kuyruk ( karınlarını ) sallayarak anlattığı nektar kaynağına doğru
Well, the shaking's mainly stopped.
Titreme kalmadı diyebilirim.
Shaking down low-life drug dealers, pimps, whatever scratch they could get.
Gereksiz uyuşturucu kaçakçıları, pezevenkleri oynatırlardı ellerinde bulabildikleri herhangi bir kırıntıya yani.
Which you probably did by shaking it!
Ama öyle sallayınca kırılmıştır muhtemelen.
No peeking, no shaking.
- Bakmak ve sarsmak yok
If you're thirsty, I'm ready with a drink. No... no... why are you shaking hands with him? He's our opponent now, go to your fielding position.
sen susarsan suyunda hazır olacak hayır hayır sen neden onun elini sıkıyorsun o şimdi bizim rakibimiz sahayı terk edin gidin sizi aptal kızlar
Are you shaking hands with him or ditching me?
sen onunla elmi sıkışıyorsun yoksa beni başından mı savuyorsun?
Just because we've been... Shaking hands a lot...
Sırf tokalaşıyoruz diye sıkça...
You two have no legal authority to be shaking me down.
Beni böyle aramaya yetkiniz yok.
It's not as world-shaking and as changing Perhaps you expect IT to be.
Dünyayı sarsan veya beklendiği gibi değiştiren şeyler olmamıştı.
Would be than two Men shaking hands and is one of Them Getting Burnt?
O zaman iki kişi el sıkışırken birinin yanıyor olması?
They and go, " We're Ready, Action, and He just touches the Three or four spots Like That, steps out, Everything is burning, and IT's still a Picture, SO... Shake shaking hands - nothing to IT.
Ve çekime hazırdık başladık üç veya dört yere dokunup kaçtı her şey yanıyordu, hareketsiz durmam gereken bir çekimdi, el sıkışması başka birşey yoktu.
Shaking me up...
Kafamı karış...
Your arms are shaking.
- Kolların titriyor.
Your hand is shaking.
Elin titriyor.
And shaking?
- Peki sarsmak?
Shaking is used to establish presence.
- Sarsma onlara kendimizi hissettirmek için kullanılır.
♪ it's you and me, and we're running this town ♪ ♪ and it's me and you, and we're shaking the ground ♪
* Biz varız sadece, geziyoruz şehirde * * Biz varız sadece, salııyoruz her yeri be *
Triple Two shaking up our protection.
Triple Two da koruma işlerimize karışıyor.
The ground is actually shaking from these cars.
Zemin bu arabalar yüzünden gerçekten sallanıyor.
What's shaking, boys?
Ne var ne yok çocuklar?
Some off-world lowlifes are shaking down us law-abiding businessmen.
Bazı serseriler, biz yasalara bağlı iş adamlarına saldırıyor.
Doors slams, and then all of a sudden, this door is shaking like crazy.
Kapı kolu çılgın gibi sallanmaya başladı. Oraya baktık.
A shaking door.. Someone's trapped, and they're trying to get out.
Biri içerde kaldı ve dışarı çıkmaya çalışıyor.
But I'm interested in more than just shaking hands.
Ama daha çok el sıkışmak ilgimi çekiyor.
With knees shaking, I told her all about Celal, not me.
Bacaklarım titreye titreye kendimi değil Celali anlattım.
I'm shaking.
Titriyorum.