Simpler tradutor Turco
1,157 parallel translation
A wonderful testimony to simpler times.
Eski zamanlara ait mükemmel bir tanık.
Nothing is simpler and stranger than love.
Hiçbir şey aşktan ve sevgiden daha güçlü olamaz.
A war that would be a damn sight simpler if we'd just stayed in England and shot fifty thousand of our men a week.
Eğer İngiltere'de kalıp haftada askerlerimizin 50,000'ini vursaydık çok daha basit olacak olan bir savaş.
But would it not be simpler to wear the watch?
Ama saat takmak daha basit bir çözüm olmaz mıydı?
Well, Ensign Sonya Gomez, it will be simpler if I change my uniform.
Asteğmen Sonya Gomez, üniformamı değiştirsem her şey çok daha kolay olacaktır.
Whereas others take a simpler approach.
Oysa diğerleri daha basit bir yaklaşımı seçiyor.
He began the Neo-Transcendentalists, advocating return to a simpler life.
İlkel yaşama dönmeyi destekleyen Yeni-Deneyüstücülük akımını başlattı.
To make things simpler,... mayors will issue no guarantees.
İşleri kolaylaştırmak için görevliler kefil istemeyecektir.
It'd be simpler.
Hayat daha kolay olurdu.
It's much simpler to get it from the agency.
Ajanstan almak çok daha kolay.
Surely, it would have been simpler to open Miss Durrant's suitcase, transfer the dispatch case unopened to his own suitcase, and get away rather than waste time forcing the lock.
Kilidi zorlayarak vakit kaybetmesindense, Bayan Durrant'ın valizini açıp evrak çantasını açmadan kendi valizine aktarması ve kaçması daha basit olurdu.
Would it be simpler if I were not your commanding officer?
Komuta subayın olmasaydım daha kolay olur muydu?
Simpler, perhaps.
Belki olabilirdi.
It couldn't be simpler.
Daha basit olamazdı.
You'd better think it's real, it's simpler that way.
Gerçek varsaymak daha iyi, daha basit.
I wanted to be simpler when I was with him.
Onun yanında daha basit olmak istemiştim.
It would make life simpler.
Bu, hayatı kolaylaştırır.
There are much simpler ways to sweep and clear.
Bu tür işler için daha basit yollar vardır.
Now it's time to learn... something simpler about them.
Şimdi sıra... hastalarınız hakkında daha basit şeyleri öğrenmede.
No, a simpler one.
Hayır, daha basit.
It's simpler than that for me.
Benim için durum daha basit.
In the country, everything's quieter, simpler.
Kırsalda, herşey daha sessiz ve daha basittir.
Your life was so much simpler than mine.
Benimkinden çok daha basit bir hayatın vardı.
She grew up in a different world, a simpler world with loving parents, a beautiful home in the country.
Başka bir dünyada büyüdü. Kendisini seven ailesiyle ülkesinde güzel bir evde, daha basit bir dünyada.
She has not let emotional considerations cloud her judgement, which should make my task simpler.
Duygusal faktörlerin kararlarını etkilemesine izin vermemesi çok büyük şans. Bu, görevimi daha kolay bir hâle getirecek.
They reverted to a simpler life?
Daha basit bir hayata mı geri dönmüşler?
Weird thought : That the pair of us stopping drinking would make things simpler.
Aslında içkiyi bırakmamız bazı şeylerin düzelmesini sağlamalıydı.
If you kept it simpler, and danced from the heart...
Eğer daha sade ve yürekten dans edersen...
It's not any simpler with the younger ones.
Küçük olanlar için de durum pek farklı değildi.
Every complicated organism has its origin in something simpler.
Her karmaşık organizmanın daha basit bir kökeni var.
One day, well, maybe things will be simpler.
- Eh, kim bilir belki bir gün, işler daha basit hale gelir.
Women have a very difficult time understanding that men are simpler creatures.
Kadınlar çok zor, erkekler anlayışlı daha basit yaratıklardır.
Simpler?
- Daha basit?
Simpler because we're not wildly irrational?
Basit çünkü, çılgınca mantıksız değiliz.
The elements in the residue have been broken down into simpler structures.
Kütle spektrometresine göre artığın içindeki elemanlar daha basit yapılara parçalanmışlar.
Since our demands are not excessive, Captain, I hope you will see that it will be simpler to accede than to risk further injuries.
Taleplerimiz karşılanamayacak kadar büyük olmadığı için Kaptan, daha fazla yaralanma riskindense taleplerimizi karşılamanın daha iyi olacağını göreceğinizi umuyorum.
We grew up in simpler days, Micah.
Bizim büyüdüğümüz günler daha basitti Mikah.
This whole place, harks back to a time when things were simpler.
Bütün burası her şeyin daha basit olduğu zamanlarda yapılmış.
Back to simpler forms.
Daha basit formlara dönüş.
back to a simpler time.
Daha basit zamanlara.
Or, and this could be just a little bit simpler, maybe we drive to the city... and we buy Chinese food from a place that already exists.
Ya da, ki bu daha kolay olur, şehre dönüp, şu an varolan bir yerden Çin yemeği alabiliriz.
We need to go for something simpler.
Daha basit bir şeyler denememiz gerekiyor.
For simpler times, eh?
Daha basit zamanlar için, eh?
Why don't we start with something simpler?
Neden biraz daha basit bir şeyle başlamıyoruz?
After all, there are much simpler ways of killing someone.
Bir insanı öldürmenin çok daha kolay yolları vardır.
Life's a lot simpler now.
Yaşam artık daha basit.
The whole thing would be a lot simpler and easier and cleaner if I didn't let it out.
Çıkmasına izin vermesem her şey çok daha kolay olacak.
I'll try and find a simpler page.
Daha kolay bir sayfa bulayım.
Things were simpler once... humiliation, vengeance, poison.
Küçük düşme, intikam gibi duygular.
Or simpler still, she never left.
Ya da olaya daha basit bir şekilde bakarsak, o asla evden ayrılmadı.
Life is a lot simpler there.
Orada hayat daha kolay.