So i left tradutor Turco
2,822 parallel translation
All right, so I left.
Bu yüzden gittim.
They brought my car around first, so I left.
Önce benim arabamı getirdi, ben de ayrıldım.
So I left a half a gross of roses wilting in the cooler, Jeff and Katie are doing the MacManus wedding, which could lead to a lawsuit.
Yarım düzine gülü soğutucuya solmaya bıraktım Jeff ve Katie'de MacManus'un düğününü ayarlıyorlar ki sonu bir davayla bitebilir.
Well, Alastor is an epithet the Greeks used to describe the bloodshed left in the wake of the god of war, so, they went pretty direct with the name, I guess.
Eh, Alastor Yunancada savaş tanrısının kanı olarak tanımlanır, sanırım bu isimle bağlantılılar.
I left my flux translator up on the bridge, so I have no idea what that means.
Sozlugumu koprude unutmusum, yani bu dediginin ne anlama geldigini bilmiyorum.
And Phillip... he left to protect you, so even if I don't believe in his methods,
Ve Phillip seni korumak için gitti.
I might have been responsible for why Jeremy left so suddenly, and I really can't tell Gray right now we don't have time.
Jeremy'nin aniden kaybolmasının sorumlusu ben olabilirim de ondan. Ve şimdi bunu Gray'e söyleyemem. Zamanımız da yok.
A big cat... and I'm allergic, so I took an antihistamine before I left the house.
Büyük bir kedisi varmış. Benim de alerjim var. O yüzden evden çıkmadan antihistaminik almıştım.
So I left.
Ben de kaçtım.
So I only... I only really have one question left.
Sadece tek bir sorum kaldı.
I'm so left my purity ring in my room.
Üzgünüm, saflık yüzüğümü odamda unutmuşum.
I'm so sorry I left you.
Bırakıp gittiğim için özür dilerim.
God, I left her so distraught
Ondan ayrıldığımda perişan haldeydi
So would you just take a second and what's left of your brain and think about how I felt about it, how scared I was to lose you forever?
Lütfen beyninden geriye kalanı kullanarak bir an durup benim neler hissettiğimi, seni sonsuza dek kaybetmekten ne kadar korktuğumu bir düşünür müsün?
You know, once, when I was a kid, my dad left my Luke Skywalker doll on an airplane, and I was so angry- - Wait, which--which Luke?
Ben çocukken, bir keresinde babam Luke Skywalker bebeğimi uçakta bırakmıştı. - O kadar kızmıştım ki- - - Dur, hangi Luke?
For a while, and then it got kind of blown out, so I went to work. I left at 7 : 00.
Kısa süreliğine, sonra da dalgalar gitti ben de işte gittim.
- I've always sort of been a little left of center, and, uh, but in so many ways, it's been a gift, because it was what got me into acting in the first place.
- Genelde bu tarz şeylerin içinde olmam, ama bir şekilde bu yola girdim ve bu benim için büyük bir nimet. Çünkü bana çok şey katıyor.
I'm running out of time to find my friend, and I've only got one lead left, so you're gonna try very hard not to get killed while I look into it.
Arkadaşımı bulmak için zamanım azalıyor ve elimde tek bir ipucu var. O yüzden ben o ipucunu araştırırken sen de kendini öldürtmemek için çalışacaksın.
So, I, uh, I guess there's nothing left to say.
Yani, ben, şey... Sanırım söyleyecek bir şey kalmadı.
I'm so sorry I left.
Gittiğim için çok özür dilerim.
Penny and Parker left this stuff over at our place, so I thought I'd drop it by.
Penny ve Parker bunları bizim evde bırakmışlar, bu yüzden ben de bırakmak için uğradım.
There are only eight of us left, so the pressure is definitely on, and I am so happy that this week is theatricality because I feel like I can really shine.
Sekiz kişiye düştüğümüz için yarışma alevleniyor. Haftanın temasından da fazlasıyla memnunum, çünkü parlama vaktimin geldiğine inanıyorum.
The bees that I took out from the roof did not like their new nest so they left, they swarmed.
Çatıdan çıkardığım arılar yeni bir yuva değildi. Bu arıların değiştiğini gözlemleyebiliyorum.
I left a message for Megan earlier, but it's hard for her to answer her phone,'cause her boobs are so big.
Demin Megan'a bir mesaj bıraktım, ancak göğüsleri çok büyük olduğu için telefona cevap vermesi biraz zor oluyor.
You left so quickly, I-I didn't get a chance to m- -
Hemen çıktın, sana şey fırsatım olmadı.
He left a key out for me so I could let myself in.
İçeri girebileyim diye bana bir anahtar bırakmıştı. Ama o gece erken gittim.
I've never been able to hide my feelings, so when the Delamars left, he asked me point-blank.
Hiçbir zaman duygularımı saklayamamışımdır. Delamar'lar gittiğinde bana direkt sordu.
I left my phone and my keys up there, so...
Telefonumu ve anahtarlarımı yukarıda bırakmışım.
I've left you so many messages,
Bir sürü measj bıraktım,
So, I was checking in to my hotel in Vegas, and I left my laptop downstairs, and Mike found it for me.
Vegas'ta otelime giriş yapıyordum. Laptop'ımı aşağıda unutmuşum ve Mike bulup getirdi.
So you left Jake hanging?
Yani Jake'i karşılıksız bıraktın?
We Were Unable to help Syd and Probably, I will not deliberately Say, but HAD Our Own interests at heart, and so consequently Probably tried to hold on to HIM for far longer than We Should have Done. Syd left the band in 1,968.
Syd sadece bir plakta bizimleydi çok az bir zaman.
You left your wallet at home, and I have it, so technically, you do need me.
Cüzdanını evde bırakmışsın şu an bende. O yüzden ihtiyacın var.
"So, honey, I know you've only got one year left in high school but I would love it if you'd drop everything leave all your friends behind, and go to boarding school in Arizona."
"Tatlım, lisede sadece bir yılının kaldığını biliyorum..." ama her şeyi bırakıp, arkadaşlarından ayrılıp... "...
It all got too much, so I just left.
Hepsi bir anda çok ağır geldi, geri döndüm.
Screw it up and become a quadriplegic or so... the worst place for me, the scariest place for me, is in my mind, and that's all I'd have left.
Felç olur kalırım. Beni mahveden, korkutan tek yer beynim. Terk etmem gereken tek yer orası.
I had spent so much time protecting Jake's feelings that my own were left defenseless.
Savunmasiz biraktigim Jake'in duygularini korumak için çok zaman harcadim.
Listen... Jax is gonna kill me if I stay in Charming right now, so I made a deal with Gaalan to pick up some of the gun slack left by the club.
Dinle, eğer Charming'te kalırsam Jax beni öldürecek o yüzden Gaalan'la, kulübün bıraktığı silah işlerini yapacağım.
I left her to be interrogated by the C. I.A. So we could escape.
Kaçabilelim diye onu CIA'in eline bıraktım.
So, before you left the house, I convinced you that the grownup way to French-kiss was to spit in the other person's mouth.
Evden ayrılmadan önce seni Fransız öpücüğünün yetişkin şekilde yapılışının öpüştüğün kişinin ağzına tükürmek diye kandırmıştım.
When I could, I'd help out the people there so that in some small way, when I left, I could believe I left it a better place.
Yapabilseydim, oradaki insanlara yardım etmeye çalışırdım böylece biraz da olsa, oradan ayrıldığım zaman daha iyi bir yerden ayrıldığıma inanabilirdim.
I wanked so much, I had nothin left by mid-morning.
O kadar çok tokatladım ki, çıkartacak bir şey kalmamıştı.
So, I left the room to get some more from the night sergeant.
Nöbetçi başkomiserden daha fazla kaset almak için odadan ayrıldım.
I left. So you left the only person on earth that actually likes you?
Yani dünyada senden gerçek anlamda hoşlanan tek kişiyi bırakıp gittin mi?
About a week or so before Kyle left, you and I and Kyle and Dale were here having the barbecue, and Kyle told me - -
Kyle gitmeden birkaç hafta önce sen, ben, Kyle ve Dale mangal partisi yapıyorduk ve Kyle bana...
Um, think I left the tub running, so...
Galiba jakuziyi açık bıraktım da.
I've done bad things... like, I left my husband, but good things happened from that... because people were so good.
Kötü şeyler yaptım kocamdan ayrılmak gibi, fakat bundan iyi şeyler de oldu. Çünkü bu insanlar çok iyiydi.
You know, there is pain in the world, big pain... that you and I so far have not felt... of hunger and destruction and many things like that... but there is one pain... which is enormous too... and that is to be left.
Bilirsin, dünyada acı vardır. Sen ve ben, şimdiye kadar açlık yıkımı ve bunun gibi birçok şeyin acısını hissetmemiştik. Fakat ayrılık diye bir şey var ve bunun acısı çok büyük.
I wanted to nail him so bad, I could taste it, so I set up the bug... and I left.
Onu yakalamayı çok istedim, bu yüzden böceği yerleştirdim, ve çıktım.
I suppose. But George is so determined to enjoy what little time he has left.
George kalan zamanını eğlenceli geçirmek için çok kararlı.
So I'm hopeful for another opportunity To show you guys that the assessment That I have left--left you guys with is not correct.
Size, bana biçtiğiniz değerin hakkını vermek ve kendimi göstermek kendimi göstermek için bir fırsatım daha olacağını umuyorum.
so it's done 19
so i'm told 61
so innocent 31
so it's a win 16
so it goes 27
so i 1000
so it is 192
so i'm 150
so it doesn't matter 23
so it is true 19
so i'm told 61
so innocent 31
so it's a win 16
so it goes 27
so i 1000
so it is 192
so i'm 150
so it doesn't matter 23
so it is true 19
so it would seem 69
so it's up to you 22
so i'm sorry 105
so it's over 58
so i'm going 21
so it seems 95
so i'm done 19
so it was you 44
so in a way 17
so instead 79
so it's up to you 22
so i'm sorry 105
so it's over 58
so i'm going 21
so it seems 95
so i'm done 19
so it was you 44
so in a way 17
so instead 79
so i see 155
so in 27
so i'm like 39
so i've been told 63
so i'm out 19
so i heard 89
so it's 240
so i figured 114
so it's fine 24
so i'll see you tomorrow 22
so in 27
so i'm like 39
so i've been told 63
so i'm out 19
so i heard 89
so it's 240
so i figured 114
so it's fine 24
so i'll see you tomorrow 22