So sad tradutor Turco
3,601 parallel translation
There's always someone who doesn't fully understand what's going on and there's always other people who are like looking at them, going "so sad, that they've already been dead 20 years," you know.
Her zaman neler olduğunu tam olarak anlayamayan biri olur,... ve her zaman,... 20 yıl içinde ölecek olması çok kötü diye düşünen diğerleri olur.
I don't know what memory you're so sad about.
Senin için o çok değerli olan anıları bilmiyorum...
Don't you feel so sad to let the time run out, day by day?
Geçip giden zaman için üzülmüyor musunuz?
I've never felt so sad and so... happy at the same time.
kendimi aynı anda hiç... hem iyi hem de kötü hissetmemiştim.
- So sad.
- Çok yazık.
That's so sad.
Bu çok üzücü.
- I was so sad!
- Şimdi ne oldu ki?
I beg your pardon, old sport, it just... it's so sad because it is so hard to make her understand.
Kusura bakma azizim ama... Durum çok vahim çünkü anlamasını sağlamak çok zor.
That's so sad, but I think it's true.
Bu çok üzücü ama bence gerçek.
Don't look so sad, Shingen.
Böyle surat asma Shingen.
It was a tie, but the players all looked so sad.
Maç berabereydi ama tüm oyuncular üzgün görünüyordu.
That's so sad.
Çok yazık.
It's not so sad.
O kadar da değil.
Oh, Lord, you look so sad.
Tanrım, çok üzgün görünüyorsun
She's so sad not to be here.
Burada olamadığı için çok üzgün.
I did try to console her in a hushed aside, but all she could say was, "Oh, so sad, so sad."
Onu dingin bir köşede teselli etmeye çalıştım ama tek söyleyebildiği "Çok üzücü, çok üzücü" oldu.
I just lo-o-o-o-ved Happy ending, it's so sad.
"Mutlu Son" a bayıldım, çok üzücü.
Rehab centers for them, and now they just... they use them as scrap, it's so sad, and...
Rehabilitasyon merkezleri falan kurulmalı çöp muamelesi yapılmamalı bu çok üzücü bir şey.
Oh, God, that is so sad.
Oh, Allah'ım, bu çok üzücü.
We were so sad, but not surprised when we discovered there were no survivors,
Çok üzgündük ama şaşırmamıştık. Sonra kurtulan hiç kimse olmadığını anladık.
Why so sad?
BAL KÜPÜ OPERASYONU Neden bu kadar üzgünsün?
It's so sad when the trip is over, but, frankly, lam dying for a massage.
Maceranın bitmesine üzülmüyor değilim ama çok sağlam bir masaja ihtiyacım var.
So sad.
Çok üzücü.
I'm so sad.
Çok üzüntü içindeyim.
He gets so sad.
- Çok üzülüyor.
I'm so sad and lonely.
Çok üzgün ve yalnızım.
Oh, don't look so sad.
Üzülme bu kadar.
Sir Henry rode to the magic forest, and because he was so sad,
Bir gün Sir Henry büyülü ormana gitmiş, ve çok üzgünmüş,
That'd be so sad.
Bu çok üzücü olurdu.
She's been so sad lately.
Son zamanlarda çok üzüldü.
Just makes me so sad to think of you there all by yourself.
Sadece oraya tek başına gideceğini düşünmek beni üzüyor.
It's so sad.
Çok üzücü.
It's just so sad...
O kadar üzücü ki...
And he's been so sad.
Fakat o üzgündü.
It's so sad.
Ne kadar acı bir durum.
And it's very sad because he gets shot once and then starts to regenerate and then gets shot again, so he's dead then, like for-real dead.
Çok üzücü. Çünkü bir kere vuruluyor,... sonra rejenerayon döngüsüne başlıyor ardından tekrar vuruluyor,... öldü işte, tamamen öldü.
So peaceful and sad.
Çok huzurlu ve hüzünlü.
Thy equanimity and singleness of purpose, so we might prove thy stalwart and worthy servants in our war against sin. Amen!
Bize sakinlik ve kararlılık ver ki günahlara karşı verdiğimiz savaşta sana sadık ve layık hizmetkârlar olduğumuzu kanıtlayabilelim.
I'm gonna marry his wife, so he's feeling a little mad and sad.
Karısıyla evleneceğim de biraz kızgın ve üzgün.
So... You know, it's not like. I'm not sad that he's gone.
O yüzden, yani o öldüğü için üzülmüyorum aslında.
So let's just stick to it, okay?
Plana sadık kalalım.
She's very angry, very sad and very worried, so take a deep breath and speak very calmly.
O çok kızgın, çok üzgün ve çok endişeli bu yüzden derin bir nefes al ve sakince konuş.
Oh, this is so freaking sad.
Çok kötü bu.
I thought so, too, at first.
İlk başta ben de öyle sadım.
How very sad to find that this great and beautiful world is so foul and disappointing.
Bu büyük ve güzel dünyayı bu denli çirkin ve umut kırıcı bulmak ne kadar üzüntü verici.
So you don't have to be sad.
Bu yüzden üzgün olmana gerek yok.
It seems so sad to die alone like that and so far from home. Bad business. He didn't care for English winters.
İngiltere'nin kışından hoşlanmazdı.
You're sad, so you start a fight.
Üzülüyorsun ve kavga çıkarıyorsun.
You've been through so much the last few years, but you've always stayed true to yourself.
Son yıllarda çok şey atlattın, ama her zaman kendine sadık kaldın.
So I need you to make sure my trusty rebels stay out of prison.
Senden istediğim, sadık isyancılarımın hapisten kurtulduğundan emin olman.
- it's so sad.
- Üzücü bir durum.