So there's that tradutor Turco
4,870 parallel translation
But you now how I love to cross-check on things, so I did just that with Christy White's texts, emails, and social media, of which there are literally thousands of messages, and I found you a 19-year-old Lauryn-Anne Harrison,
Ama karşılaştırmayı sevdiğimi bilirsiniz. Ben de Christy White'ın mesajlarını maillerini ve sosyal medyasını kontrol ettim. Binlerce mesaj var ve 19 yaşındaki Lauryn-Anne Harrison'ı buldum.
I know a lot of you were worried about this little guy, but we found him safe and sound, and as soon as the dance is over, I am personally gonna be delivering him back to the manger, so... that... ahem... there's that.
Birçoğunuz bu küçük çocukla ilgili endişelendiğinizi biliyorum ama... Onu sağ salim bulduk ve güvende. Dans biter bitmez bizzat ait olduğu yere teslim edeceğim.
There are so many unexplainable things that I've been forced to do. Let's try and keep to the matter in hand.
Açıklanamayacak o kadar çok şey yapmak zorunda kaldım ki elimizdeki dosyaya dönelim en iyisi.
♪ There's no way back ♪ to that house you knew so long ago. ♪
# Eskiden bildiğin o eve geri dönüş yok artık #
You know, there are so many dogs out there that need good homes, and you're just treating it like some fashion accessory?
Dışarıda sıcak bir yuvaya muhtaç olan bir sürü köpek var ve ve siz ona bir moda aksesuarı gibi mi davranıyorsunuz?
No. I think that your imagination could be better spent helping me get photographs of a wedding in Fancie's up on a Web site by this weekend so I can convince Melanie LaRue to have her wedding there.
Hayır, bence hayal gücünü Melanie LaRue'yi düğününü bizde yapması için, Fancie'de yapılmış bir düğünün fotoğraflarını hafta sonuna kadar internet sitemize yüklemeye yardım etmek için kullanabilirsin.
There's a chance that he might be hiding out there, but I think he's smarter than that, so...
Oralarda saklanma ihtimali var ama o bundan daha zekidir, yani...
Laura's dead, Alan's in the hospital, so there's only one other person who could answer that.
Laura öldü, Alan hastanede. Geriye bu soruyu yanıtlayacak tek kişi kalıyor.
- ( Inhales deeply ) - God, it's so crazy to think that I have a cousin out there somewhere who's almost exactly the same age as me.
Tanrım, benimle yaşıt sayılabilecek bir yerlerde bir kuzenim olduğunu düşünmek çok çılgınca.
What's so weird about that? Because in the body cavity, there's
Çünkü vücudun iç kısmında calliphoridae larvası var.
Well... you're really hot, so there's that.
Çok seksisin. Şüphe yok.
There's a depth and a presence and a force about you that's so engaging.
Ama sende, merak uyandıran bir derinlik, bir hazır bulunma bir güç var. Bunun dışarı çıkmasına izin vermelisin.
The worst part is that no one's using their real names, so there's no way to find these creeps.
İşin en kötüsü, kimse gerçek adını kullanmıyor yani bu aşağılıkları bulmak mümkün değil.
So I'm laying there in that basement, and I'm bleeding to death. And I see that right in front of me... And I...
O bodrumda yere yığılmış ve kan revan içinde yatarken bunu hemen önümde gördüm ve aldım.
Well, I admire your zeal, but, if you're to do so, there's one skill that you must master, that only you can master.
Azmine hayranım ama madem kullanmak istiyorsun bir yeteneğinde ustalaşmalısın, o yetenekte yalnızca sen ustalaşabilirsin.
So that's what's going on there.
Olan biten bu yani.
So there's no chance that this thing could clear up someday?
Yani bu şey birgün temizlemek olabileceğine dair hiçbir şansı var?
So, I checked that corner market's security cam, there's no sign of Gabe's car driving past.
Pekâlâ, şu köşedeki marketin güvenlik kamerasını kontrol ettim Gabe'in arabasından iz yok.
Ah, so, Zozo's in her room getting dressed, and this little guy just pooped, so there's that.
Zozo giyinmek için odasına gitti ve bu küçük adam da altına yaptı.
I know that there's so many people here that need help...
Yardıma ihtiyacı olan çok kişi olduğunu biliyorum.
- So there's that.
- İşte böyle.
So, you can help Vincent prep for his press conference, which is going to get him exonerated and there is nothing that Gabe wants less.
Bu yüzden, Vincent'a basın toplantısı için yardım edebilirsin ki bu onun aklanmasını sağlayacak ve Gabe bunu kesinlikle istemiyor.
So, if there is a next time, one that doesn't involve me, here's my advice... stop punishing yourself.
Eğer bir sonraki sefer olacaksa... benim olmadığım bir başka sefer... işte sana bir tavsiye. Kendini cezalandırmaktan vazgeç.
Now, that's all there is, so let's make it last.
Şimdi, Hepsi burada, hadi bunu sonuncu yapalım.
Everything that you deal with today is going to seem so trivial..... but to everyone out there, if they've had to call the police, it's a big deal so, whatever's going on in your head,
Bugün yaptığınız iş size değersiz gibi gelebilir ama insanlar polisi arıyorsa bilin ki önemli bir şey vardır. O yüzden, aklınızdan ne geçerse geçsin insanlara karşı sevecen davranın ve hak ettikleri saygısı gösterin.
So what might you have done in York that would place you there?
York'ta sizi oraya koyabilecek ne yapmış olabilirsiniz?
So, that gentleman said that there had been a fatal accident, that, uh, that... that Trey's group leader was dead and that Trey is still missing?
O zaman, ölümcül bir kaza olduğunu söyleyen beyefendi, Trey'in gurup lideri ölmüş, Trey hala kayıp mı?
But there's a good reason for them to do so... the wolves won't eat the flesh of salmon, as it may contain parasites that can kill them.
Ama çok fazla yakalamalarının iyi bir sebebi vardır. Kurtlar, somon etini yemezler çünkü öldürücü parazitler içerebilir.
So, you're not that concerned there was a PDS terrorist attack in Lancashire?
Lancashire'da YÖS terörist saldırısı olduğundan haberiniz yok mu?
So that's why we're here,'cause we can't sleep there. So...
Orada kalamadığımız için buraya geldik.
Well, anyway, so I was telling him that it looks real good, but... just spit-balling... maybe there could be more light for some of the show, just for contrast.
Dizi iyi görünüyor ama benim bir fikrim var. Kontrast olması için belki ışıklandırma biraz artırılabilir.
So there's a goo chance you can't make this eal work an that'll leave us all ea.
Yani büyük ihtimalle bu anlaşmayı sağlayamayacaksınız ve hepimiz öleceğiz.
So I'm taking it all up to myself and it's- - - There's no way for me to say anything but shit now, which is all that's coming out of my mouth. This is-
Bu yüzden her şeyi içime atıyorum ve söyleyeceklerimin boktan farkı olmayacak artık.
If you go in there and say that you killed hanna And it's the truth, then so be it.
Oraya gidip de Hanna'yı öldürdüğünü söylersen ve gerçekten de öldürdüysen, tamam öyle olsun.
You know, very large meetings where perhaps a curator is standing up and talking about a subject - it's fantastic but there needs to be the other dialogue that goes on that then carries it on so we're not just seeing it from what's our perspective
Özellikle de, bir küratörün belirli bir konuyu işlediği büyük toplantılar, bence muhteşem. Ama başka türden bir diyalogun oluşturulması ve bu toplantılarla birlikte yürütülmesi gerekir. Böylece her şeyi sadece kendi bakış açımızdan görmemiş oluruz.
The use of light across the features again is very, very subtle and carefully modulated so that there's a hint of an expression, there's a hint of animation in her features.
Christina'nın yüz hatlarında hemen göze çarpmayan incelikle işlenmiş ışığa bakın. Christina'nın yüzündeki ifade ve yüzünün canlılığı öne çıkmış.
This painting is huge, so physically, there must have been great challenges in painting it but artistically, look at the detail, look at the observation that the artist was able to represent.
Bu çok büyük bir tablo. Resmi yaparken çok fazla zorlanmış olmalı. Ama sanatsal açıdan...
So, it seems to me the more disparity that there is between the different types of public which we, for one thing or another... the more it actually looks as if one is just short of cash.
Hitap edilen kitleler arasındaki farklılık büyükse, fiilen bu durum taraflardan birinin mali sıkıntıda olduğu gösterebilir ancak.
So that has enabled us to present a balanced budget so the work that we've done this year and changes to invigilation arrangements and in the post-SAP have been reduced, has enabled us to balance this budget, and there's a little bit more detail about that
Böylece gelecek yıl için denk bir bütçe oluşturabildik. Yani, bu yıl yaptığımız işlerin katkısıyla yatırımla ilgili ayarlamaları değiştirerek ve personel sayısını azaltarak bütçe denkliğini sağladık. Birazdan aktaracağım raporda bu konuya ilişkin ayrıntılı bilgi yer alıyor.
And there's the possibility of further cuts, so I would prefer to budget cautiously and know that we may well come in in a better position which would provide us with the opportunity to cover such eventualities if we need to.
Ayrıca, daha fazla kesintiye gidilmesi olasılığı var. Bu nedenlerle bütçede temkinli olmayı tercih ediyorum. Mali açıdan daha iyi bir konuma gelebilirsek, gerektiğinde bu tür belirsizliklerin neden olacağı açığı kapatabilecek kaynağımız olur.
It's not a singing piece, because there are no words, other than what appear to be the remains of a title, so we can't actually make out what that is.
Şarkı da değil, sözler yok. Sadece, parçanın başlığı olduğu düşünülen bir kalıntı var. Gerçi bunun ne olduğunu da tam olarak anlamış değiliz.
The drawings I saw in Berlin, there we discovered that with Bill, that we know which music is performed at a place and it's so complex in the positions on the instrument that he must've known music, because that element was not clear.
Berlin'de gördüğüm resimlerde... Bill ile şunu keşfettik : Sanki atonal bir müzik parçası gibi notalar enstrümanların üzerine çok karmaşık biçimde oturuyor.
She's actually faced with another female at the kind of maximum moment of fecundity, so there's a tension and a kind of fury in Diana that you feel goes beyond anything that Callisto's done.
Doğurganlığını gösteren bir başka dişiyle karşılaşan Diana'nın gerginliği ve öfkesi, Callisto'nun - suçlu olsaydı dahi - suçunun neden olabileceği cezayı kat be kat aşıyor.
Yeah, so, this is the same lead that we use in our bullets, but there's... there is something... bleeding.
Ama şurada şurada bir bir kanama var. - Tamam. Evet, mermilerimizde kullandığımız kurşunun aynısı.
No! It's - - honey, you're part of a team, and there are people relying on you, so when you just up and vanish like that, it sort of - - it - -
Hayır - - tatlım, sen takımın bir parçasısın, orada sana bel bağlayan insanlar var, yani bu şekilde ortadan kaybolduğunda, bu biraz - -
So, I think the problem is, is that when there is a girl that I want to see twice, uh, that's the kind of woman that doesn't want to ever see me again, and, look, what I'm trying to say is,
Sanırım sorun şu ki ne zaman ikinci kez görüşmek istediğim bir kız olursa o tip kadınlar benimle bir daha görüşmek istemiyor.
There's something about you that doesn't do it for me, so... I'll pay you to the end of the month.
Sende aradığım bazı özellikleri göremiyorum bu yüzden... bu ay sonunda bu işi sonlandırıyoruz.
You ever have to apologize, but, um, sh- - is so messed up, so completely turned upside down, that you know there's just nothing you can say to make it right?
Asla özür dilemen gerekmiyor ama işler boka sardı. Tamamen allak bullak oldu ve düzeltmek için söyleyebileceğin bir şey olmadığını biliyorsun mu?
The first time that fish meets James Gordon, she knows right away he's a problem, and so there's this very interesting tension between the two of them.
Fish James Gordon ile ilk karşılaştığı anda onun sorun teşkil edeceğini o an fark ediyor ve sonrasında ise, ikisinin arasında çok ilginç bir gerginlik oluşuyor.
But it was so okay to beat your wife until so recently, that there's a kind of shirt named after it.
Yakın vakte kadar eşleri dövmek o kadar normaldi ki onun adına tişört bile var.
So there's a lot more, Matty, that you don't know, and I'm sure they're dying to tell you, so I'd rather you hear it from me first.
Yani bilmediğin daha çok şey var Matty. Eminim sana söylemek için can atıyorlardır. Bu yüzden önce benden duymanı tercih ederim.
so there's nothing to worry about 19
so there's 27
there's that 151
there's that word again 16
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
so there's 27
there's that 151
there's that word again 16
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334