So there tradutor Turco
44,965 parallel translation
This isn't a blockbuster so there isn't one.
This isn't a blockbuster so there isn't one.
I repeat it's not a blockbuster so there isn't one.
I repeat it's not a blockbuster so there isn't one.
There's a lotta need for Jesus, so there's a lotta Jesus.
İsa'ya fazlasıyla ihtiyaç var dolayısıyla fazlasıyla İsa var.
So there's no confusion, yes, he was very much involved in this... let's call it a misunderstanding.
Kafa karışıklığı olmasın : Evet, kendisi bu yanlış anlaşılma denebilecek şeyin çok içindeydi.
Whoever has that phone, I'll get him myself, so there will be no more mistakes.
Telefon kimdeyse bizzat yakalayacağım. Böylece fazla hata yapıImaz.
So there's two different types of Taliban?
Talibanın iki türü mü var?
So there was no meeting.
Yani toplantı falan yoktu.
Um, so there's a-a-a place called the armory.
Cephane denilen bir yer varmış.
So, even if they wanted to solve it, the police, what possible solve is there, besides unfathomable pinheadery?
Davayı çözmek isteseler bile bir mankafanın gerizekâlılığından başka ne bulacaklar?
Stella's sleeping, though, so let's talk over there.
Stella uyuyor ama dışarıda konuşalım.
So, after I see you in the commode, I go see this fellow that works there, and something strikes me odd.
Seninle görüştükten sonra bana çok tuhaf gelen şu adamı görmeye gittim.
So, there's bad blood between you and Mr. Feltz?
Yani, siz ve Bay Feltz arasında husumet var?
So, you're saying there's no beef with Emmit?
Yani Emmit ile çatışma olmadığını söylüyorsun?
So he's there, he's tearing us a new one. Meanwhile, the whole room stinks like cheese farts.
İşte teker teker hepimizi azarlıyor ama bu sırada bütün odaya hakim olan osuruk kokusu peynir kokuyor.
So how's it going over there?
- Eee, ne durumdasın?
Lately, at my home, there have been times when that I felt that Franny and I were in danger, so I responded in the way that I was trained.
Son zamanlarda evimde Franny ile tehlikede olduğumuzu hissettiğim zamanlar oldu. Ben de eğitim aldığım şekilde tepki verdim.
Ma'am, there's something else we should get out into the open, just so we're all clear.
Efendim, açığa çıkarmamız gereken başka bir şey var. Kafamızda soru işaretleri kalmaması için.
Okay, so the system here uses dynamic proxies to mask your location, but there's a conflict with the firewall.
Buradaki sistem dinamik veril sunucu kullanarak konumunuzu gizliyor. Fakat güvenlik duvarında sorun var.
Right now, there are 16 government officials, including a United States Senator, sitting in a military jail without so much as an explanation.
Biri Amerikan senatörü olmak üzere 16 hükümet yetkilisi düzgün bir açıklama yapılmaksızın askeri cezaevine atıldı!
So, uh, there's your money back.
Yani, uh, paranız geri geldi.
Her manic energy is not welcome here, so I just think the only fail-safe way to not bring that in here is to not... live there.
Taşkın enerjisi burada hoş karşılanmıyor onu buraya getirmemenin en iyi yolunun burada yaşamaman olduğuna karar verdim.
You actually can't really sprain your front arm, so you should be all good to head back out there.
Aslında kolunun iç kısmı burkulmaz yani oraya rahatlıkla geri dönebilirsin.
So... but, I mean, I prefer to go there because they got a fucking bungee that goes into a shark tank.
Ama oraya gitmeyi tercih ederim çünkü köpek balığı tankına inan bir bungeeleri var.
So, cut the sheep dip and tell me who's on that boat down there.
Sonra geri kalanları da yok ederiz.
The odds that this destination has a sustainable environment with a breathable atmosphere and ample food supply are very, very low, so it is more likely there are 140 million corpses floating out there in space somewhere.
İhtimaller buranın solunabilir atmosferi ve yiyecek kaynaklarının sınırlı olması açısından sürdürülebilirliği pek yok. Yani, 140 milyon cesedin uzayda bir yerde uçuştuğunu söylemek yerinde olur.
And as for you fellas, there's only one rule, so learn it well.
Sizin için de geçerli olmak üzere sadece tek bir kuralımız var.
And while he's there, he's going to learn a song from one of the dead people and he's gonna bring that song back to you so you can sing it and stop the biblical flood that's gonna happen tomorrow.
Gittiğinde, ölü birinden bir şarkı öğrenecek sonra o şarkıyı sana geri getirecek böylece yarın olacak incilvari tufanı şarkı söyleyerek önleyebileceksin.
And I found a store, so I went in and there were clothes there- - clothes hanging on racks- - so I got dressed and I got back to walking.
Ve bir depo buldum,... içeri girdiğimde giyecek bir şeyler buldum askılara asıImış giyindim ve yürümeye devam ettim.
So, I went and did what I came there to do.
Ve ne yapmaya geldiysem onu yapmaya devam ettim.
No boats go directly from Australia to New York, so it took me a long time to get there.
Avustralya'dan New York'a giden bir gemi yoktu,... o da beni buraya getirmek için aldı.
So, from there, the list got very short very quickly.
O yüzden liste bayağı kısaldı.
I had concerns when we first arrived in Nassau, and I told her as much... that the instincts that had allowed her to survive for so long there, to thrive there, would eventually return.
Nassau'ya ilk vardığımızda kaygılıydım. Ona da söyledim. Orada hayatta kalmasını sağlayan içgüdüler er geç geri gelecekti.
I know what Billy's done... what should be unforgivable... and yet till so very recently, there's no one in the world I called a closer friend.
Billy'nin yaptıklarının farkındayım. Yenilir yutulur gibi değil. Buna rağmen yakın zamana kadar edindiğim en yakın arkadaş kendisi.
There is something inside that box and they're after it, so where is it?
Kutuda bir şey var ve onun peşindeler. Nerede o? !
So, she wasn't there to pray.
Demek dua için gitmemiş.
I'm headed over there now, so I should see you soon.
Bende oraya doğru gidiyorum, yakında seni göreceğim.
But there's been a spike since the attack in New York, so they're having a hard time cutting through the chaff.
Ama bir sıçrama oldu. New York'taki saldırıdan beri, Bu yüzden zor zamanlar geçiriyorlar
So I need you to hang in there for him. All right?
Pekala?
Possibly, but we didn't have boots on the ground so if there was a body count we couldn't verify it.
O yerde değiliz tabiî ki şayet kayıp varsa onaylamamış olabiliriz.
You know, there was a time... not so long ago, when you shared their concern.
Bilirsin, bir zaman vardı... Endişelerini paylaştığınız çok uzun zaman önce değil.
Grown so used to the yoke that there can be no progress without it.
Hiçbir gelişme göstermeksizin olduğu gibi gideceğine inanamam.
Not looking so good there, Milt.
Pek iyi gözükmüyorsun Milt.
So how many of us are there?
Bizden kaç tane var?
I told Tom I am so happy that you're gonna be there after what happened last year.
Geçen yıldan sonra burada olabilmene ne kadar mutlu olduğumu Tom'a da söyledim.
The police tried to convince him to cancel, but it looks like there's so much money coming in from Tokyo, London and Abu Dhabi, your brother sent a memo today telling everyone he'll be there.
Polis iptal etmesi için ikna etmeye çalıştı ama anlaşıIan Tokyo, Londra ve Abu Dhabi'den çok fazla para geliyor ki kardeşin herkese bir not gönderip orada olacağını söyledi.
There will be a lot of foreign guests... so you have to be ready for a variety of tastes.
Çok sayıda yabancı misafir gelecek. Farklı tatlar için hazırlıklı olmalısınız.
There are so many hardworking mothers and fathers out there.
Birçok çalışkan anne baba var.
So, there you go... oh!
Yani, işte gidiyorsun- - ah!
I'll get a photographer down there. Finish up here, then you and Trewlove bring his parents in.
Tozun üzerine so zamanlardaki ayak izleri var, büyük ihtimalle Edison'undur.
- All right, so there might be a solution here, a weapon.
Bir silah.
- So this Reynard's still out there?
Reynard hala dışarıda mı?
so there you go 70
so there's that 85
so there i was 29
so there we were 17
so there is 17
so there you are 54
so there i am 22
so there we are 33
so there you have it 27
so therefore 25
so there's that 85
so there i was 29
so there we were 17
so there is 17
so there you are 54
so there i am 22
so there we are 33
so there you have it 27
so therefore 25
so there's nothing to worry about 19
so there's 27
so there it is 43
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
so there's 27
so there it is 43
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389