Then you say tradutor Turco
4,307 parallel translation
♪ and then you say hello ♪
# Sonra selam ver bana #
♪ and then you say goodbye ♪
# Sonra da vedanı et #
And then you say, "I love you, honey."
Sonra da ona dönüp, "Seni seviyorum balım." diyorsun.
Okay, I say a sentence, and then you say the first thing that comes to your mind
Pekâlâ, ben bir cümleye başlayacağım sen de aklına gelen ilk şeyle tamamlayacaksın.
Okay, if I upset you, then why didn't you just say something?
Madem seni üzüyordum, niye bir şey demedin?
But if... as you say, it all ends today, then this boy Jake is in danger.
Ama eğer söylediğiniz gibi her şey bugün sona erecekse o zaman Jake denen bu çocuk tehlikede.
Then you can say whatever you want.
Oyun biter, siz de istediğinizi söylersiniz.
So if you say this is what you have to do, then...
Bu yüzden yapmam gereken şeyler var diyorsan, o zaman,
You say that you worked so hard to change, to become this new person, but then you do this?
Değişmek için, şu an bulunduğun yere gelebilmek için çok çalıştığını söylüyorsun ama sonra bunu yapıyorsun.
You can't just say you have feelings for George and then say, "Oops, never mind!"
George'a karşı hislerin olduğunu söyleyip sonra da "Ay, neyse boşver" diyemezsin.
- you got something to say, then say it.
-... diyecek lafın varsa, öyleyse de.
Well, if you're referring to the fact that I enjoy blues and like to travel, then yes, I guess I am a blues traveler.
60 ve 9 sayılarına olan sevgimi kastediyorsan o halde doğru, 69'cuyum ben.
You say that all the time, and then you keep screwing up.
Bunu söyleyip duruyorsun, ama mahvetmeye devam ediyorsun.
I'd give you a nickel for lunch, and you'd buy yourself some mac and cheese at the school cafeteria, and then when you got home, I used to say to you, "What did you eat for lunch?" And you would say "Aw, ma."
Öğle yemeği için sana bir nikel verirdim sen de kendine yemekhaneden peynirli makarna alırdın ve eve geldiğinde de ben sana öğlen ne yedin diye sorardım sen de "of annem ya" derdin...
If you want me to fix the food, then say the next time.
Yemeği beklememi istiyorsan, önceden haber et o zaman.
Okay, then I won't say that you're obviously holding on to something that is not there anymore.
Pekala, o zaman sana olmayan bir şeye tutunduğunu söylemeyeceğim.
If what you say is true, then Mr. Grayson's energy scheme will utterly strip the Ottomans of their greatest weapon.
Dedikleriniz doğruysa Bay Grayson'ın enerji planları Osmanlı'yı en güçlü silahından edecek.
You say one thing and do the other, so then you are driving me and you find me a delight.
Bir şey söyleyip, tersini yaptığın için beni hem işe götürüyorsun, hem de bana bayılıyorsun.
You have nothing to say for yourself, then? It's a revolt!
Söyleyecek hiçbir şeyin yok mu?
Then, why'd you say I can't express myself?
Neden kendini ifade etmesi zor dediniz?
Then why'd you say all that other stuff first?
Madem sağlıklılar tüm o baştakiler neydi?
Ah, then they, what did you say, waddle up?
Sonrasında, ne demiştin sallana sallana yürümeye mi başladılar?
You gotta say that the gas tank is full and if you don't bring it back full then we will
Benzin deposunun dolu olduğunu ve dolu olarak geri getirmezsen ücreti...
And then there's the way that you talk... how you say things, like how you'd catch a scent.
Sonra konuşma tarzın bir koku aldım gibi şeyler söyleyişin.
If you are innocent, as you say you are, then you've got nothing to fear.
Eğer masumsan ki öyle olduğunu söylüyorsun o zaman korkmanı gerektirecek bir şey yok.
If that's what you mean, then just say it.
Kastettiğin bu ise söyle yeter.
Then there's a pause and you say, "Can you believe we got Obama?"
Ardından biraz durakladın ve dedin ki ; "Obama'yı yakaladığımıza inanabiliyor musun?"
Why did you say yes then
O zaman neden evet dedin?
- Yeah. If the tunnel you found goes back as far as you say it did, then... maybe they intersect. Yeah.
Söylediğiniz gibi tüneller o kadar uzağa gidiyorsa belki bir yerde kesişiyorlardır.
You're not gonna say bye, then?
Veda etmeyecek misin?
You know, sometimes, if you say it out loud then, it doesn't feel so bad.
Bilirsin, bazen içindekini söylediğinde o kadar da kötü olmadığını görürsün.
Look, all I need you to do is go over to Holly's place, say everything's fine, and then leave.
Bakın, sizden bütün istediğim Holly'nin dairesine gitmeniz, herşeyin iyi olduğunu söylemeniz ve defolup gitmeniz.
I need to see every scrap of paper you have regarding those missiles straightaway, and then you and I are going to inventory the clearinghouse.
O füzelerle ilgili elinizdeki tüm evrakları derhâI görmem gerekiyor. Sonra da sizinle depoda sayım yapacağız.
And then when they die you say, "Oh, sorry." "There was a silent, implied don't."
Ve sonra öldüğünde "Pardon" Biz yüzmeyin demek istedik " demek gibi.
Then I'll say that I'm alarmed by how little sleep you've had and that you're about to go do this.
O zaman bu kadar az uykuyla bu işe girişecek olmandan endişe duyduğumu söylüyorum.
Why did Troy say it was you, then?
Peki Troy neden sizin olduğunuzu söyledi?
Well there you are then, it's a quart.
Ne yani! Litreymiş, hiç sayılır.
- If that's the case, then I can fit in... Did you say something,
- Eğer bu dava, sonra içine sığabileceğim... bir şey mi söyledin,
Well, then, what say we skip the formality, and you bring me up to speed on this terror cell- - Brotherhood of Doubt?
O zaman, formaliteyi geçelim ve bana bu Şüphenin Kardeşliği adlı terör hücresiyle ilgili bilgileri verin.
Then maybe you and I can do something to remember him ; a little ritual to say good-bye.
O halde belki onu hatırlamak için bir şey yaparız hoşça kal demek için ufak bir ayin belki.
Then say it. I want you in my life.
Hayatımda olmanı istiyorum.
Yeah, you say 9 : 00 to 6 : 00, and then you never even show up.
Evet 9 : 00'dan 6 : 00'ya diyorsun ama sonra ortalıkta görünmüyorsun.
Okay, so you're thinking that if he can't see the countdown then...
Pekâlâ, yani geri sayımı görmezse...
Then you and the lucky guy counting down are the only ones.
- Güzel. O zaman bir tek sen ve şanslı adam geri sayımı görüyorsunuz.
I don't want to be rude, but we've been dealing with Simon on our own for years, so, you know, I think it's kind of ironic, you coming here, refusing to say how he died, and then, what, expecting me to spill my whole life story?
Kabalık etmek istemem ama biz yıllardır Simon'la tek başımıza uğraşıyoruz, yani bilirsin, bence bu biraz ironik, buraya gelmeniz, nasıl öldüğünü söylememeniz, ve üstüne, ne yani, oturup sana hayat hikayemi mi anlatacağım yani?
Okay, all right, let's just say for the sake of argument that I do follow you. Then, I would say that it's fine.
Pekâlâ, muhabbetin hatırına farz edelim ki dediğini anladım o zaman idare eder derdim.
When I was little, you know what my parents and teachers would say to me then?
Ailem ve öğretmenlerim küçükken bana ne söylerdi biliyor musun?
And they say yes, and I say, "then you better go and catch it."
Onlar da evet derdi, sonra ben de, "o zaman koşup yakalayın" derdim.
If you mean what you say... then you know there's not much I can do for you.
Eğer bu söylediklerinde ciddiysen... senin için yapabileceğim pek falza şey olmadığını biliyorsundur.
Then why didn't you just say so, silly boy?
Öyle söylesene, şapşal adam.
Rules say no visitors in the aerial... but then again, you're not just any visitor, huh?
Kurallara göre misafirler merdivene çıkamaz... Ama sen normal bir ziyaretçi değilsin, değil mi?
then you're an idiot 17
then you're wrong 16
then you know 40
then you 156
then you're right 18
then you die 16
then you're on your own 16
then you can 17
then you're a fool 17
then you should 20
then you're wrong 16
then you know 40
then you 156
then you're right 18
then you die 16
then you're on your own 16
then you can 17
then you're a fool 17
then you should 20
then you go 36
then you know what 34
then you said 18
then you tell me 17
then you understand 18
then you'll know 16
then you should go 18
then you do it 25
then you can go 37
you say yes 16
then you know what 34
then you said 18
then you tell me 17
then you understand 18
then you'll know 16
then you should go 18
then you do it 25
then you can go 37
you say yes 16