There's an extra tradutor Turco
192 parallel translation
The folks right next there had an extra one.
- Yandaki komşuda bir tane fazla varmış.
Look, if it is that way, the way Manuel said could you fix it so someday there'll be an extra seat in Manuel's father's dory with him and Manuel?
Bak, eğer Manuel'in anlattığı gibiyse... günün birinde, Manuel'in babasının kayığında... Manuel'le onun yanında... fazladan bir yer ayarlayabilir misin?
Mother, there's an extra bed in Rhoda's room, and she'd love to have you.
Anne, Rhoda'nın odasında fazladan bir yatak var, seninle kalmaktan mutluluk duyacaktır.
There's an extra star.
İşte başka bir yıldız.
Look, there's an extra biscuit for you.
Buyurun, burada sizin için fazladan bir bisküvi var
There's an extra glass around here somewhere.
Burada bir yerde bardak olacaktı.
- If there's an extra bundle...
- Peki fazladan bir sepet daha çıkarsa...
But there is an extra seat, you know and it will be easy to fit you in, unless...
Ama sadece tek bir boş koltuk var ve sizi sığdırmama olanak yok tabii eğer...
However, there's an extra organ in his chest I can't even make a guess about. - Bones, is it possible..?
Ayrıca göğsünde ekstradan bir organ var ve bunu tahmin bile edemiyorum.
- There's an extra roast beef.
- Fazladan bir biftek var.
Just keep on the tail of that jukebox and there's an extra $ 20 for you.
Şu külüstürü izlersen sana fazladan bir 20 dolar var.
- Yes. There's an extra guest.
- Bir misafirimiz daha var.
There's always an extra amount just in case.
Bu gibi durumlar için fazla yakıt bulundurulur.
There's an extra knife.
Fazladan bir bıçak var.
I put an extra pair of glasses in your black socks and there's the stuff for your nose, the zinc oxide and Blistex is in the kit.
Siyah çoraplarının arasına yedek gözlük koydum burun damlan, çinko oksit ve Blistex ilk yardım çantasında.
There's an extra room for a maid.
Hizmetçi için ekstra bir oda var.
There's $ 50 for food, which is more than enough another $ 50 for emergencies and an extra $ 25 just in case.
Yemek için 50 dolar var, bu yeter de artar. Acil durumlar için 50 dolar, ve gerekirse diye fazladan 25 dolar.
Besides, there's an extra $ 100 for you to keep your mouth shut.
Şu 100 dolar'ı da çeneni kapalı tutman için veriyorum.
All the keys are in the kitchen, but I think there's an extra one under the cushion there.
Bütün anahtarlar mutfakta, ama minderin altında yedeği olacak.
There's an extra member here! What?
Burada fazla bir kişi var!
There's an extra person.
Fazladan bir kişi var.
Make sure there's an extra thousand in each envelope you deliver today.
Bugün teslim edeceğin zarflara fazladan 1000 dolar koy.
There's an extra $ 20 in this if you can explain to me what's going on.
Neler olduğunu bana anlatırsan sana fazladan 20 dolar veririm.
You don't have to help, but there's rollers there and an extra brush.
Yardım etmen gerekmez ama orada bir kaç rulo var.
There's an extra bed in Siggy's room.
Siggy'nin odasında fazladan bir yatak var.
Saturday night I stay up extra, extra late eat an enormous amount of tacos to make absolutely sure there's no way in the world that when I wake up, you'll be next to me.
Cumartesi gecesi çok çok geç saate kadar ayakta kalıyorum. Aşırı miktarda tako yiyorum, böylece uyandığım zaman asla ve asla yanımda olmayacağına kesin olarak emin oluyorum.
But there's an extra added bonus.
Ama fazladan bir ödülümüz de var.
There's an extra form there transferring the lease option over to my corporation.
Kira opsiyonunu şirketime devrettiğine dair bir de ekstra form var.
All right, there's an extra surgical table in the back.
Pekala, arkada bir tane daha ameliyat masası olacaktı.
You get me close to a big buck by 10 : 00 in the mornin', there's an extra $ 100 in it.
Sana ne diyeceğim, evlat. Sen beni büyük bir geyiğin yanına saat 10'da götürüver. Sana extradan 100 dolar vereceğim.
Keep it close and there's an extra $ 10 for you.
Park edip, kilitle, bir 1 0 dolar daha veririm.
Sure there isn't an extra zero?
Fazla sıfır olmadığından emin misin?
There's an extra zero there.
Burada fazla bir sıfır var.
Well, there's an extra space in case you decide to stay.
- Katılmak istersen yerimiz var.
If there's an extra ticket... would you go with me?
Eğer fazladan bir bilet olsaydı... benimle gelir miydin?
I want you to know, if I took an extra dollar here and there it's because I knew I'd earned it.
Bilin ki, arada bir birkaç dolar çarptıysam hak ettiğim içindir.
There's an extra key on the windowsill in the hallway, the landing outside the door.
Koridordaki pencerede fazladan bir anahtar var, kapının ordaki.
You're an extra. There's only one boss here, and that's me.
Ama burada sadece tek bir patron var.
She made a very persuasive argument that if we left at six, there'd be an extra hour of sitting in traffic, so by leaving at seven we'd get home at the same time as leaving at six.
Altıda çıkarsak bir saat trafikte kalırmışız. Yedide çıkarsak, altıda çıkar gibi eve varırmışız.
There's an extra charge of $ 1.50 for every bar of soap you use, from now on, $ 2.00 for any clean towel you require, and $ 1.00 a minute for all calls made.
Şu andan itibaren kullandığın her fazladan sabun için sabun başına 1.50 dolar, temiz her havlu başına 2 dolar ve yapılan her telefon araması için dakika başına 1 dolar.
Anyway, with all this attrition, there's an extra $ 50 bucks in it for each of you if we close camp on schedule.
- Her neyse bu istifa, kampı zamanında kapatabilirsek her birinize, 50 dolar kazandıracak.
We had to add on an extra room for all the emotional baggage, but other than that, there's been no bloodshed as of yet.
Ama henüz kan dökülmedi. - Bunu duyduğuma sevindim.
There's an extra layer. like a mystery you uncover.
Ortaya çıkardığınız bir gizem gibi ekstra bir yapısı var.
And if you need to use protection... tell Latrell there's an extra shower curtain in the bathroom.
Ve eğer korunmaya ihtiyacın olursa Latrell'a banyoda fazladan duş perdesi olduğunu söyle.
We meet every Tuesday, and there's six of us in the group, so we could do with an extra person.
Her salı buluşuruz, ve grupta altı kişiyiz, ekstra birine daha yerimiz var.
I'll bet you that old girl in there has already got her panites off. For an extra $ 500.
Oradaki şu pişkin kızın fazladan bir 500 dolar için kilotunu sıyıracağına bahse girerim.
- Finn was supposed to do it... but few of us figured he'd make it this far, so there's an extra space.
Finn de bunu yapacaktı ama bazılarımız buraya kadar hayatta kaldı dedik. Yani bir kişilik yer var.
- OK. - I stuck an extra 50 bucks in there.
- Fazladan bir elli dolar daha sıkıştırdım.
When I can't sleep I pretend that I'm an extra in a film... and I'm being paid for pretending to be dead... and there's a close-up camera on me... so I have to relax every muscle in my face... and finally I fall asleep.
Uyuyamadığım zaman, bir filmde ekstra bir iş almışım... ve ölü rolü yapmam için para ödeyeceklerini varsayıyorum... ve kamera bana yaklaşıyor... yüzümdeki tüm kasları serbest bırakmam gerekiyor... ve sonunda uyuyakalıyorum.
I know now is an important time for you guys. The inn's just getting off the ground, and there's a lot of extra work.
Otel yeni yeni kendine geliyor ve yapacak bir sürü ekstra iş var.
There's an extra flap.
Burada fazladan bir atış var.
there's an 48
there's another one 165
there's another way 51
there's another 63
there's an idea 32
there's another thing 32
there's an old saying 30
there's an emergency 26
an extra 21
extra 268
there's another one 165
there's another way 51
there's another 63
there's an idea 32
there's another thing 32
there's an old saying 30
there's an emergency 26
an extra 21
extra 268
extraordinary 200
extra hot 22
extra crispy 20
extra large 18
extra foam 17
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
extra hot 22
extra crispy 20
extra large 18
extra foam 17
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912