English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ T ] / There's this guy

There's this guy tradutor Turco

1,340 parallel translation
He can scream at his wife, but not at me! There's this guy...
Oradaki adam varya...
There's no photo in his file, but based on estimated date of birth, this could be our guy.
Dosyasında resim yok. Ama doğum tarihine göre adamımız bu olabilir.
There's some guy in the lounge who asked me to give you this.
Bekleme salonunda bir eleman var ve bunu sana vermemi istedi.
Apparently, there's a rivalry between Mount and this guy Rulz.
Görünüşe göre Mount ve Rulz denen o adam arasında rekabet varmış.
There's this one guy I read, he believes that illness, anxiety and fear all occur when people are vibrating at 10000 cycles a second.
Böyle bir adamı okumuştum, adama göre hastalıklar, endişe ve korku gibi tüm şeyler insanlar saniyede onbin titreşim yaptığında olurmuş.
Well, there's this guy named Ronnie, all right?
Evet, Ronnie adlı bir adam vardı, tamam mı?
There's a lot behind the curtain of this guy's life.
Perde arkasında adamın hayatıyla ilgili bir sürü şey varmış.
This guy's got dirt on his shoes and pants. There was dirt in the cab.
Adamın ayakkabılarında ve pantolonunda çamurlar var.Aynı çamur takside de var.
There's this, uh, a guy...
Adamın biri geldi.
There's a lot going on with this guy.
Bu arkadaşın başına birçok şey gelmiş.
- I don't know if you're seeing anyone, but there's this guy in my building, he's like 55 and so nice and his lover just died.
- Ne oldu canım? - Görüştüğün biri var mı bilmiyorum ama aynı apartmanda oturduğum 55 yaşlarında, çok tatlı bir adam var. Sevgilisi daha yeni öldü.
There's no evidence this guy can't perform.
Adamın iktidarsız olduğuna dair kanıt yok.
There's no way this guy could've gotten into the house without a key.
Bu adamın o eve anahtarsız girmesi mümkün değil.
There's nothing about this guy that feels remotely familiar too me.
Bu adamın uzaktan yakından tanıdık gelen hiçbir şeyi yok.
There's this guy.
Bir adam var.
There was... this new guy at work who smokes, and he's- - and he's really popular, and I just wanted to fit in.
- Pekala. İşe yeni giren, sigara içen bir adam var. O çok popüler ve ben de ona özendim.
I walk into work one morning and there's this huge lady sitting at one of the other guy's desks, working the phones.
Bir gün sabah işe gittim ve çok iri bir kadın başkasının masasında telefonla konuşuyordu...
I tell you, Brian, I can't believe that this guy's just lying there taking it.
Diyorum ki, Brian, bu adamın orada yatıp bütün olanları kabullendiğine inanamıyorum..
And it doesn't matter that there's this other guy.
Ve birlikte olduğu şu adam benim için önemli değil.
I know what it's like to be falsely accused of sexual misconduct... so if there's anything that I can do to prove this guy's innocence...
Cinsel suiistimal iftiralarının ne kadar kötü bir şey olduğunu bilirim. O yüzden, adamın masumiyetini ispatlayabilmek için yapabileceğim bir şey varsa yapacağım.
Anyway there's a pay phone in this bar and this guy Christian tells me he wishes he had the stones to pick up the phone and call his kid.
Her neyse barda bir telefon vardı ve adam bana, ... Christian o an telefona sarılarak oğlunu arayabilecek cesareti olsa
I came home from work, I walked in the door, and there he was, a gun to my wife's head, talking about how he's this social scientist guy and how we've been specially chosen to be part of his experiment.
İşten eve geldim, Kapıya yürüdüm, Karımın kafasına silah dayamış olarak adam oradaydı, sosyal bilimciler hakkında konuşuyordu. Bu deney için özel olarak seçildiğimizi söylüyordu.
But you can't be there if this guy's going to make an ass out of you in that courtroom every day.
Ama bu adam her gün seni mahkemede madara ederken bu olamaz.
And I just know that I'd feel a lot more comfortable telling this guy he's free to walk if I knew that I'd spent a little bit of time just going over everything that I'd heard just in case there's something,
Duyduğum her şeyin üzerinden geçerek biraz vakit harcarsam, bu adamın gitmesine izin vermek benim için daha kolay olacak. Hiçbir şeyi gözden kaçırmamalıyız.
It's the ad I answered from the modeling agency about the car shows and conventions, this letter, and there's that guy that I met from L.A. at Pilgrim's who said they're always looking for game show contestants.
Oto şov ve kongreler için yanıt verdiğim manken ajansının ilanı, bu mektup ve Pilgram'da tanıştığım yarışma programları için hep birilerini aradıklarını söyleyen California'lı adam.
There's this guy. His name's Sammy.
Sammy diye bir adam var.
I would still rather live there than this guy's place.
Bu adamın evi yerine, öyle bir yerde yaşamayı yeğlerim.
Basically, there's this guy that wears a hockey mask, and he kills teenagers with a machete, usually right after they had sex.
- Hokey maskesi takan biri var. Gençleri, genelde seks yaptıktan sonra palayla öldürüyor.
There has to be some sign of that guy on this fiber.
İpliğin üzerinde adamdan izler kalmış olmalı.
There's something else wrong with this guy, too, Tony.
Bu adam da bir terslik daha var, Tony.
See, there's this guy who teaches industrial arts at the youth authority, and he said he'd let me work at his electronics store if I get myself cleaned up and holy spirit church said they'd pay.
Bakın, Gençlik Dairesinde endüstriyel sanat dersi veren bir adam var ve temizletirsem onun elektronik mağazasında çalışabileceğimi söyledi. ... ve RuhülKudüs Kilisesi de para vereceğini söyledi.
Don, there's a problem with t... 15 minutes is the difference between catching this guy and having another dead woman on our hands.
Don, bir problemimiz var... 15 dakika. Bu adamı yakalamak ile yeni bir ölü kadını elimizde bulmak kadar bir süre.
I mean, there's this guy shooting people out there. Dad, you really think I would put Charlie in danger?
Yani, ortalıkta milleti vuran bir manyak varken.
There's this guy, and he's gotten it in his head that he's gonna fight me.
Bir çocuk var benimle kavga etmeyi kafaya takmış.
There's this guy, he's at a nymphomaniac convention.
Ok adamın biri süper hatunların da olduğu bir toplantıdaymış..
You know, there's this lunchtime concert, this guy doing ska covers of Neil Diamond songs.
Şurada bir öğle yemeği konseri varmış. Adamın biri Neil Diamond şarkılarını "ska" tarzı yorumluyor.
I am tempted to go call H.Q., find this guy's name, number, go over there and give him both barrels.
Merkeze gidip şu adamın adını, numarasını öğrendikten sonra adama çift namluluyu dayayasım var.
So there's somebody in the saudi military who falsified all the data on this guy as he came to the U.S.
Yani Suudi ordusunda, Amerika'ya geldiğinde bütün bilgileri tahrif eden biri var.
am i the only one who thinks there's something fishy about this guy?
Bu çocukta garip bir şeyler olduğunu düşünen bir tek ben miyim?
There's this suave guy, kind of Euro-looking.
Nazik bir adam var, avrupalı gibi.
There is this guy, who's uh girlfriend is cheating on him.
Kız arkadaşı tarafından aldatılan bir çocuk var.
And then there's this other guy, with big lips and another guy with long hair and another guy with a thumbtack in his head.
Sonra başka bir çocuk daha var, kalın dudaklı. uzun saçlı başka bir çocuk daha... ve kafasında raptiye olan başka biri daha.
Well, since you're going to africa, I figure, you know, I should be moving on with my life, too, and there's this guy named kevin where I work, and he asked me out tonight.
Şey sen Africa'ya gitme kararı aldığından beri, düşündüm de, bilirsin, ben de hayatıma devam etmeliyim, ve iş yerinden tanıdığım Kevin adında bir çocuk var, ve bana bu gece dışarı çıkmayı teklif etti.
Just after the first murder, there's this guy, Richard Natwick.
İlk cinayetten hemen sonra, Richard Natwick diye bir adam...
You know, there's this guy that I met in this club and he said he's gonna introduce me to soтe of his friends in Nashville, I just need you to take care of the kids for three days.
Barda tanıştığım adamı biliyorsun... Nashville'deki arkadaşları ile beni tanıştıracağını söyledi... Üç günlüğüne çocuklara bakman lazım.
It's like we were saying, "lf somebody is up there, then He should create a guy like this for us." And He did.
Şunu gibi birşey diyorduk : "Eğer yukarıda biri varsa bizim için böyle birini yaratmalı." Ve yaratmış.
There's a couple of kids behind them, but I can't make them out... because this guy's arm's in the way.
Arkalarında bir iki çocuk var ama tam seçilmiyor şu herifin kolu kapatıyor. Sen seçebiliyor musun?
There's this guy in Phoenix.
Phoenix'te bir adam var.
Well, there's this guy and they call him The Boss, right?
Tamam, kendine patron diyen bir adam var, tamam mı?
There's this guy.
Bir adam.
I know there's one guy on this bus who likes girls.
Bu otobüste kızlardan hoşlanan bir erkek tanıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]