English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ T ] / There he goes

There he goes tradutor Turco

1,072 parallel translation
There he goes.
İşte gidiyor.
There he goes again!
İşte gene başlıyor!
There he goes...
Gidiyor...
There he goes, right on time, as usual.
İşte gidiyor. Hep olduğu gibi tam zamanında.
There he goes as he's done 100 times on land.
Karada 100 kez yaptığı gibi işte gidiyor. Merkezde dümdüz.
There he goes again.
İşte yine başlıyor.
- There he goes, burning his last bridge.
- Son umutları yok etmeye.
Ah, there he goes.
İşte oldu.
Look, there he goes again.
Bak, yine gidiyor.
There he goes!
Kaçıyor!
There he goes...
Önemi yok.
- There he goes again. penguin :
- İşte yine başladı.
- There he goes, Archie.
- Archie, bak gidiyor.
There he goes!
İşte o!
There he goes, down there.
İşte gidiyor, şurada.
- There he goes. He's...
- İşte görüyorsunuz.
There he goes with that uncanny phraseology of his again.
Bakın yine onun şu tekinsiz deyişleri.
There he goes.
Buradan gitti.
There he goes with that put-the-flowers-in-the-vase bit.
Evet, çiçekleri vazoya koy numarasını oynuyor.
There he goes, and Grayson's now one lap down.
İşte gidiyor, Grayson bir tur geride.
And there he goes by us.
Ve orada bizi geçiyor.
There he goes.
İşte.
There he goes. There he goes.
- Şimdi de gidiyor, gidiyor.
Well, there he goes, Ron Obvious of Neaps End in an attempt which could make him the first man ever to eat an entire Anglican cathedral.
Evet, Neaps End'li Ron Obvious kendisine bir Anglikan katedralini yiyen ilk kişi unvanını kazandıracak girişimine başlamak üzere.
Oh, there he goes again.
İşte, yine başladı.
There he goes!
Bu yana gitti!
- There he goes, free as air.
- İşte gidiyor, kuş gibi özgür.
- There he goes, "Old Blood and Guts."
- İşte gidiyor, "Kanımız ve Canımız."
There he goes, flying across the sky.
İşte orada, havada uçuyor.
There he goes, over there.
Oraya gidiyor, oraya.
There he goes!
İşte gidiyor!
There he goes.
- İşte gidiyor.
Well, there he goes- - harry bagot.
Teşekkür ederiz, Harry Bagot.
- There he goes.
Benim yaşlı erkeğim.
There he goes.
Orda işte, gidiyor.
- There's a revolution and he goes for a cappuccino!
- İhtilal oluyor ve sen cappuccino içmeye gidiyorsun!
He goes there every weekend.
Her hafta sonu oraya gider.
He tried to run on the water, the story goes but you weren't there to hold his hand!
Suda devam etmeye çalıştı ama, elinden tutmak için orada yoktun!
There he goes.
- Bu o. - Kim?
If he goes there unarmed, you will be killed.
Silahsız gidersen seni öldürürler.
Of course, sometimes there are problems especially if your husband expects breakfast ready before he goes to work.
Şüphesiz, bazen problemler de oluyor Özellikle kocanız çalışıyorsa ve kahvaltının hazır olması gerekiyorsa.
He'd use his word and all would say There goes a clever gent
Bu kelimeyi kullandığında ona zeki beyefendi dediler
If he goes on eating, there won't be enough!
Ne kadar yerse yesin, doymaz!
- Look out, there he goes again!
- Ben sizi götürürüm, gelin.
There is a serious fear that this man could leave a trail of blood and death wherever he goes.
Ancak zanlının hala yakalanmaması... gittiği yerlerde yeni cinayetler işleyeceği korkusunu yaşatıyor.
He goes there from time to time to see a lewd woman.
Ara sıra oraya bir fahişeyi ziyarete gidermiş.
There he goes.
Ve Nigel da geçti.
Everywhere he goes I'll be there, in the shadows.
Nereye giderse gitsin, gölgesi gibi orada olacağım.
When they finally leave, he goes to that lot over there, where they're building a house, and tosses the ball back.
En nihayetinde kızlar gittiğinde şuradaki inşaat alanına gider ve topu geri atar.
He only goes there to sleep.
Evine sadece uyumaya gider.
- There he goes.
- İşte gidiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]