To see him tradutor Turco
12,418 parallel translation
You went to see him without telling me?
Bana söylemeden mi görüştün?
I want to see him.
Onu görmek istiyorum.
And to see him on television like that...
Onu televizyonda öyle görmek...
Oh, heading to see him right now.
Onu görmeye gidiyorum şu anda.
And you... you just need to learn to see him, too.
Tek yapman gereken, o kahramanı görmeyi öğrenmek.
- Don't. Do you want to see him?
- Görmek ister misin onu?
If you wish to see him for yourself, arseling, I say you leave the way you came. I'm serious.
Onu kendi gözlerinle görmek istiyorsan geldiğin yoldan git derim mankafa.
I would like to see his chart, and please let the E.R. director know I'm here and would like to see him.
Çizelgesini görmek istiyorum, ve lütfen acil servis yöneticisine onu görmek istediğimi söyleyin.
Tell him I hope to see him in Prague.
Prag'da bir gün onunla görüşmeyi umduğumu söyle.
I want to see him!
Onu görmek istiyorum!
I just hoped that I'd never have to see him.
Sadece onu görmek zorunda kalacağımı düşünmezdim.
He gave us the impression you would be pleased to see him.
Onu görmekten memnun olacağınız izlenimini vermişti.
He's in recovery, but you should be able to see him soon.
Şimdilik dinleniyor. Kısa süre sonra görebilirsin.
Are you excited to see him, Bob?
Onu gördüğüne sevindin mi, Bob?
I need to see him.
Onu görmem lazım.
I really need to see him. We good?
Onu gerçekten görmem gerek.
Oh, and Alice, tell Mr. Malvado that Seth Gecko's here to see him.
Bir de Alice Bay Malvado'ya Seth Gecko burada ve sizi görmek istiyor de.
I'd like to see him try.
- Denediğini görmek isterim.
I went up to see him.
Onu görmeye gittim.
I had to see him, the guy who destroyed my family.
Onu görmek zorundaydım. Ailemi yok eden o adamı.
It was hard to see him like that with out a victory in two years.
Onu iki senedir zafer kazanmamış halde görmek zordu.
To see him like that, his eyes no longer shining.
Onu böyle, gözleri parıldamadan görmek.
To see him unhappy.
Mutsuz görmek.
And tell him to come see me.
Beni görmesini söyle.
You got to tease him, see?
Onunla oynamalısın, anladın mı?
You must go to mosque with him, see who messenger is.
Onunla beraber camiye gidip notları kimin verdiğini bulman gerek.
Ask him to delay the train down the line, and see if you can get units waiting for her at Nikolassee.
Treni geciktirmesini söyle kadından önce ekiplerin Nikolassee'de olmasını sağla.
See, a guy like that should just stay inside so we don't have to look at him.
Bunun gibi bir adam evinden çıkmamalı! Böylece ona bakmak zorunda kalmayız.
When I had to look... my nephew in the eye and tell him that... He was never going to see his daddy again...
Yeğenimin gözlerine bakıp babasını bir daha göremeyeceğini söylediğimde...
We get Curtis the manifold, keep him working, and we unfortunately just have to wait and see what Lance finds out.
Curtis'e manifoltu verip çalışmasını sağlarız ve ne yazık ki Lance'in ne bulacağını bekleyip göreceğiz.
To get out of this hell, I got to see my brother, so I'm going straight to him.
Bu cehennemden çıkmak için kardeşimi görmem gerek bu yüzden direk ona gideceğim.
I see that he wants to be more than what he is, and I don't think you would do much to help him get there.
Olduğundan daha iyi biri olmak istediğini anlıyorum ve o noktaya ulaşmasında senin çok da faydalı olacağını düşünmüyorum.
You're just upset because we got a lecture for talking to Alta Von See without him.
Üzgünsün çünkü Alta Von See ile onsuz konuştuğumuz için nutuk yedik.
The human who becomes the owner of the Death Note can, in exchange for half of his / her remaining life, get the eyes of the god of death which will enable him / her to see a human's name
Ölüm Defteri'nin sahibi olan kişi kalan ömrünün yarısı ile insanların isim ve öleceği günü görebilen Ölüm Meleği'nin gözleri takas yapılabilir.
I'm aware of the danger, but if I want L to come out so that Misa can see him, first, I have to meet L.
Tehlikenin farkındayım ama Misa'nın onu görmesi için dışarı çıkarmak istiyorsam L'le görüşmem gerek.
Let me see if I can find a room to put him in.
Boş bir yer bulayım.
- I see him with kjartan. - Burn it to the ground.
- Kjartan'ın yanında.
He will see right through you. He will see what I allow him to see.
Anlamasına izin verdiklerimi anlar.
Now, if it was Heydrich, I can see why a man might be prepared to take a bullet to the back of the head before you betray him.
Eğer Heydrich ise, birinin ona ihanet etmektense kafasına kurşun yemeye hazırlıklı olmasını anlıyorum.
I-I want to see him.
Görmek istiyorum.
Get me in to see him.
Beni onunla görüştür.
But there are other sides to him that you don't see.
Ama görmediğin tarafları da var.
He came to see me. What was your relationship with him?
- İlişkiniz neydi?
Then tell him to come see me at the end of the day.
Günün sonunda yanıma gelmesini söyle.
You have to go see him.
Gidip onu bir görmelisin.
to "we'll never see him again."
Çünkü asla vaktinde gelmezdi.
So, I need you to go see Doug, give him some ibuprofen for his headache, and continue to keep an eye on him.
O yüzden Doug'un yanına git, baş ağrısı için ibuprofen ver ve gözetim altında tutmaya devam et.
Your little brother was excited to see you and you didn't give him the time of day.
Kardeşin seni göreceği için çok heyecanlıydı ve sen onun gününü elinden aldın.
No, I need to see him.
- Ziyaretçi istemiyor...
When you see boss in school tomorrow, don't forget to thank him.
Yarın okulda patronu gördüğün zaman.. ... teşekkür etmeyi unutma.
All right, so let's just talk to Exley and see what Washburn told him.
O zaman Exley'le konuşalım ve Washburn'un ona neler söylediğini öğrenelim.
to see you 75
to see me 34
to see 65
to see her 17
see him 80
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
to see me 34
to see 65
to see her 17
see him 80
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36