Unforeseeable tradutor Turco
62 parallel translation
My dear friend, you must realise that the scientific journey is full of unforeseeable events.
Dinle sevgili dostum. Bilimsel maceralar, öngörülerle doludur.
Unforeseeable complications.
Beklenmedik karışıklık.
" At this point, something unforeseeable occurred.
Tam da o anda, beklenmedik bir şey oldu.
The fact of the matter is... that there has been one of those, unforeseeable events.
Ne yazık ki, önceden tahmin edemeyeceğimiz bir olayla karşı karşıya kaldık.
- Which one of those unforeseeable events?
Hangi önceden tahmin edilemeyen olay?
It means an unforeseeable act of God and it cancels all promises and obligations.
Öngörülemeyen bir doğal olayı simgeler... ve bütün sözlerden veya sorumluluklardan önce gelir.
At the current rate of exchange, minus the fees and certain unforeseeable expenses. Voilà. Your receipt.
Tabi ki ; şu anki kur üzerinden, ve vergiler ile bazı... beklenmedik masrafları düştükten sonra.
"It is shyness before any sort of new, unforeseeable experience... " with which one does not think oneself able to cope.
Sorumlu, önceden tahmin edilemeyen, herhangi bir deneyimin karşısında yaşadığımız çekingenliktir.
Almost half a century, 47 years, were not enough for history, imperturbable, unforeseeable, to cloak Joan's heart with oblivion.
Neredeyse yarım yüzyıl, tam 47 yıl, tarihe yetmedi. Soğukkanlı, ne getireceği bilinmeyen tarih Juana'nın kalbini küllendirmedi.
That was unforeseeable.
Bu önceden tahmin edilemezdi.
And we deem that what happened... to trainees Senzaki and Mishima was force majeure ; unforeseeable.
Ve neler olduğunu anladık... Senzaki ve Mishima zora düşmüşler.
What an unforeseeable accident.
Görünmez kaza.
And that's what, you know, our firm is prepared to help problem-solve with you the, you know, foreseeable and unforeseeable problems you encounter.
Firmamızın size yardımcı olabileceği konu karşılaşacağınız öngörülebilen ve öngörülemeyen problemler hakkında.
Uncle called it'an unforeseeable recovery.'
Amcam da'umulmadık iyileşme'dedi.
Darling, I am truly unhappy to have to tell you this, but through an unfortunate and entirely unforeseeable series of circumstances that have nothing whatsoever to do with me, poor Will has been press-ganged into Davy Jones'crew.
Canım, bunu söylemek zorunda olduğum için çok üzgünüm, ama benimle hiç alakası olmayan talihsiz ve beklenmeyen gelişmeler neticesinde zavallı Will, Davy Jones'un mürettebatına katılmaya zorlandı.
Since we no longer have access to a ZPM due to unforeseeable circumstances, my only option would be to call the Daedalus and spend the next three weeks twiddling my thumbs, waiting to get back home, until now.
Önceden görülemeyen nedenlerden dolayı artık bir SNM'miz olmadığı için tek seçeneğim Daedalus'u çağırıp üç haftayı parmaklarımı çevirerek eve dönmeyi bekleyerek geçirmekti. Şimdiye kadar.
Unforeseeable act of God.
Tanrı'nın beklenmedik afeti, hayatım.
But life has a way of making the foreseeable that which never happens and the unforeseeable that which your life becomes.
Ancak hayatın planladığınız işleri plana uygun götürmemesi....... gibi bir alışkanlığı vardı.
As for the unforeseeable well, it was out there waiting for me.
Plan yapılamayacak kısımsa... Şey, dışarıda beni bekliyor o.
FOSTER :. Well, personally, I think that war is unforeseeable.
Kanımca, savaş önceden görülemez.
Unforeseeable? FOSTER :
- Önceden görülemez mi?
He did not say "unforeseeable".
"Önceden görülemez" demedi.
Now, he's gonna want you to row back on that "unforeseeable" thing on Question Time tonight.
Bu akşam ki Gensoru Zamanında şu "önceden görülemez"'meselesinde geri adım atmanı isteyecektir.
OK, OK, go ahead and print "unforeseeable".
Tamam, tamam, haydi "önceden görülemez" i bas.
In the words of the late, great Nat King fucking Cole, unforeseeable, that's what you are.
Rahmetli, büyük Nat King Cole'un sözleriyle önceden görülemez, işte sen busun.
War is basically unforeseeable, isn't it?
Savaş temel olarak önceden görülemez, değil mi?
I was going to say, I don't think war is unforeseeable...
Diyecektim ki savaşın önceden görülemez olduğunu düşünmüyorum.
It's neither foreseeable nor unforeseeable.
Ne önceden görülebilirdir, ne de önceden görülemezdir.
I think it's worth noting that ministers in the UK government, such as our colleague here, Simon Foster, have made it very clear that they feel currently war is unforeseeable.
Sanırım, İngiliz hükümetinin bakanları, buradaki arkadaşımız ya da Simon Foster gibi önceden görülemez olduğunu belirtilmesinin kayda değer olduğunu düşünmüyor.
So is war unforeseeable, Minister?
Bakan Bey, savaş önceden görülemez midir?
Look, all sorts of things, that are actually very likely are also unforeseeable.
Bakın, birçok şey, hem çok muhtemel hem de önceden görülemezdir.
For the plane in the fog, the mountain is un... unforeseeable, but then it is suddenly very real and inevitable.
Siste uçan bir uçak için, dağ önceden görülemezdir fakat aniden son derece gerçek ve kaçınılmazdır.
He's this guy that said publicly that war was unforeseeable.
O, savaş önceden görülemez, diyen bir adam.
Karen will want you to say "War is unforeseeable."
Karen "Savaş önceden görülemez" demeni isteyecektir.
Uh, this was unforeseeable.
Bunu beklemiyordum.
The heart problem was unforeseeable, but I still feel responsible.
Kalp sorunu beklenmiyordu ama yine de kendimi sorumlu hissediyorum. Üzgünüm.
This was utterly unforeseeable.
Bu kesinlikle tahmin edilemez bir şeydi.
Look out for unforeseeable accidents that may occur along the way.
Yolda olabilecek beklenmedik kazalara karşı uyanık olun.
Clay isn't liable for unforeseeable acts of his employees.
Clay, çalışanlarının öngörülemez davranışlarından sorumlu tutulamaz.
Eli said there may still be unforeseeable consequences as a result.
Eli, hâlâ beklenmedik sonuçlara yol açabileceğini söyledi.
These companies have taken analysis and intelligence from API and made money off of "unforeseeable" events worldwide.
Bu şirketler, analizleri ve istihbaratı API'dan aldılar ve dünya çapında beklenmedik olaylar sayesinde bir sürü para kazandılar.
There will not be any unforeseeable failures.
Önceden görülemeyen herhangi bir başarısızlık olmayacak.
The life of a samurai depends exceptionally on the unforeseeable changes of destiny.
Bir samurayın yaşamı aslında talihinin değişmesi buna bağlı.
It seems the Pro9 has dealt us some unforeseeable problems.
Görünüşe bakılırsa, Pro9 öngöremediğimiz problemlere yol açtı.
"The Pro9 has dealt us some unforeseeable problems."
"Pro9 öngöremediğimiz problemlere yol açtı."
But through circumstances, bad choices, needs... unfor... unforeseeable obstacles, unreliable friends, dishonesty, life intervenes.
Ama koşullar nedeniyle, kötü seçimler, ihtiyaçlar... bekle... beklenmeyen engeller, güvenilmez arkadaşlar, sahtekârlık, yaşama müdahale.
And somehow the climax is as unforeseeable and astonishing every goddamn time.
Yine de bir şekilde sonuç belirsiz, öngörülemez ve her seferinde de şaşırtıcı.
Something unforeseeable?
Öngörülemez bir şey?
Since the future is unforeseeable please vow... your eternal love for me.
- İçinde başka bir şey var mı? - Ah, hadii...
Too many unforeseeable variables.
Beklenmeyen çok fazla değişken var.
Completely unforeseeable.
Vücut şoka girer.