Until later tradutor Turco
517 parallel translation
Until later.
Sonra görüşürüz.
We're not going until later.
Daha gitmiyoruz.
But I didn't get your letter until later, so I didn't know.
Mektubunu henüz almamıştım, o yüzden bilmiyordum.
Now these beautiful little musical boxes only arrived this morning and I didn't intend to put them on the auction block until later but I'm going to sell them now.
Bu güzel küçük müzik kutuları daha bu sabah geldi ve gönlüm bunları daha sonraki açık arttırma sırasına koymaya razı olmadı, bu nedenle onları şimdi satacağım.
Explanations will have to wait until later, at the moment we're faced with a problem, which I fear, is insurmountable.
Açıklamalar sonraya ertelenebilir, şu anda bir sorunla karşı karşıyayız. Korkarım bu sorun üstesinden gelinebilecek gibi değil.
I was told this meeting wouldn't occur until later in the day.
Bu randevunun bugün sonuna kadar gerçekleşmemesini söylemiştim.
It'll have to wait until later. - This is much more important.
Beklemek zorundasın... bu çok daha önemli.
You don't work until later tonight?
Bu gece yarısına kadar çalışmıyor muydun?
I didn't expect you until later.
Seni bugün beklemiyordum.
Hey, Louise, leave finishing the dishes until later.
Hey, Louise, tabakları bitirmeyi sonraya bırak.
- Until later.
- Hoşçakalın.
IT WASN'T UNTIL LATER THAT I LEARNED
Ama seni boş vermedim, Helen.
This year I won't be back until later...
Bu yıl daha geç döneceğim.
Well, until later.
Bana müsaade!
Don't die until later, you son of a...
Getirene kadar dayan, orospu çocu- -
Until later, then.
Bir sonrakine dek.
I wasn't expecting you until later.
Seni daha geç bekliyordum.
Until later, then.
Daha sonra görüşürüz.
- Couldn't it wait until later?
- Öğlene kadar bekleyemez miydi?
He won't be back until later tonight.
Bu gece geç saatlere kadar gelemeyecek.
Until later, then.
Görüşmek üzere.
Until later, dear.
Sen bilirsin canım.
Susan, don't eat the ornaments off the tree until later.
Susan, ağacın süslerini sonra yersin.
I can't wait until later.
O kadar bekleyemem.
Goodbye until later.
Görüşmek üzere. Hoşça kal.
And I won't wait until later.
O zamana kadar bile beklemem.
And some of it I didn't even think of until later.
Ve bir kısmını ise daha sonrasına kadar düşünmedim bile.
Tell him that I can't make it tonight until later.
Ona geç saate kadar gelemeyeceğimi söyleyin.
You know he never comes until later, Mother.
Geç olmadan gelmeyecek, biliyorsun anne.
You have one night out a week until 12 and quite a severe penalty if you're out later.
Haftada bir 12'ye kadarlık gece iznin var ancak geç kalırsan cezası ağırdır.
But what that purpose was i did not know until a few days later, when all bulgaria heard of it.
Ama bu amacın ne olduğunu bilmiyordum. Bir iki gün sonra bütün Bulgaristan'la birlikte öğrendim.
Until six years later, we find the Swede in Brentwood.
Altı yıl sonra İsveçliyi Brentwood'ta görüyoruz.
I have another one here... that proves he wasn't booked until the 23rd of December, one day later.
Burada bir tane daha var ki, o da bir gün sonra, 23 Aralık'a değin tutukluluğunun kayda geçmediğini gösteriyor.
I didn't see Willie again until his second campaign... four years later.
Willie'yi sonraki kampanyasına dek görmedim. Dört yıl sonraydı.
Now, you can sue me later for false arrest, but I had to figure some way of keeping you in town until the LA police get here. - Why, Mr. Blake?
Daha sonra beni asılsız tutuklama için dava edebilirsin ama Los Angeles polisi buraya gelene dek seni burada tutmanın bir yolunu bulmalıydım.
I'm sure the police know the number... and they'll tell her parents sooner or later... but until then...
Polisin numarayı bildiğinden eminim. Er ya da geç ailesine de söyleyeceklerdir. Ama o zamana kadar...
Why, it might not show up until years later.
Yıllar sonrasına değin kendisini göstermeyebilir.
He claims he suffered a mental blackout and knew nothing more until he found himself back in his own apartment in San Francisco hours later.
Hafıza kaybı yaşadığını ve saatler sonra San Francisco'da kendi dairesinde kendine gelene kadar hiçbir şey hatırlamadığını iddia etti.
Sooner or later they're killed off or sent to prison... until he's the only one left.
Er ya da geç onu öldürecekler, ya da hapse gönderecekler... sadece kendisi kaldı.
Dispatcher, go inform the command leader that we agree to put off this mission until tomorrow morning, no later!
Pekala Başkomutanı bilgilendirmek için..... yarın sabaha kadar bu savaşı ertelemeyi kabul ediyoruz!
It wasn't until two days later I just happened to come by.
İki gün önce tesadüfen buradan geçiyordum.
Fräulein, until a little bit later.
Az sonra görüşmek üzere hanımefendi.
Uh, it's not a story I usually tell until much later.
Herkese anlattığım bir hikaye değil.
"But there were other adventures which, for reasons of discretion," "I have decided to withhold from the public until this much later date."
Ama şimdiye kadar, kamuoyundan saklı tuttuğum başka maceralar da vardı.
Not until much later I found out that... he was a famous swordsman of the time
Çok sonra kılıcın ünlü bir Kılıç Ustasına ait olduğunu öğrendim.
Later, I caught the stand of the baby e we cross the border with the children. The nazista propaganda it filmed them until a exhaustion for Atualidades of the Cinema during July and August.
Naziler, Temmuz ve Ağustos aylarında mültecilerin içler acısı halini gösteren propaganda filmleri yayınladılar.
The Japanese army it was in discredit until the o start of years 30 e later recouped through the calls Patriotic societies.
1930'ların başlarında Japon ordusu kötü bir üne sahipti. Ordu mensuplarının birçoğu, yurtseverlik adına hiç düşünmeksizin suç işleyebilecek potansiyeldeydi.
Nothing that is, until twenty years later, when his own son was born.
Hiçbir şeyi, ancak 20 yıl sonra kendi oğlu doğana kadar.
We don't go flying through rock until a little later in the programme.
Programımızın daha ileri aşamalarına ulaşmadan kayaların içinde uçamayız.
We would go until the o Maas e later until Nijmeigen, and ready.
Elimizdeki Maas nehrinden Nijmegen'e kadar. Hepsi bu.
It found that if we fought until Americans to invade the continent e later we attacked forces of them in beaches, we could negotiate the peace in terms more favorable to Japan.
Amerikalılar anavatanı işgâl edene dek savaşıp ardından kuvvetlerine sahilde bir kere darbe indirseydik barış görüşmelerini daha fazla Japonya yararına başlatabilirdik.
later 2839
laters 69
later today 33
later tonight 25
later that day 29
later that night 53
later on 170
later then 16
until 461
until we meet again 44
laters 69
later today 33
later tonight 25
later that day 29
later that night 53
later on 170
later then 16
until 461
until we meet again 44
until you die 46
until then 921
until next time 48
until the end 48
until about 19
until you 28
until death 17
until today 117
until further notice 59
until the end of time 16
until then 921
until next time 48
until the end 48
until about 19
until you 28
until death 17
until today 117
until further notice 59
until the end of time 16
until i was 18
until one day 105
until tomorrow 107
until when 50
until recently 106
until i met you 38
until you do 35
until now 556
until finally 32
until yesterday 49
until one day 105
until tomorrow 107
until when 50
until recently 106
until i met you 38
until you do 35
until now 556
until finally 32
until yesterday 49