Water tradutor Turco
66,654 parallel translation
In that moment, a bird lands on the water... massive, snow-white beast, big as a boar.
O anda.. .. bir kuş suya iner.. .. cüsseli, kar beyazı bir yaratık..
We'll be at the spring on the east edge of town, which the good Lord has seen fit to replenish with water.
Kasabanın doğu ucundaki su kaynağında olacağız, Tanrı'nın yenilediği kaynakta.
The church was doing baptisms and these kids poisoned the water.
Kilise vaftiz yapıyordu ve çocuklar suyu zehirlemişler.
They poisoned the water!
Suyu zehirlemişler!
- They poisoned the water, Kevin.
- Suyu zehirlemişler, Kevin.
! - This water isn't holy!
- Bu su kutsal değil!
This water is a symbol of hypocrisy.
Bu su ikiyüzlülüğün sembolü.
The water's fine.
Suda bir şey yok.
The water's safe.
Su güvenli.
How'd you know the water wasn't poisoned?
Suyun zehirli olmadığını nereden biliyorsun?
No water left. Second Brother, fetch some water.
Su kalmadı İkinci kardeş, biraz su getir.
May I trouble you for water to boil rice?
pirinç pişirmek için biraz su alacaktım.
Master, drink some water.
Efendim, biraz su içelim.
You're coughing, Third Brother, drink some water.
Öksürüyorsun Üçüncü Kardeşim, biraz su iç.
Whether you step off the board with one foot or two, you still end up in the water.
Gemiden tek ayakla da, iki ayakla da insen, yine de sudasındır.
If the restaurant has a back door, go to the bathroom and wash your face and hands in very cold water, then go to the table.
Eğer restoranın arka kapısı varsa, tuvalete gidin Buz gibi suyla yüzünüzü ve ellerinizi yıkayın. Sonra masanıza geri dönün.
Last time I saw you, you were... You were stealing sewer water from the griegas.
Seni son gördüğümde Griega'lardan kanalizasyon suyu çalıyordun.
Just some water.
- Biraz su alırım.
What am I gonna do when I'm out in the water and I only have one arm?
Suyun dışında tek kolla ne yapacağım?
I spend a lot of my year teaching, uh, water skiing up at Poseidon, this resort in the Bahamas.
Posedion'da su kayağı öğretmek için çok zaman harcadım. Bahamalarda bir tatil yeri.
You know, confusing ocean smells, water sports, sand in my vagina.
Okyanus kokusu su sporları, vajinamdaki kum kafamı karıştırıyor. Nefret edecek ne yok ki?
It was fate you drenched me in water, set us on our way.
Beni suyla ıslatman kaderdi ve bizi yola düşürdü.
And may I present to you Queen Hild of the water bucket, scourge of slavers and once thrown out of the nunnery!
Huzurlarınızda su kovası kraliçesi Hild! Köle tacirlerinin bir zamanlar manastırdan atılan kırbacı!
Try not to walk on too much water when I'm gone, okay?
Gittiğime pek sevinme, tamam mı
And so He clutched the stone to His chest and jumped into the water. "
Ve boynuna taş bağlayarak kendini suya attı.
It would be in your best interest to pick up some scuba gear, because if I fail down here, you are gonna be under a fuck of a lot of water, shithead!
Şayet burada bana bir şey olursa gidip sualtı ekipmanları al. Çünkü olduğunda, tonlarca suyun altında olacaksın, sik kafalı.
Please let there be water.
Su, biraz su olsun.
Please let there be some goddamn water.
Lütfen biraz suyun olsun.
There's a man in the water!
Suya düşen bir adam var!
One of your people has gone in the water.
Adamlarınızdan biri denize düştü.
One of your people is out there murdered, floating in the water, and you're in here doing this!
Aranızdan biri öldürüldü akıntıya kapılıp gidiyor ama sizse bunları yapıyorsunuz!
Scared of them strapping you to a seesaw and holding you under the water until you drown.
Seni tahteravalliye bağlayıp boğulana kadar suyun altında tutmalarından...
"He stood on the bow of The Merciful... the water endlessly stretching to the infinite horizon as he contemplated the impossible distance between them, but he would not stop until he found her."
"Bağışlayıcı'nın huzurunda dikilmişti sular sonsuz ufuğa doğru bitmek bilmeksizin uzanıyordu ikisi arasındaki tahayyül edilemeyecek mesafeyi düşünmekteydi kadını bulana kadar da bundan vazgeçmeyecekti."
The fluid will have the same consistency as water, but it is not water.
Sıvının yapısı suyla aynı ama su değil.
A boat that small headed to open water?
Bu kadar ufak bir sandalın açık denizde ne işi var?
They are saying there are no signs of a prize ship anywhere on the water.
Ufuktaki geminin hiçbir sancak taşımadığını söylüyorlar.
Well maybe I'll just put Lil'Lisa on the phone while I drink this glass of water.
Öyleyse bir bardak su içerken telefonu Lil'Lisa'ya veririm.
Can I get some water?
Biraz su alabilir miyim?
You ever swim in glacier water?
Buzulda yüzdün mü hiç?
But it's all water under the bridge now.
Ama köprünün altından çok sular aktı.
Water under the bridge?
Ne demek bu şimdi?
To fair weather sailing on the water and off.
Açık havadaki güzel denizciliğe.
It said that the crew had refused to go inland to forage for food or for fresh water.
Yazdığına göre tayfa karanın iç kısımlarına su ve yiyecek aramak için girmeyi reddetmiş.
Flour and Water.
Un ve su.
Fresh water!
Taze su!
New water!
Yeni su!
Clean water!
Temiz su!
- Fresh water!
- Taze su!
They told me, "Take a holiday across the water in Japan, take a ferry", take your son, and take a suitcase.
Bana dediler ki, " Suyun ötesinde Japonya'da bir tatile çık, gemiye bin, oğlunu ve bir valiz al.
They told me, " Take a holiday across the water in Japan, take a ferry, take your son, and take a suitcase.
Bana dediler ki, " Suyun ötesinde Japonya'da bir tatile çık, gemiye bin, oğlunu ve bir valiz al.
- Provider of water to the thirsty masses.
- Susuz kalabalıklara su getiren.