Water running tradutor Turco
676 parallel translation
Will you be able to hear the bathtub water running from down here?
Küvetin suyu akarken sesini buradan duyabilir misin?
He puts in a stick of dynamite to start the water running.
Suyun daha hızlı akmasını sağlamak için dinamit yerleştirmiş.
I only dreamed about clean water running.
Sadece akan temiz suyun rüyasını gördüm.
I left the water running on that Simmons dame in a hydro tub!
Simmons hanımın küvetindeki suyu açık bıraktım.
- You left the water running.
- Suyu açık bıraktın.
Can see water running out of the cars.
Vagonlardan su akıyor.
Oh, keep the water running.
Suyu açık bırak.
- Someone left the bath water running.
- Birisi banyo musluğunu açık bırakmış.
It's like water running downhill.
Tıpkı tepeden akan bir su gibi...
And running water.
Suyu da aksın.
Running water.
Suyu aksın.
It has hot and cold running water all day.
Sıcak ve soğuk su bütün gün akıyor.
Fresh towels, running water, even a mattress.
Temiz havlular, çeşme, yatak bile var.
Tell me, is the water still running in the examination room?
Bn. Standish, muayene odasinda su hala akiyor mu?
Ya never oughtta drink water, when it ain't running, Lennie.
Akmayan suyu hiç bir zaman içmeyeceksin, Lennie.
You mean we'll have washtubs with running water?
- Küvet ve akan su mu var?
Hot, cold running water.
Sıcak, soğuk akar su.
- Hot and cold running water?
- Musluklarda sıcak ve soğuk suyu var.
Then I lock the door and make sure the water is still running.
Sonra kapıyı kilitliyorum suyun hala aktığından emin oluyorum.
All the comforts of home, including running water.
Bir evin bütün rahatlığı var, akan su dahil.
Can you hear the sound of running water?
Akan suyun sesini duyuyor musun?
Give me my choice, and I'll take hand-panning in running water, naturally.
Buna kendim karar vermeliyim elime kazma kürek alıp, altın arayacağım.
We're running out of water.
Suyumuz bitiyor.
My heritage included a castle with no plumbing... but I happen to prefer running water and modern art.
Mirasım sıhhi tesisat olmayan bir kale içeriyordu ama akan su ve çağdaş sanat olmasını tercih ederim.
Then is running with water.
Sonra suyla dolar.
But, Your Majesty, they don't even have running water!
Ama, Majesteleri, muslukları bile yok!
Why, they think running water over a dish is all there is to it.
Çünkü her şeyin, bulaşığın üzerine su akıtmaktan ibaret olduğunu sanıyorlar.
Now, he catches Reeves alone in the locker room, waits until he gets in the shower, and while the water is running, he shoots him and walks out.
Böylece, Reeves'i soyunma odasında yalnız yakalar, duşa girinceye kadar bekler, ve su akarken, onu vurur ve çeker gider.
She turns on the tap, right away, running water.
O hemen suyu açar, su akar.
Keep the water running.
Musluğu açın.
I hear the sound of running water.
Sanki bir yerde su akıyor.
Where they married with running water?
Belkide musluk suyuyla evliler?
Butane, hot running water, be like living in a hotel.
Gaz, sıcak su.
All the latest innovations, running water, genuine imported tortoise shell.
Tümü son yenilikler... Çeşme, suyun kamplumbağa kabuğuna akması.
Life changes like running water
Hayat akan bir su gibi değişiyor.
Sonar keeps us from running into anything under the water.
Sonar, su altında bir şeye çarpmamızı önler.
They have to give us running water and electricity in the countryside.
Bizlere kırsalda içme suyu ve elektrik sağlamak zorundalar!
There's plenty of running water here
Orda pek çok fıskiye var.
The older ones have been softened, filled in or rubbed out by running water and mountain building.
Eskileri, akan su ya da yükselen dağlar sebebiyle yumuşamış, dolmuş veya silinmiştir.
This is running water.
Bu su tesisatı.
running water, restrooms.
Şebeke suyu, tuvalet.
We didn't open anything, but if the water's running, we'll use it.
Osman söylediğin sözü kulağın duysun. Kapağı biz açmadık ama gelen nimeti kullanmakta haklıyız.
Running water.
Tesisat!
In any case, I can still say I have running water and a chair for my guests.
Behemehal, yine de diyebiliyorum ki suyum akıyor ve misafirime sunacak bir sandalyem var. Rahatına bak.
Spotted the water tower and we were running a little hot, so we thought we'd take on a little water.
Su kulesini gördük. Hepimizi hararet basmıştı. Biraz su alabiliriz diye düşündük.
The water's still running!
Su hâlâ akıyor.
Running water is home to the bubonic plague!
- Suda boğulmak, evde vebadan ölmekten iyidir.
Running water will drown him. The cross will burn him.
Akan su onu boğar, haç yakar.
Running water.
Akan su.
I'm not going to keep running out for water.
Suyumuzun tükenmesini istemiyorum.
Is it possible that you're recirculating air, running heating plants, purifying water?
Acaba, hava akımı sağlıyor, ısı tesislerini işletiyor ve su arıtmasını yapıyor olabilir misin?
running 198
running out of time 23
running late 35
running around 36
running away 63
water 1797
waterloo 19
waters 51
waterfalls 20
watermelon 24
running out of time 23
running late 35
running around 36
running away 63
water 1797
waterloo 19
waters 51
waterfalls 20
watermelon 24