We're in public tradutor Turco
170 parallel translation
Mitch, Mitch, we're in public. You must behave like a gentleman.
Herkesin içinde, bir centilmen gibi davranmalısın!
''When we're in public together
" Onunla birlikte insanların içindeyken
Maybe we're overstating Beale's clout with the public.
Belki de Beale'in halk üzerindeki etkisini abartıyoruzdur.
We're also in favour of public facilities.
Biz halka hizmet etmeye çalışıyoruz.
- We're in Morocco, there's a king there are the Koran's laws, women can't show their faces in public, you idiot!
- Fas'tayız. Burada kral var! Kuran hükümleri geçerli, kadınlar peçelerini bile açamazlar aptal herif!
Though we're not often privileged to see him do it in public.
Gerçi bunu göz önünde yaptığına şahit olacak kadar şanslı değildik.
Please. We're in public.
Lütfen, herkesin içindeyiz.
Maurice, we're in public.
Maurice... İnsan içindeyiz.
We also have Saint Andrew's Cafe and our Nutrition Center... which opened in 1989 as a way to help the public... have nutritional meals, since that's what they're asking for.
Ayrıca Saint Adrew'in Cafesi ve 1989'da açılan ve halka sağlıklı besin maddeleri sağlamak amacıyla açılan Beslenme Merkezimiz var.
Where there is no absolute proof of death, 7 years must pass before we're free to be seen in public.
Kesin olarak öldüğüne ilişkin bir kanıt yoksa halkın içine çıkabilmemiz için yedi yıl beklemek zorundayız.
We're in public.
Halk arasındayız.
We're all concerned, in fact, that uh... your involvement with him has become a little too public for comfort.
Biz ah, tüm ilgili, aslında... Onunla da katılımı konfor için biraz fazla kamu haline gelmiştir.
You will occupy his quarters, and we are to refer to you by his name when we're in public.
Onun dairesinde kalacaksınız ve başkalarının yanında size onun adıyla hitap edeceğiz.
Don't you think we're in kind of a public place?
Halka açık bir yerde olduğumuzu düşünmüyor musun?
It's of the utmost importance that we're not seen together in public... over these next few days.
Önümüzdeki birkaç gün, ikimizin halk arasında beraber görülmemesi hayati derecede önem taşıyor.
We're in a time where the Bar and lawyers are subjected to public scorn.
Baronun ve avukatların, halkın gözünde gittikçe saygınlıklarını yitirdikleri bir çağda yaşıyoruz.
We're just a little more careful in public and we don't say anything to anybody.
İnsanlar içinde sadece biraz dikkat ederiz ve kimseye birşey söylemek zorunda değiliz.
Well we just need to make some posters mmkay, hand out brochures mmkay, that way the public can know what the children look like and can call in if they're spotted mmkay?
Birkaç poster hazırlayacağız, taam mı? Broşür dağıtacağız, taam mı? Böylece herkes çocukları tanır ve gördüğünde bildirir.
We're in public.
Halka açık bir yerdeyiz.
- We're in public.
İnsan içindeyiz.
We're in public!
Halk içindeyiz!
- Yeah. If we're gonna win this thing, we're doing it in a court of public opinion.
Davayı kazanacaksak, halkın desteğiyle kazanmalıyız.
We're in public.
Ortalık yerdeyiz.
Mel feels that as long as she and I are acting like we're married, you and I can't be seen together in public.
- Yani demek istediğim...
We're gonna be out in public at the Tacoma Mall.
- Bu gizli gezmek değil. Toplum içinde olacağız. Halka açık bir alış veriş merkezine gidiyoruz.
Okay, crazies, we're in public here.
Tamam çatlaklar, toplum içindeyiz.
Now, when you violate the rules, instead of sending you to the hole, we're gonna stick you inside that cage in full view of your adoring public.
Artık kuralları ihlal ettiğinizde, sizi deliğe göndermek yerine, sizi bu kafesin içine kapatacağız herkes size tapan gözlerle bakabilecek.
Donna, when we're in public, you are with me.
Donna, halk arasındayken, benimlesin.
We're in public life to serve, and to serve... to the best of our abilities, we have to set good examples.
Biz halka hizmet için varız, sunmak için... yeteneklerimizin en iyisini, biz iyi örnek olmalıyız onlara.
You know, we can talk all night when we're alone, but we go out in public, and you're a different person.
Yalnız kaldığımızda gece boyunca konuşabiliyoruz ama dışarıda farklı biri oluyorsun.
This facility, where we're located right now... Evan McCollum Lockheed Martin Public Relations and two other major facilities where our employees work are either in or very near Littleton.
Şu an bulunduğumuz tesiste ve Littleton yakınlarında kurulu olan diğer iki ana tesisimizde toplamda... 5.000'e yakın çalışanımız bulunmaktadır.
We're in a public building.
Kamu binasındayız.
When we're in public, you call me Captain, okay?
Umumi yerlerdeyken, bana Komiser de, tamam mı?
No Stop. Stop We're in public
İnsanlar bize bakıyor.
I've never had a one-year anniversary before so no matter where we go, I'm wearing something fancy I'm gonna put on my finest jewelry and we're gonna have sex in a public restroom.
Daha önce hiç yıldönümü kutlamadım bu yüzden nereye gidersek gidelim, şık giyineceğim en iyi takılarımı takacağım ve umumi bir tuvalette seks yapacağız.
When we're in a public place, there are certain rules.
Toplum içindeyiz, ve belirli kurallar var.
Sure, but I'm also your mother... when we're not in public.
Tabii ki, fakat ayrıca herkesin önünde... senin annen değilim.
Don't you think we should, uh, I mean we're in public.
Yapmamızı düşünmedin, uh, Yani halka açık yerdeyiz.
We're in a public space here.
Halkın içindeyiz.
See... we're gonna play Bethpage Black, which is the most famous public course in the country- - perhaps the world- - and the only way to get a tee time is to line up in your car tonight
Bak- - Bethpage Black'te oynayacağız. Ülkenin en meşhur golf sahasıdır.
We're dealing here with a pageant in a public school.
Burada konumuz bir devlet okulundaki eğlence.
We're in the public glare. We have to make this watertight.
Halkın gözü üzerimizde, Bu yüzden bunu su götürmez yapmalıyım.
I know, but we're in public and... - I'm not...
Dışarıdayız ama ben -
We're going to have it out in public?
Uluorta değiliz Logan.
We're not in public, Logan.
Benim evimdeyiz.
No, as a matter of fact, we're gonna go out in public'cause Ryan actually made plans.
Hayır, aslına bakarsan insan içine çıkacağız. Çünkü Ryan bir program yapmış.
Well, in this case, the algorithm tells the computer which details from the public records to keep and which to "chip away at" - - which to discard as irrelevant- - until slowly an image appears from this massive block of data... which, you know, if we're lucky, correlates with an already existing image :
Burada ise algoritma, bilgisayara, kamu kayıtlarından alınan bilgilerden hangisini saklayacağını, hangisini "bir blok halinde" atacağını, hangisini konu dışı olarak ayıracağını söyleyecek ; ta ki bu veri yığınından yavaş yavaş anlamlı bir şekil belirinceye kadar. Eğer şanslıysak bu şekil elimizdeki mevcut şekil ile bağlantılı olacak, yani rastgele seçilmiş okul nişancımızın profili ile.
We're asking for the public's help in locating this man.
Bu adamın yerini bulabilmek için halkımızdan yardım istiyoruz.
- We're in a public place.
- Burası halka açık bir yer.
WELL, WE'RE NOT REALLY FIT TO BE SEEN IN PUBLIC.
Şey, toplum içinde görülmeye pek uygun değiliz.
When we're in public, I could be part of your entourage.
İnsan içindeyken, arkadaş çevrenden biri olurum.
we're in this together 190
we're in deep shit 22
we're in position 87
we're inside 26
we're in the middle of something 36
we're in the same boat 27
we're in trouble 174
we're in pursuit 19
we're in the right place 16
we're in agreement 16
we're in deep shit 22
we're in position 87
we're inside 26
we're in the middle of something 36
we're in the same boat 27
we're in trouble 174
we're in pursuit 19
we're in the right place 16
we're in agreement 16
we're in love 111
we're in business 76
we're in 513
we're in a meeting 16
we're in danger 24
we're in a hurry 80
we're in big trouble 25
we're in the clear 36
we're investigating a murder 31
we're in the middle of nowhere 56
we're in business 76
we're in 513
we're in a meeting 16
we're in danger 24
we're in a hurry 80
we're in big trouble 25
we're in the clear 36
we're investigating a murder 31
we're in the middle of nowhere 56
we're in the 16
we're in here 95
we're in luck 35
in public 103
public 45
publicity 36
publicly 52
public relations 24
we're in here 95
we're in luck 35
in public 103
public 45
publicity 36
publicly 52
public relations 24