While you still can tradutor Turco
417 parallel translation
Better make a deal while you still can
Hâlâ şansın varken uzlaşsan iyi olur.
Leave the ship while you still can!
Hemen gitmelisin. Fırsatın varken gemiyi terk et!
Now, why don't you just get goin while you still can?
Şimdi yapabilecekken neden gitmiyorsun?
Kill us while you still can!
Hala yapabiliyorken bizi öldürün!
Eat and drink while you still can.
Yiyin, için. Bugünleri çok ararsınız.
Kill Mitchell while you still can.
Hâlâ yapabiliyorken Mitchell'ı öldür.
You have to run away while you still can.
Şansın varken kaçmak zorundasın.
Captain, go while you still can.
Hâlâ mümkünken, gidin.
You'd best take that money and get while you still can.
En iyisi parayı alın ve fırsatınız varken gidin.
Try it on, while you still can!
Dene, hala mümkünken!
You've got to go while you still can!
Hala çıkma şansınız varken çıkmalısınız!
Go while you still can.
Gidebilecekken git.
Get out of here while you still can!
Hala yapabiliyorken buradan çıkın!
Then go, while you still can!
O zaman, hala yapabilirken git buradan.
Go back while you still can.
Hala vaktin varken geri dön.
Use it in good health... while you still can.
Güle güle kullan tabi yapabilirsen.
Go away while you still can.
Vakit varken uzaklaş buradan.
Look, if you're so smart, why don't you act smart and save your ass while you still can?
O kadar zekiysen neden zekice davranıp hâlâ yapabilecekken kıçını kurtarmıyorsun?
Get back while you still can!
Hala mümkünken geri dön!
Get out while you still can, Bill!
Çıkabilecekken çık Bill!
Get out of Derry while you still can.
Fırsatın varken Derry'den git.
While you still can.
Kaçabilecekken kaçın.
All I know is you got to get away from here while you still can.
Bütün bildiğim şansınız varken buradan gitmek zorunda olduğunuz.
- Run while you still can!
- Hala mümkünken kaçın!
You'd better get out of here while you still can.
Yapabiliyorken buradan çıksan iyi olur.
So I suggest you withdraw while you still can.
Bu yüzden sana hâlâ yapabiliyorken çekilmeni öneririm.
while you still can
Hâlâ gidebiliyorken...
Maybe you can get it in while I ain't gone. Still now.
Havamda değilim, üzgünüm.
- Get out of here while you can still walk.
- Hâlâ yürüyebiliyorken defol buradan.
Get out while you can! While there's still time!
Hala vakit varken git!
You better get smart fast and get out of here while you can still walk.
Hala yürüyebilirken buradan çıkıp gitsen iyi olur.
Fly back to Brooklyn while you can still fly.
Hâlâ uçabiliyorken Brooklyn'e uç.
And now while I'm briefly away I'd like to show you still another lethal weapon if used in large quantities one of these can bore a person to death.
Ve ben kısa süreliğine burada yokken size öldürücü bir silah daha göstermek isterim, bu silah fazla miktarda kullanılırsa bunlardan biri insanı ölüme götürebilir.
Hurry it up. You can still work while you're listening to her.
Haydi bakalım, dinlerken de pekala işine devam edebilirsin.
Get lost while you can still enjoy the light of day.
Kaybol hala gün ışığının tadını çıkarabiliyorken.
- Please go back while you still can.
- Geri dön.
Can you take us to their village while it's still dark?
Karanlıkta köylerine götürebilir misin bizi?
Sailor says you gotta go a long time, maybe 500 hours, before you can get so you can sleep while you're still moving.
Denizcinin dediğine göre hareket ederken uyuyabilmek için uzunca bir süre geçmesi gerekiyormuş.
You know, we can't talk or anything while you're still here.
Biliyorsunuz, siz burdayken ne konuşabilir ne de başka birşey yapabiliriz.
I can't give you a definite answer while Mademoiselle Choule is still alive.
Matmazel Choule halen hayattayken, size kesin bir cevap veremem.
While you're still calm, can we get that Polaroid together?
Hazır sen sakinken, beraber şu resmi çektirebilir miyiz?
You'll move while being still, see without looking, and pick up what ordinary ears can't hear
Durgunken hareket edebilecek, bakmadan görebilecek, ve kimsenin duymadığını duyabileceksin!
It's a good chance for you to develop your business While I am still alive and can help you
Ben hala hayattayken ve sana yardım edebiliyorken işini geliştirebilmen için iyi bir fırsat bu.
Ernie said you're lucky if you can get out while you could still cry..
Çünkü eğer öyleyse... Ernie : "Hâlâ ağlayabiliyorken ayrılırsan, şanslısın." dedi.
So, while you can still talk, what's the information?
Hala konuşabiliyorken, şu bilgi dediğiniz şey nedir?
If you can't change your life now while you're still relatively young, how could you do it when you were, say, crowning 50?
Eğer hayatını şimdi değiştiremezsen, nispeten genç olduğun bu yaşta, mesela 50'yi gördüğünde bunu nasıl yapabileceksin?
While you still live, - they'll never go to their cells. - Bastard, you can't kill Ricky.
Sen ölünce... ben de başkan olacam büyük kongrede.
Go while you can still walk.
Hala yürüyebiliyorken git.
You're the only one who can get me close enough to help him while some of the man you knew still exists.
Beni ona yardım edecek kadar yaklaştırabilecek tek kişi sensin. Tanıdığın o adam hala yok olmamışken.
While you can still play marbles.
Hazır hala misket oynayabiliyorken.
Look, if this time can be spent convincing you to do anything else with your life, to getting out while you are still whole, it is time well spent.
Bak, zamanı seni hayatında başka şeyler yapmaya ikna etmek için harcayabilirsek.. .. bu işten tek parça halinde kurtarabilirsek zamanı iyi değerlendirmiş oluruz.
while you were sleeping 17
while you were gone 44
while you're at it 123
while you were away 22
while you can 25
while you 41
while you're here 68
while you were out 22
while you're doing that 16
while you're there 26
while you were gone 44
while you're at it 123
while you were away 22
while you can 25
while you 41
while you're here 68
while you were out 22
while you're doing that 16
while you're there 26