You're talking to me tradutor Turco
828 parallel translation
- You say "Mister" when you're talking to me.
- Benimle konuşurken "efendim" diyeceksin.
Maybe you ought to tell me what you're talking about.
Belki de ne demek istediğiniz bana açıklamalısınız.
You're talking to me, but you won't speak it plain.
Ne söyleyeceksen doğruca söyle.
- You're talking to me, Max Monetti.
- Benimle konuşuyorsun, Max Monetti'yle.
- You're talking to me?
- Bana mı söylüyorsun?
You're through talking back to me in front of the crew.
Mürettebatın önünde bana cevap vermeyeceksin.
Darling, you're talking to me.
hayatım, benimle konuşuyorsun.
Cuckold? ! You're talking to me, you dirty...
Boynuzlu diye bana mı diyosun lan!
You're talking to me?
Bana boynuzlu dedin ha?
I hope you're not talking mean to me.
Umarım beni kast ederek konuşmuyorsundur.
That's why I'm so flattered that you're talking to me now.
Benimle konuşuyor olmanız bir iltifat oldu.
- You're talking to me, Miss Sheila?
- Bana mı diyorsunuz, Miss Sheila?
You're talking to me, Marshal?
Bana mı söylüyorsun, Marshal?
Allow me to say I haven't the slightest idea what you're talking about.
Ne konuştuğun hakkında en ufak bir fikrim olmadığını söylememe izin ver.
You're gonna have to stop throwing yourself at me like this... or people will start talking.
Kendini böyle kollarıma atmaktan vazgeçmelisin. Yoksa insanlar konuşmaya başlar.
[Gasps] I can't believe you're talking to me like this.
- Benimle böyle konuştuğuna inanamıyorum
If you're talking to me now, then obviously you didn't die, did you?
Benle şu anda konuşabildiğine göre, ölmediğin apaçık ortada, değil mi?
Sometimes I even think you're listening to me... when I'm talking on the telephone.
Bazen beni, ben telefonda konuşurken... bile dinlediğini düşünüyorum.
You're talking to me now.
Şu an konuşuyorsun ya.
I ain't known you a half hour, and you're talking shit to me... out of the side of your face.
Seni tanıyalı yarım saat bile olmadı, ve ağzından saçmalıktan... başka bir şey çıkmadı.
You are here to honour me not as a man but as a representative they're all talking about Jack Nicklaus, Palmer.
Beni bu şekilde onurlandırarak şahsıma değil, bir temsilci olarak Jack Nicklaus'dan bahsediyorlar, Palmer.
You're talking to me... about conscience?
Sen vicdan mı dedin bana?
I KNOW YOU'RE NOT TALKING TO ME.
Kıçına tekme at, Suzie.
You're talking to me?
Bana mı dedin?
- Hey, Kochatka, it's me you're talking to.
Hey, Kochatka, benimle konuşuyorsun.
But don't call it love When you're talking to me Great.
"Sana soran olursa mutlu bitti dersin"
But don't call it love When you're talking to me
"... benimle konuşurken "
- Why are you trying to frame me? - What're you talking about?
- Neden bana tuzak kurdun?
You're talking to me now.
Şimdi konuşuyorsun ya.
Come on, if you don't talk to me, you're gonna be talking to the supervisor.
Benimle konuşmazsan, gözetmenle görüşürsün.
I... I just can believe you're talking to me and you're here!
Burada olduğuna bir türlü inanamıyorum!
If you're talking to him, you are talking to me, because he's deaf.
Onunla konuşacaksan benimle konuşacaksın çünkü o sağır.
You're talking to me as if I was a dog.
Benden köpekmişim gibi bahsediyorsun.
While we're talking about problems, you want to know what bugs me about you? - Fine.
Hazır sorunlardan bahsetmişken sen de beni en çok rahatsız eden şeyi de öğrenmek ister misin?
Now you're talking to me, baby.
Şimdi güzel konuştun yavrum.
Only if you want me to know what you're talking about.
Eğer ne dediğini anlamamı istiyorsan.
You're talking to me like talking to a child.
Sanki bir anne çocuğuyla konuşuyormuş gibi konuşuyorsun benimle.
- Ahh, now you're talking to me...
- Ah, konuşmaya başladın.
This is me you're talking to.
Karşında ben varım.
You're talking to me, the best.
Benimle konuşuyorsun, en iyisiyle.
If they see you talking to me, we're in trouble.
Eğer seninle konuştuğumu görürlerse, başımız belada demektir.
come on, guys, it's me you're talking to!
- Hadi ama! Benimle konuşuyorsunuz, Alf'le!
I cook all day for you and still you're not talking to me.
Bütün gün senin için yemek pişirdim ve sen hala benimle konuşmuyorsun.
Nice game, Peg. Oh, you're talking to me again, huh?
Güzel oynadın Peg.
You're certifiable. I'm glad to see you're talking to me again.
Benimle konuşmaya başlamana sevindim.
- Ellen, will you tell him you're talking to me?
Ellen, benimle konuştuğunu söyle ona. Lütfen! - Olmaz.
- You're still talking to me?
- Hala benle konuşuyor musun?
- You're talking to me?
Burası özel mülk. Benimle mi konuşuyorsunuz?
Come on, this is me you're talking to, Mike Brennan!
Hadi ama, karşında ben varım. Mike Brennan.
You're talking to me.
Karşında ben varım.
It's like it's talking to me when you're inside.
Sanki içimde olduğunda, benimle konuşuyor gibi.
you're talking nonsense 44
you're talking about 29
you're talking crazy 18
you're talking 52
talking to me 44
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
you're cute 195
you're talking about 29
you're talking crazy 18
you're talking 52
talking to me 44
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
you're cute 195
you're welcome 5601
you're awesome 166
you're right 14205
you're so stupid 85
you're not my type 58
you're sorry 317
you're so pretty 112
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're awesome 166
you're right 14205
you're so stupid 85
you're not my type 58
you're sorry 317
you're so pretty 112
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124