English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / You think that i

You think that i tradutor Turco

32,319 parallel translation
Look, I know that you think he won't hurt her, or that you can draw him out, but...
Kirk'ün Agnes'e zarar vermeyeceğini ya da Kirk'ü tuzağa çekebileceğini sanıyorsun- -
You think I don't know that?
- Bunu bilmiyor muyum sence?
I didn't want you to think I was a part of that scene.
Oranın bir parçası olduğumu düşünmeni istemedim.
I'm trying to think of an answer that won't stop you from doing this.
Seni vazgeçirmeyecek bir cevap düşünüyorum.
I think that you used to be the Savior.
Benim düşündüğüm şey senin bir zamanlar Kurtarıcı olduğun.
I don't think you can say that.
Bunu söyleyebileceğini sanmıyorum.
I think you're better off getting stone chips than looking like that.
Bence böyle görünmektense boyaya mıcır gelmesi daha iyi.
And I think that, on a day-to-day basis, that would drive you a bit mad.
Ve bence bu, günlük bazda, sizi biraz kızdırdı.
This is something that occupies me a lot, I'll be honest with you, because I sometimes think... "Oh, have I done enough now?"
Beni yakından ilgilendiren bir mesele çünkü, dürüst olacağım, bazen "Zaten yeterince yaşamadım mı?" diye düşünüyorum.
- I think that's just you, Hammond.
Sanırım senin için geçerli bu Hammond.
On the off chance that this isn't a jumping cow, which it might not be, I think you need a ramp.
Hadi senin eşeğin kancık olsun diyelim, birincisi, bu bir zıplayan inek değil... Evet olmayabilir. Bence senin rampaya ihtiyacın var.
I don't think that you should come with me to New York.
New York'a benimle birlikte gelmeni açıkcası iyi bir fikir olarak görmüyorum.
Also, William, thank you for offering to teach me piano, but I don't think at this point in our relationship it would be healthy to introduce that dynamic.
Aah, ayrıca William, bana piyano çalmayı öğretme teklifin için teşekkürler, ama sanırım bu noktada aramızdaki ilişkiyi göz önüne alırsak, bu pek de sağlıklı bir karar olmayacak.
I want you to breathe, and I want you to think of something that's gonna make you feel calm.
Senden derin bir nefes almanı istiyorum, seni sakinleştirecek bir şeyler düşünmeye çalış.
And I think you might have lost your deposit on that thing.
Bu şeye verdiğin depozitoyu da kaybettin bence.
Please understand that I think of you as more of a nanny.
Lütfen sana daha çok bir dadı gözüyle baktığımı anla.
You don't think that Lewis was upset that I tased him, do you?
Lewis'i şok tabancasıyla vurduğum için bana kızmış mıdır sence?
I think you'll... find that it provides more than sufficient lumbar support.
Gerekenden daha fazla bel desteği sağladığını göreceksin.
Well, that depends on how serious you are about these new beginnings you say you want, because I think one of them involves me.
O çok istediğini söylediğin yeni başlangıçlar hakkında ne kadar ciddi olduğuna bağlı çünkü onlardan birinin içinde benim de olduğumu düşünüyorum.
And maybe I didn't do you any favors trying to protect you, but I just didn't think you should have to worry about that.
Belki seni korumaya çalışırken sana iyilik yapmadım ama bunun hakkında endişelenmen gerektiğini de düşünmedim.
But the older we get, the more I think that... the more I think there's got to be something bigger than just me and you.
Ama yaşlandıkça, düşünmeye başladığım şey... bizden daha büyük bir şey yapmamız gerektiğini düşünmeye başladım.
And it's really crazy, if you think about it, isn't it, that, a hundred years ago, some guy that I never met came to this country with a suitcase.
Ayrıca bu çılgınca, etraflıca düşünürsen, öyle değil mi? 100 sene önce hiç bilmediğim bir adam, elinde çantayla çıkıp gelmiş.
I mean, it's kind of beautiful, right, if you think about it, the fact that just because someone dies, just because you can't see them or talk to them anymore, it doesn't mean they're not still in the painting.
Yani, bir nev'i güzelde, eğer farklı yönden bakarsan, biri öldü diye, onları görememen ya da onlarla konuşamaman, onların bu çizimde olmadığı anlamına gelmemeli.
I like to think that you took the sourest lemon that life has to offer and turned it into something resembling lemonade.
Hayatın sana sunduğu ekşi bir limondan limonataya yakın bir şey yaptığımı düşünürüm hep.
You know, I think what's happening is that this situation at home is manifesting itself in this repetitive phrase.
Bence evde yaşanan bu durum kendini tekrarlayan bu ifadeyle ortaya çıkıyor.
Just that when the day of reckoning comes, I don't think Peter, Paul or Mary will look too kindly on the fact that you denied air conditioning to a pregnant woman.
Hesaplaşma günü geldiğinde Peter, Paul ve Mary'nin hamile bir kadın için klimayı açmadığını duyduğunda sana kibar bakacağını sanmıyorum.
Tim, there is no way. No, I'm telling you, I think that she is.
Diyorum sana, bence oydu.
But you know that because... you think about that kiss all the time. What I wore, my perfume.
Sürdüğüm parfüm.
And I know what it's like to think that you're not allowed to, but you don't get to just quit.
ve izin vermediğini düşünmenin nasıl bir şey olduğunu biliyorum, ama sessiz olamadın sadece.
And I think it's important for you to know that no matter what anybody ever says, or what anyone else might call me,
Bilmen gereken en önemli şey bence, kim ne söylerse söylesin ya da beni herhangi biri gibi çağırsın fark etmez.
Well, you know, I'm starting to think that this'Bago is whipped.
Bu Bago'ya dayak atmayı düşünmeye başlıyorum.
I mean, what she put that family through... you got to think, man, they had motive.
Aileye bunca şey çektirdikten sonra... adamaların resmen cinayet sebebi varmış.
I'm sorry to hear that Marjorie is dead, but why do you think I killed her?
Marjorie'nin öldüğünü duyduğuma üzüldüm, ama neden onu öldürdüğümü düşünüyorsunuz ki?
And there's not a day that goes by I don't think about him, so I understand how this must haunt you, knowing that your running away affected your dad the way it did and if you'd have just gone home, just gone home... your dad would probably still be alive right now.
Onu düşünmeden bir günüm bile geçmiyor, o yüzden bunun seni nasıl yiyip bitirdiğini anlayabiliyorum. evden kaçmanın babanın ölümüne neden olduğunu ve eğer eve dönseydin babanın şu an muhtemelen hayatta olacağını bilmen falan.
It means that if they get married, do you think I'm gonna have any say in what color I wear at the wedding?
Evlenecek olurlarsa sence düğünde ne renk giyeceğim konusunda söz hakkım olacak mı?
Do you think I don't remember that every second?
Her an bunu hatırlamadığımı mı sanıyorsun?
This all leads me to think that I'm correct to suspect that you once stole money intended for the Iraq War effort.
Tüm bunlar beni doğru yaptığımı düşünmeme neden oluyor Bir zamanlar para çaldığından şüphelenmek Irak Savaşı çabalarına yönelik.
Are you saying that you think I killed him?
Söylüyor musun Onu öldürdüğümü sandın mı?
He just asked you if you think that they're hers, and you said, "Oh, I hope not."
Onların sanki onların olduğunu sanıyorsun diye sordu. Ve sen, "Oh, umarım değil" dedin.
I think you got swept up in the moment, decided to get your rich, white boy ya-yas out, go Beyoncé on that cop car.
Bence, o an kendini akışı kaptırıp zengin beyaz çocuk olarak aksiyonun tadını çıkarıp o polis arabasına vurmaya karar verdin.
Do you really think I don't know that?
Bunu gerçekten bilmediğimi mi sanıyorsun?
You think I killed that cop?
Polisi benim öldürdüğümü mü düşünüyorsun?
So I think we've established that you have atrocious judgment.
Sanırım kötü bir damak zevkin olduğunu anladık.
The criminals that you hunt for a living, I brunch with them. Think about it.
Yaşamınızı sürdürmek için yakaladığınız suçluları ben kahvaltı niyetine yiyorum.
I don't think you hated to bring that up at all.
Bunu gündeme getirmekten nefret ettiğini sanmıyorum.
Honey, I think you might be like one of those people on that TV show you make me watch.
Tatlım, sanırım televizyonda zorla izlettirdiğin o insanlar gibisin.
Yeah, I don't... See, I don't think you think that they're perfectly okay.
Bak gayet makul olduğunu düşünmüyorsun bence.
And I admit that I didn't want to think about it too hard, but you proposed to her... and then slept with me.
Ve bunu çok fazla düşünmek istemediğimi kabul ediyorum... ama ona evlenme teklifi ettin... ve sonra benimle yattın.
I can understand this is overwhelming, but can you think of anything that might help us understand Atwood's murder of Nassar?
- Kaldırması zor, farkındayım ama Atwood'un Nassar'ı öldürmesini anlamamıza yardımcı olabilecek bir şey biliyor musunuz?
I think you know that it is.
Öyle olduğunu biliyorsunuz.
Well, if you think they'll fit in with us, that's all I need to know.
Bize uygun olduğunu düşünüyorsan başka bir şey bilmem gerekmiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]