English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / Your eye

Your eye tradutor Turco

4,257 parallel translation
Guess I could have put your eye out with that.
Sanırım bununla gözünü çıkarabilirdim.
Yeah, well, you gotta keep your eye on the caller I.D.
Telefonu açmadan önce arayan numaraya bakacaktın.
Now you're gonna feel like something's in your eye for about two weeks.
Yaklaşık iki hafta boyunca gözüne bir şey kaçmış gibi hissedeceksin.
That look in your eye, it ain't good, mate.
Gözlerinde ki bu bakış, iyi değil, dostum.
The caress of your eye burning my skin...
Gözün değer yanar tenim...
The caress of your eye burning my skin...
Gözün değer, yanar tenim.
You know, your eye patch gets all the attention, but I think your nose is rather noteworthy.
Tüm ilgiyi göz bandınız çekiyor. Ama bence burnunuz da dikkate değer.
Ah, what happened to your eye?
- Gözüne ne oldu be?
Your eye just looks like a ping-pong ball.
Gözün ping pong topu gibi görünüyor.
It's your eye line.
Senin göz hizan.
Your eye, kiddo.
Gözün bebeğim.
Do it again, i'll take your eye.
Bir daha söyle de gözünü çıkarayım.
Now... when you drop this into your eye, you will be connected with Regina, wherever she is.
Şimdi, bunu gözüne damlattığında o her nerede ise, Regina ile bağlantıda olacaksın.
Now, wait, what about your eye?
Bekle, peki ya senin gözün?
Well, tell your eye-ears to watch-listen to this!
Gözlerine ve kulaklarına söyle, şunu izleyip dinlesin!
You know that pharmacy you had your eye on?
Hani şu gözlediğin eczane var ya?
Wait a second. Your eye for detail?
Senin gözünden hiçbir şey kaçmaz.
Kevin, will you keep your eye on him?
Kevin, ona göz kulak olur musun?
The chemicals splashed in your eye.
Kimyasal maddeler gözüne gelecek.
Just keep your eye on the prize.
gözün sadece ödülde olsun.
Keep your eye on the ball.
Gözünü toptan ayırma.
- Open your eye.
- Gözlerini aç.
Open your eye.
Gözlerini aç.
Look, why don't you just table the revenge fantasies for now and just keep your eye on the prize?
Neden şimdilik intikam fantezilerini ertelemiyor ve ödül için gözünü dört açmıyorsun?
Just keep your eye on the end game.
Tüm dikkatini son oyuna ver.
Hansen, you're losing your eye in the sky. You gotta move.
Hansen, gökyüzündeki görüş açını kaybediyorsun.
What happened to your eye?
- Gözüne ne oldu?
If I had a Shania at my school when I was your age, maybe I wouldn't have been so hung up on my acne or my wonky eye.
Senin yaşındayken, benim okulumda da Shania olsaydı sivilceme ya da çirkin gözüme o kadar takılmazdım.
You and your wife see eye to eye on that?
- Eşiniz de sizinle aynı şeyi mi düşünüyordu? - Hayır.
Suppose some nut job, like your peeing admirer, were to find it and stab your tall girlfriend in the eye.
Senin işeyen aşığın gibi deli birinin onu bulduğunu ve uzun kız arkadaşının gözüne soktuğunu düşün.
She wanted somebody to keep an eye on you during your transition at work.
İşteki geçişe alışman sırasında birinin sana göz kulak olmasını istedi. Evet dedim.
It's like sticking your face near an eye blinder shred vine.
Bu tıpkı yüzünün görmeni engelleyen bir şarap şişesine yapışması gibi.
Eye patch, these plans sound just like the kind of in-your-face, campy, late-night cultural event that Danny loves.
Göz Bantlı, bu planlar tam da Danny'nin sevdiği, biraz yüzevurumcu adi, gece yapılan kültürel etkinliklere benziyor.
You know your mum said I had to keep an eye on you.
Annenin sana göz kulak olmak zorunda olduğumu söylediğini biliyorsun.
I know that eye patch dumped you, but you can't just spend the night in your office, drunk, playing weird Bruce Springsteen songs on your tiny piano.
Göz Bantlı'nın seni terk ettiğini biliyorum ama geceyi ofisinde, sarhoş bir şekilde,... küçük piyanonda garip Bruce Sprinsteen şarkıları çalarak geçiremezsin.
I mean, you're a little blurry, but... well, the eye drops probably dilated your pupils.
Muhtemelen göz damlası göz bebeklerini büyütmüş.
Both about the eye stabbing and your brother.
Her iki konuda da haklıyım.
Your giving Elena the evil eye- - it's not really helping.
Elena'ya dik dik bakıyorsun. Bu hiç de yardımcı olmuyor.
I've told you your sleepless eye's weakness is how easy it is to infiltrate.
Uyanık gözüne sızmanın ne kadar kolay olduğunu önceden söylemiştim.
Look, you got all your bad press behind you, your mom's out of the public eye, she's finishing up rehab.
Şimdi, ben şarkılarımı istediğim şekilde yazacağım sen de çek yazmaya devam edeceksin.
Maybe that black eye's affecting your vision.
Belki o siyah göz, görüşünü etkiliyordur.
You told me to keep an eye on your mother.
- Annene göz kulak olmamı istemiştin.
Everyone, keep a close eye on your displays.
Gözünüz ekranlarınızda olsun.
So what you're gonna do then is come over here to the eye washing station and then just kind of flush out your eyes, you know, get the chemicals out, all right?
... yıkayacaksın ve kimyasal maddelerden arınacaksın.. .. tamam mı?
And even though your house appears to be clean to the naked eye, trust me when I tell you, you are living in filth.
her ne kadar eviniz çıplak gözle temiz görünse bile ben söylediğimde inanın bana pislik içinde yaşıyorsunuz.
Are you keeping an eye on your crown prince?
Veliaht prensine göz kulak mı oluyorsun?
Get your face down! Don't look at me in the eye!
- Suratını eğ!
Let's practice your hand-eye coordination.
Hadi el-göz koordinasyonu antrenmanı yapalım.
I'm looking you in the eye, because he was your boy, and I'm telling you I'm not that kind of man.
Gözünüze bakarak söylüyorum çünkü o sizin oğlunuzdu ve ben de diyorum ki ben öyle bir adam değilim.
I don't have your professional eye, Frankie.
Bende profesyonel görüş yok, Frankie.
I mean, when your fiancee says that she sleeps with one eye open because her roommate is rumored to be a murderer and might shiv her in her sleep, it's impossible not to be scared.
Nişanlınız bir gözü açık uyuduğunu çünkü oda arkadaşının bir katil olduğuna dair dedikodular duyduğunu ve uykusunda onu bıçaklayabileceğini söylediğinde korkmamak mümkün değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]