English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ A ] / Ama bak

Ama bak tradutor Inglês

19,146 parallel translation
Serttir ama bak dikkat et çarpmasın. Al.
They're strong, so you got to pace yourself.
Ama bak.
But, look.
Şapka taktığım için dalga geçiyorlardı ama bak şimdi ne oldu?
They make fun of you for wearing your headgear, but, hey, look at me now.
Kimse veremez ama bak şimdi onları gören tek kişisin yani yardımına ihtiyacımız var.
No one's gonna hurt you, but, uh, you see, the thing is you're the only one who's seen them, so we need your help.
Peki tamam. Belli ki bu masayla başa çıkamayacağım, ama bakın, gidip karımla takılmalıyım.
Ok, ok, I clearly cannot compete at this table, but, uh, look, I gotta go hang out with wifey.
Hayır, açık değil ama bakıp kontrol ettiğin için teşekkür ederim.
No, it's not. But thank you for checking me out.
Sen bana yonetime girmenin imkansiz oldugunu soylemistin.Ama bak yonetimdeyim.
You told me it was impossible to get to management at all, but here I am, so...
Hadi ama Mobley, bana o bakışı atma dostum.
Come on, Mobley, don't give me that look, man.
Bakın, Amiral Willet'in yeğeni olduğunuz için savaşın ortasında en yatış görevleri yapıyor olabilirsiniz ama bunların hiçbiri sizi buradan çıkarmaya yetmez.
Look, you may have finagled your way onto this combat outpost, and you may be Admiral Willet's niece, but none of that buys you a ride outside this wire.
Bakındım öyle ama aşırı güçlü hissetmiştim.
Just looked around. But I felt so powerful.
Ama etrafına bak.
But look around.
Ama repütasyonunuza bakılırsa yapamayacağınız bir şey de değil, yine de yapmanın zor olduğunu düşünüyorsanız o ayrı...
But it's something you're more than capable of making, given your reputation. Though if you think it may be too difficult...
Ama seni ilk gördüğüm andan itibaren gözlerindeki bakışlardan hayatın anasını belleyeceğini anlamıştım.
But the minute I first saw you, in your eyes, I could tell, you were gonna give life a fuckin'hard run for its money.
Ama sevdim, cidden bak.
But I like it. I really do.
Bak Ray, Hector'la aranızda ne tür bir münasebet oldu bilmiyorum ama ona yardım edebilirsen bize de yardım etmiş olacaksın. - Terry- -
Listen, Ray, I don't know what the hell went down between you and Hector, but if you can help him, then... then you might just help me too.
Bak, bak. Sana çok ama çok değer veriyorum.
Look, look, I-I-I-I care about you very, very much.
Bak, desteğin için sağ ol ama karideslerle uğraşman gerekmiyor mu?
Look, I appreciate the support, but don't you have something shrimp-related to do?
- Ama yine de bakın. - Sen nereye gidiyorsun?
Where you going?
- Evet ama öyle kalması gerekmez. Robin'le sana bak.
Yeah, but he doesn't always have to be.
Teşekkürler ama zaten kızıma ücretsiz bakıyorsun.
Thanks, but... you're already babysitting for free.
Bak yanlış anlama ama bence bu aile yeterince acı yaşadı.
Look, all due respect, I think this family has gone through enough.
Bak, biliyorum, geçen gün biraz atıştık ama haklıymışsın.
Look, I know we had words the other day, but you were right.
Bak, ben de temiz araç severim ama mağara adamının biriyle paylaşınca işin çok zor.
Listen, uh, I am all for a tidy vehicle... which is very hard to keep when you gotta share your car with a Neanderthal, you know?
Bak dostum, bunun için üzgünüm ama silahlı ve tehlikeli iki adam var.
Look, buddy, I'm sorry to have to do this to you, but there are two men- - they are armed and dangerous.
Nasıl olacağını söylüyorsun ama bence kör adam da görebilir. Beth kapıya bakıyor.
You say it is is how it is, but I think a blind man could see that Beth is looking for the door.
Bakın bu biraz garip gelebilir ama sanki geldiğimden beri Lucy beni kıskanıyor.
Look, uh, this... this might sound odd, but ever since I got back, it's like Lucy's been jealous.
Ama şuna bakın, kuru temizlemeciye...
Except, look at this, the dry cleaners...
Bak, aynısını ben de yapmamışım gibi davranmayacağım. Ama artık yüzbaşıyım.
Look, I'm not gonna pretend that I haven't done the same thing, but I am captain now.
Gerçekten bak ama.
Really look at me.
- Ama evcil hayvan almama sıcak bakıyorsan...
But if you're open to me getting a pet...
Daha da acayip olan şu ki, torununuz burada yaşıyor gibi ama tişörtüne bakılırsa Eden Mills Lisesi'ne gidiyor. Bölgenizden 20 km. uzaklıktaki seçkin bir devlet okulu.
Even more peculiar, your grandson appears to live here, but judging by his T-shirt, he goes to Eden Mills High, an elite public school 12 miles outside of your district.
- Bakın, tartışmak istemiyorum ama...
Look, I don't want to fight. I just - - I just need - -
Bakın, üzgünüm, ama büyük bir sorun.
Look, I'm sorry, but it's a big deal.
Bakın, çok fazla Baskerville gibi görünmüyorum ve birden ortaya çıkıverdim biliyorum ama dilerseniz DNA testi yaptırabiliriz.
Look, I know I don't look much like a Baskerville, and I know I kind of just came out of nowhere, but I'm happy to take a DNA test if you'd like.
- Bakıyor ama ben de onunla çalışıyorum.
- It is. But it's-it's me too.
Bir bakıma sende diğer erkekler gibisin ama hâlâ çok gençsin.
In some ways you are every bit the man, and in others, you are still so young.
Ve önünde sonunda yakalanacaktım, buradayken bile ama şansa bak Cabe ortaya çıktı.
And they eventually caught me, even out here, but luckily, Cabe stepped up.
Ama bunu ancak mutlak tarafsızlık ve önyargısız bakış açısıyla yapabiliriz.
But we can only do that with a completely dispassionate and unprejudiced point of view.
Ama bir de şimdiki halimize bak.
I just... look at us now, you know?
- Onlara daha önce biraz bakındım ama...
I-I tried to look at them before, but...
Bak, bok temizlemek, odun taşımak ya da çitte oturmak sorun değil... ama senin hizmetçin olacak değilim.
Uh, look, I don't mind mucking stalls or carrying wood or riding fence, but I'm not gonna be your servant.
Ama bana yardım etmek istersen içinde "barbital" geçen şeylere bakıyorum.
But if you want to help me... I'm looking for pretty much anything with "barbital" in the name.
Yüzeyden bakınca sanki birlikte olmamalıymışız gibi görünüyor. Ama harika bir takım oluşturuyoruz.
On the surface, it seems like we shouldn't be together, but we make an amazing team.
Bak, biliyorum, bu insanları gitgide tanıyorsun ve tanıdıkça sevmeye başlıyorsun falan ama olaya babanın açısından bakamıyorsun.
Look, I know you're getting to know these people and you kind of like them and everything, but you're not seeing your dad's side of it.
Bak, rehberin ben olabilirim ama hastanın kendi işini kendisi yapması gerekir.
- Ow. Look, I can guide, but a patient has to do the work themselves.
Gene hikâyeler anlatıyordu ama bu sefer benimle konuşurken direkt bana bakıyordu ve bir şeyler soruyordu. Ben de konuştum ve o dinledi. Çok da iyi dinledi.
He told me stories, but this time, when he talked to me, he looked right at me and he asked me things and I talked and he listened and...
Monitörüne bakıp, "Hmmm, 1,000 Hertz'de dönüyor" diyecek. Ama sesi duyduğunda çok kötü birşeyin olduğunu anlayacaktı.
They might look at their monitors and say, hmm, it says it's 1,000 hertz, but they would hear that in the room something gravely bad was happening.
Ama bak, bir anlaşmamız var :
Look, we have an agreement.
Özel kulüp, pilates, onca cilt bakımı, ufak estetikler... Ama yine de Paris Geller'ım işte, o olağanüstü ama önemsiz, görünmez kız.
The private club, the Pilates, the dermabrasions, the subtle nips and tucks, and I'm still just Paris Geller, the amazing, insignificant, invisible girl.
Ama bakın...
But, look at the...
Size bakıp gülmesi her şeye değiyor ama.
When he smiles back at you, you'll know it's all worth it.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]