English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ B ] / Bak

Bak tradutor Inglês

460,614 parallel translation
Dışarıdan bakınca güzel, altın bir midilliyim ama içim kirli Yunan erkekleriyle dolu.
On the outside, I'm a beautiful golden pony, but on the inside, I'm teeming with filthy Greek men.
Seçimlere bakın.
Just look at the election.
Şu tesadüfe bak.
- What are the chances?
"Önümüzdeki hafta kâfirleri öldüreceksin." derlerdi, ben de " Bakın çocuklar, Game of Thrones'un yeni sezonu çıktı.
They'd call me : "You're gonna kill the infidel next week." "Look, fellas, Game of Thrones just started back up."
Antidepresanlar da işe yaradı, bir bakıma.
And the antidepressants worked, sort of.
Çocuk bana bakıyor, belli ki kafasındaki çarklar dönüyor.
And he's looking at me, and I can see his wheels are spinning.
Bakın... ben de sizin kadar gönülsüzüm, inanın bana.
Look... I don't like this any more than you do, believe me.
Bakın çocuklar, ben dediğimi yaparım.
Look, guys, I walk the walk.
Şu göte bak. " diyormuş gibi.
"Butt cheeks on swole."
Aslında testosteron yüzünden bakıcıyı sikmemeye söz vermek lazım.
It should be, "Do you promise to not let your testosterone"
Ben bakıcıyı sikerim.
I fuck babysitters.
Bankada 65 milyar doları var ama kadınlar suratına bakıyor, "Yetmez." diyor.
That guy's got $ 65 billion in the bank, but girls look at his face and go, "Not enough."
Yandan olanın adı neydi, hani iki taraf da aynı tarafa bakıyor?
What's the side one, where you're facing the same way?
Kendi bakış açılarından sen faydadan çok zararsın.
From their point of view, you've become a bigger liability than an asset.
Federaller benimle olan ilişkisi hakkında soru sormaya geldiğinde, tek düşüncesi senin ve çocuğunuzun güvenli olup olmaması ve iyi bakılıp bakılmayacağıydı.
When the feds came asking questions about the nature of his relationship with me, his only thoughts were about whether you and your children would be safe and well-provided for.
Etrafına bir bak.
Look around, though.
Müşteri gizliliğini ihlal edip etmeyeceğime mi bakıyorsun?
See if I would violate client confidentiality?
Ve gözünün içine bak.
And look him in the eye.
Ama bak ne oldu.
Look what happened there.
Bana bak.
Mírame.
Hızlıca icabına bakılması lazım.
It needs to be confronted swiftly.
- Şuna bir bak.
Take a look at this.
Hayır. Önce kız arkadaşına bir bakın.
Take a shot at the girlfriend first.
Bak, bu seni bir suç ortağı yapar.
See, that makes you a co-conspirator.
Bekle, bebek dükkanlarına neden bakıyoruz?
Wait, why are we looking for baby stores?
Bak Coco, bana çok daha fazlasını anlattı.
Look, Coco, he told me a lot more.
Bak, Troy'un kişisel meselelerini ortaya dökmek doğru değil bence.
Look, I don't feel like it's right for me - to divulge Troy's personal business.
Bakın koridorda dolaşırken kimi buldum.
Look who I found wandering around in the hall. - Hello.
Öz ayrımcılık. Bak Eva, Troy'un yaşındayken A-P Evi'nin başında ben vardım ve seni temin ederim ki bu şahane bir gelenektir.
[Fairbanks] Now, Eva, I was head of A-P House when I was Troy's age, and I can assure you, it is a wonderful tradition.
Sen de bana ikram ediyorsun ama bak, ne diyeceğim :
So you came to give me a taste, but guess what.
Sonra konuşmaya gidince bakıyorum, sen oradasın.
Then I go do it and find you there ahead of me doing it.
Bir nabzına bakıp ölmediğine emin olmak için uğradım.
I'm just dropping by to check your pulse, make sure you didn't die.
Yok, "Bu beyaz çocuk söylemek üzere olduğum şeyi kaldıramaz." bakışıydı.
No, no, no, that was a "This white boy can't handle what I'm about to say" look.
Doğru, o bakıştı.
It's true.
Bak, anlamıyorum Sam.
- Look, I don't get it, Sam.
Evet çünkü insanlar "Şu Gam'e bakın lan." der.
Yeah,'cause then people will be like, "Oh, check out them Gam."
Tamam, bak.
[sighs] Okay, look,
- Bakın, açıklayabilirim.
- Look, I-I-I can explain...
Şuna bakın.
Check it out.
Ben de birkaç güvenlik kamerası kaydına baktım ve bakın kim oradaymış.
So... I dug up some security feeds, and look who was there.
Tarihe bak. Temmuz.
Look at the time code, it's July.
Lütfen, bana bak.
Please. Look at me.
Eğer bir bakıcı bulabilirsen.
If you can find a sitter.
Neye bakıyoruz?
What are we looking at?
Şuna bak.
Look at this.
Bana bak!
Look at me!
Bak, böyle şeyler olur.
Look, this sort of thing happens.
Google'dan bak.
Google it.
Şarjım da bitmişken, her şeye rağmen hiç etrafıma bakıp...
My phone's out of battery, but I've never looked around and been, like... [humming tune]
- Bak...
- Look...
Etrafına bak, Ajan.
Look around, Agent.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]