Bilgi tradutor Inglês
28,264 parallel translation
Ofislerin bilgi işlem işine sen mi bakıyorsun
You handle I.T. for the office?
İçeriden bilgi alarak kazandıklarını tutmasına izin verirler mi sandın?
- You really think they were gonna let her keep direct proceeds from insider trading?
İlk iş bilgi toplamak olacak.
First thing would be to gather intel.
Birisinin bilgisayarına erişim sağla, bilgi aktar, gizle belirli bir tarihte açılmasını sağla.
Get access to someone's computer, input information, hide it, set it to open on a given day.
Aslında bilgi sistemi olduğumdan bir şey bilip bilmemem önemli ayrıca bir kalbim de yok ama yine de teşekkürler.
I mean, it does matter if I know things, because I'm an informational delivery system, and I don't have a heart, but thanks.
Operasyonun ne durumda olduğuyla ilgili bilgi alacaktım.
Yeah, I'm looking for some intel on the mission status.
Bu içeriden bilgi almak demek ve bunu kanıtlayabilirim.
That's inside information, and I can prove it.
- Anlıyorum. Gallo hakkında senden bilgi istedi ve sen de bana güvenmiyorsun.
He wanted you to inform on Gallo, and you don't trust me.
Bunu, bilgi ve etik konularında benden daha üstün olduğu için yaptım.
I only did what I did because she's my intellectual and ethical superior.
İçeriden bilgi almakla suçlanıyor bu dava böyle işler.
He's under investigation for insider trading. That's how it works.
Harvey, bu işe yarasa bile... ya Cahill ifadelerden davayı canlı tutacak kadar yeterli bilgi çıkaramazsa?
Harvey, even if that works, what if Cahill doesn't get enough from the depositions to keep the case alive?
Üzgünüm, Mike, sana diğer tutuklular hakkında bilgi veremem.
I'm sorry, Mike, I cannot give information on other inmates.
İçeriden bilgi almadan onları yapmış olmasının imkanı yok.
The only way he could have done that is by trading on inside information.
Daha da iyi olmak üzeresin çünkü Sutter'a bilgi veren kişiyi bulduk. - İsmi- -
Well, I'm about to make it better because we found the guy who's been feeding Sutter his information.
- Sutter'a bilgi veren adamı bulduk. - Philip Allen biliyorum.
We found the guy who's been feeding Sutter his information.
İçeriden bilgi almakla suçlanan William Sutter'a karşı Birleşik Devletler duruşması için toplandık.
We're gathered to hear the United States versus William Sutter on the charges of insider trading.
Son on yıldır zaman zaman William Sutter'a içeriden bilgi verdiğini kanıtlayabilecek bir tanığımız var.
We have a witness that can document giving inside information to William Sutter time and time again over the last ten years.
- William Sutter'a 10 yılı aşkın süredir bilgi veriyorum.
I gave William Sutter inside information over the course of a decade.
SPK'ya William Sutter'a içeriden bilgi verdiğini söylemiştin.
You told the SEC that you were feeding William Sutter inside information.
Eğer bir kereliğine içeriden bilgi alırsa her şeyi kaybetmeyeceklerini söylemiş.
He told her that if she got inside information for him, one time, it'd keep them from losing everything.
Senin istediğini. Bilgi.
The same thing as you... information.
Sana küçük bir ön bilgi.
But here's a little spoiler.
Ne korkunç bir bilgi. Üzgünüm.
What a terrible reminder.
Bilgi için teşekkürler.
Thanks for the info.
Bu, daha fazla bilgi olmadan yapabileceğimiz en iyisidir.
That's the best we can do without more info.
Bilgi güç demektir işte.
It's true that knowledge is power.
Tamam, arabanın üzerindeki havalandırma fanı önemli bir bilgi.
Okay. A ventilation fan on the car is very important information.
Dayanıksız yapılar hakkında birçok bilgi ortaya çıkıyor.
A lot of information is emerging regarding shoddy construction.
Kurtarılmadan önce, kurtarma ekibinin onunla irtibatı kesilirse saat 12'de 5 dakika boyunca Lee Jeong Su'ya çalışmalar hakkında bilgi vereceğiz.
= If the rescue team loses contact with him before the rescue, = = we will broadcast at 12 : 00 = = for 5 minutes to pass the rescue news to Lee Jeong Su. =
Bu gizli bir bilgi.
That's classified.
Çok üzgünüm ama bu gizli bir bilgi.
I'm so sorry, but it's classified.
Dışarıda pek fazla bilgi yok.
There's not much information out there.
Görünüşe bakılırsa şifrelenmiş 3. bir kişi bilgi akışını gasp ediyor.
Looks like an encrypted third party's hijacking the stream of information...
- Gizli bir bilgi.
Classified.
- Biraz bilgi toplayabilir misin?
- Can you do a little recon up ahead?
Bilgi toplamaktan kastın göz atmaksa tabii.
If "recon" means "look around," sure.
Evet, geri bilgi akışı. Sadece...
Yeah, the feedback, it's just...
Seni buraya bilgi almak için çağırmadım.
I didn't call you out here to get an update.
Seni buraya bilgi vermek için çağırdım.
I called you out here to give you an update.
Bak, Chivonne hakkında yeni bir bilgi bekliyorsan...
Look, if you're hoping for an update on Chivonne...
Siyah kostümler içindeki gizemli insanlar hakkında yeni bir bilgi var.
We have an update on the mysterious people in black suits.
Küçük bir bilgi.
Information.
Uydu verileri son 17 yıldır ısınmaya dair bir bilgi göstermiyor.
Satellite data show, for the last seventeen years, there has been no significant recorded warming.
Bu sebeple bilgi bağlamında anlıyorum.
So I understood it intellectually. Mhm.
Durun bir saniye, bu... bu yepyeni bir bilgi.
Wait a minute, this is... this is brand-new information.
Bak, eğer benim hakkımda bilgi istiyorsan önemli birisiyle konuş.
Look, if you wanna know about me, Talk to somebody who matters.
İkiniz ondan bilgi almaya çalışın.
Why don't you two see what you can find out.
Evlat edinilmen hakkında bilgi istiyorsun.
You wanted to know about your adoption.
Bilgi hırsızlığını engellemek için yapılan harcamalarımız güvenlik bütçemizin % 40 ını oluşturuyor.
Expenditures for prevention of intellectual theft account or a full 40 % of our security budget.
Bana biraz bilgi verirseniz çalışanın kaybıyla ilgili konuşabiliriz.
Provide me with some information, and then we can discuss the employee's demise.
" Daha fazla bilgi için...
¶ Deny ¶