Bu senin payın tradutor Inglês
203 parallel translation
Bu senin payın.
That's your split.
Bu senin payın.
Here's your share.
Al, bu senin payın.
Look. That's your share.
Bu senin payın.
There's your share.
Bu senin payın.
That's your money.
Bu senin payın, al ve git.
That's your split, take it and go.
Bu senin payın.
That's your share.
Bu senin payın.
This finishes your share.
- Bu senin payın.
- There's your cut.
Bu senin payın!
This is your share.
Bu senin payın.
That's your cut.
- Bu senin payın.
This is your cut.
Bu senin payın, Arthur.
This goes to you, Arthur.
Bu senin payın, Andre.
This goes to you, Andre.
Bu senin payın.
This is for you!
- İşte bu senin payın.
Here's your share.
- Bu senin payın.
That's your share.
Bu senin payın.
Let's cut up this money.
Bu senin payın.
This is your portion of the pot.
- Bu senin payın.
Here, this is for you.
Bu senin payın.
Here's your split.
Bu senin payın.
This is your cut from me.
Bu senin payın.
This is your cut.
Bu senin payın.
Here's your end.
Bu senin payın.
That's your half.
Senin kirli politikana bulaşmamış iyi ve kibar insanlarla... adımın gazetede çıkması için elime ilk kez fırsat geçti. Bu fırsatı kaçırırsam sana pahalıya patlar. Her şeyini kaybedersin.
It's the first chance I ever got with decent society people... to see my name in the paper with somebody that ain't mixed... in your dirty politics, and if I miss it, you'll pay for it with everything you got.
Bu da senin kiradaki katkın.
This will pay for your share of the lease.
Her zaman senin aptallıklarını ödüyorum, ama bu kadarı yeter!
I always had to pay for your stupidities, but that's enough!
Peygambere karşın, bu senin için yapacağım son ödeme.
Despite the prophet, this is the last I pay for.
Eğer yaparsam, bu senin için olacak Dairenin parasını çıkarmak için.
If I do, it'll be for you. To pay for the flat.
Gondo, senin de payın var, ve biz sana bu konuda güveniyoruz.
Gondo, you own stock too, and we're counting on you.
İşte, senin payın Hiç bu kadar zengin olmamıştım
Here, this is your share I've never been so rich
Bunun karşılığını ödememe izin verin. Bu senin işin değil! Karışma!
Allow me to pay compensation.
Etrafta dolanıp bu dağ köylerini haraca bağlıyor onlara marihuanasını yetiştirtip ürünü Amerikalı ithalatçılara satıyor kendi payını alıp kalan parayı senin kucağına bırakıyor.
He's been running around, shaking down these mountain villages... making them grow his marijuana, then selling it to an American importer... taking his cut and dropping the cash in your lap.
Bu da senin payın, Bay Jiro Koyanagi.
This is your share, Mr Jiro Koyanagi.
O bir ayyaştı, bu doğru ve senin bunda payın büyüktü.
He was a drunk, that's true, and you had a whole to do with that.
Bak, bu senin işin değil, Charlie. Nathan satmayacağını söyledi. Daha sonra da satmayacak.
Look, Charlie and Nathan said he will pay, It must be true.
Bu senin son çırpınışların.
Make him pay for the line.
Bize yemek yaptı ve senin yaptığın bu mu?
She made us dinner and this is how you pay her back?
Bu yüzden diyorum ki ben harçlığını keserim, sen de ona bir iş verirsin. Böylece senin verdiğin yıllık dörtyüz binlikle idare etmek zorunda kalır.
So I'm thinking, I'll cut him off, you give him a job but he's gotta make do on the lousy 400 grand a year you pay him.
Bu da senin yarı payın. Elli kuruş?
It seems the business is very dysfunctional.
Bu da senin payın.
Here's your half.
Senin gibi bir çok güzel kız bu fırsatın farkında değil. Yanımdaki centilmenlerden biri sadece senin gibi... biriyle beraber olabilmek için bir servet ödemeye hazır. Ve kılına bile dokunamaz.
So many girls sit on a fortune without even knowing it lmagine, there's a gentleman I know who is ready to pay an enormous sum, just to be near you... and admire you,... in total respect...
Bu işte senin de payın var.
But you carry your half around pretty good too.
Benim zamanım değerlidir... ve bu senin zavallı hayatın için uygun bir ücret.
My time's precious... and that's a reasonable price to pay for your sorry life.
Bu senin yolculuğunun masrafını | nasıI karşıladı?
How would that permit you to pay for your voyage?
Bu evi kaybetmemek ve senin hastane masraflarını ödeyebilmek pahasına.
No, at the expense of losing this house and not being able to pay your hospital bills.
Bu senin Cale Trust'daki payın.
It's your share of the fourth-quarter earnings from the Cale Trust.
Bu yaptıklarını insanlar duyarsa senin toplumdan anında dışlanacağını ve bunu önlemek için de büyük paralar ödeyeceğini biliyorlardı.
They knew that if word of your behaviour got out you'd certainly be ostracized socially and they knew that was something you'd pay an awful lot of money to stop happening.
- Bu senin payın.
- That's your cut.
Ama bu adamlar dikkati senin Lyle Gibson'ın ölümündeki payına çekmeye çalışacak.
But these men are going to shift the attention to you and your involvement with Lyle Gibson's death.
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin 195
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu senin hakkın 21
bu senin fikrin 31
bu senin problemin 26
bu senin mi 96
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin 195
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu senin hakkın 21
bu senin fikrin 31
bu senin problemin 26
bu senin son şansın 40
bu senin için de geçerli 20
bu senin işin 74
bu senin araban mı 29
bu senin seçimin 22
bu senin fikrindi 50
bu senin işin değil 28
bu senin hatan 79
bu senin suçun değil 43
bu senin hatan değil 72
bu senin için de geçerli 20
bu senin işin 74
bu senin araban mı 29
bu senin seçimin 22
bu senin fikrindi 50
bu senin işin değil 28
bu senin hatan 79
bu senin suçun değil 43
bu senin hatan değil 72