Canlı tradutor Inglês
27,994 parallel translation
Ben de sizi canlı canlı gördüğüme sevindim.
And good to see you're alive.
"Yere düştüğünde artık bir kurbağa değilmiş bir prensmiş güzel ve dost canlısı gözleriyle."
But when he fell down, he was not a frog... .. but a prince with beautiful, friendly eyes.
- Masada bir çocuk var. Etleri gözümüzün önünde canlı canlı yeniyor.
- There's a kid on the table whose flesh is being eaten alive right in front of us.
O kız, bildiğim kadarıyla, kurbanı canlı gören son kişi.
That girl was, as far as I can tell, the last person to see the victim alive.
- Burada benden başka canlı bir kız olduğunu bilseydim, Rahatsız...
- If I had known there would have been a real live girl in here other than me, I wouldn't...
Akan'a canlı yayın yaptığını bildiğimiz hâlde seni nazikçe kapatmaya çalıştık.
We tried to unplug you nicely even though we knew that you beamed your video to Akan.
Akan'a canlı yayın yapıyorsun!
You're broadcasting it that to Akan!
Bu duman bulutunun içinden gökyüzü ve Dünya çekilir. Daha sonra Dünya canlılar oluşmadan önceki haline bürünür.
from which the heaven and earth are pulled from inside the smoke and then the earth after that gets formed into what it looks like before the beings are created.
Herkes çok arkadaş canlısı.
Everyone's so friendly.
Herkes dost canlısıdır.
Everyone is so friendly.
Tanrım, bu insanlar çok arkadaş canlısı.
God, the people here are so friendly.
Bu evden canlı olarak çıkmazsam Rus sürüsünün isim listesi Moskova'daki yetkililerin eline geçer. Evine git, dayı.
If I don't walk out of this house alive, a list of Russian Pack names will be released to the authorities in Moscow.
Yok edebileceğimiz tek canlı türü kaldı, o da insan.
The only species left for us to destroy is ourselves.
Kuşların da nesli tükeniyor. - Tek canlı türü kaldı...
And now that the birds are extinct, the only species left...
- Dost canlısı bir yermiş.
- Friendly state.
- Canlı kanlı.
- In the flesh.
Sarışın, uzun boylu ve hep dost canlısıdırlar.
Blonde, tall, always friendly.
Bu işten canlı kurtulma şansın da öyle. Cuma, destek çağır!
Which is also your chance of coming out of this alive.
O şehirden canlı olarak çıktım, Jess.
I came alive in that city, Jess.
Şaşırtıcı derecede canlı görünüyorsun.
- Hmm, you seem decidedly chipper.
Evet, iki canlı olduğum için içemiyorum.
Yeah. Not drinking for two now.
Görünüşe göre dört canlı gibi içmem gerek.
Looks like I'm drinking for four now.
Onu canlı istiyorum.
I want him alive.
Silahını indirip bu iğrenç manzaraya sebep olduğundan dolayı seni affetmem için yalvarırsan belki buradan canlı çıkmana izin verebilirim.
You lower your gun and beg my forgiveness for this gross insubordination, and I might let you walk out of here alive.
Seni terk etmektense, canlı canlı yanmayı tercih ederim.
I'd rather burn alive than abandon you.
Pon pon kız fantezileri bir kenara, canlı olarak çok daha iyisin.
Cheerleader fantasies aside, you're much better in person.
Onu buraya çağırmanı istememin sebebi canlı olmasını gerektiriyor.
Well, the whole reason I wanted you to bring him here requires him to be alive.
Eğer canlı olarak bulursak sadık çırağı hakkında söyleyeceklerini duymak çok ilginç olacak.
And if we find her alive, it's gonna be very interesting to hear what she has to say about you, her loyal protégé.
Canlı yayında kendini öldürecek. Ne?
She's gonna kill herself live on the air.
Onu canlı olarak son gören kişinin sen olduğunu biliyoruz.
We know you were the last one to see her alive.
Peki bu konu hakkında Canlı Tabanca ne düşünüyor?
And how does the Weaponizer feel about all this?
Canlı Tabanca kim?
Who the hell is the Weaponizer?
- Sonra Kimo'nun karakteri başarılı olunca kendisine ait bir film serisi oldu, Canlı Tabanca.
Then Kimo's character got spun off into his own, more successful franchise, The Weaponizer.
En sevdiğim filmi, Canlı Tabanca 4 :
Personal fave, Weaponizer 4 :
Kanlı canlı hem de.
- In the flesh.
Canlı Tabanca bana mı saldırdı?
The Weaponizer just tried to jump me?
Canlı Tabanca işe karıştığına göre çok kötü biri olmalı.
He must be someone really evil for the Weaponizer to get involved.
Sen Canlı Tabanca'sın.
You're the Weaponizer.
Canlı Tabanca olduğu için mi?
'Cause he's the Weaponizer?
Canlı Tabanca bir defasında garip baktı diye bir adamın kulağını ısırıp koparmıştı.
The Weaponizer once bit a man's ear off for looking at him funny- - this puddle of whine
Böylesine rezil ve üzücü bir halde olmasına rağmen Canlı Tabanca bir dakika bile hapiste vakit geçiremez.
Even in this woeful, pathetic state, the Weaponizer does not spend one minute in jail.
DJ kiralamışlardı, canlı grup değil.
No. They booked a DJ, not a live band.
İnsanlar bana canlı yalan dedektörü der. Çünkü müşterilerimin gözüne baktığımda yalan söylüyorlarsa hemen anlarım.
People call me human lie detector because I look in my clients'eyes, and I can know if they're telling the truth.
Canlı yalan dedektörü olduğunu duydum. Doğru mu bu?
I heard you're a human lie detector, is that true?
Boris gözümün içine bakıp "bana canlı yalan makinası derler" dedi.
Boris looked me in the eye, and he said, "People call me human lie detector."
Ne kadar canlı bir betimlemeydi.
What a, uh, vivid picture.
Bedenini canlı bir şekilde bırakması tam bir zayıflıktı.
The idea that he left a meat suit alive is just so deliciously weak.
Ona canlı ihtiyacımız var.
We need her alive.
Birisi o kulübeden canlı çıktı.
Someone walked away from that cabin.
Yardımımı istiyorsunuz ama siz, gücüne karşı bir tehdit algıladığında neler olduğunun canlı bir kanıtısın.
You wish my help. But you're living proof of what happens when he perceives a threat to his power.
Bana canlı yalan makinesi derler.
People call me Human Lie Detector.