Canlı mı tradutor Inglês
4,637 parallel translation
Burası her zaman böyle canlı mıdır?
Is it always this lively?
Canlı mı?
Is that live?
- Canlı mı?
On the air?
Onu canlı mı yakalayacaksınız?
Will you catch him alive?
Kuzeyin canlı mı, ölü mü olduğunu bilmiyoruz.
We don't know if North is dead or alive.
Canlı mı? Ve de şu soda pisliği?
Is he alive?
O kadar canlıydı ki rüya mı gerçek mi emin olamadım.
It was so vivid that I thought it could be real.
Yerel folk müzik üçlüsü Will-o'- the-wisp sütüdyodan canlı söyleyecek. Ve bende meşhur, ateşli telefonumdan çağrılarınızı cevaplayacağım.
Local folk trio Will-o'- the-wisp will be playing live in the studio, and I'll be taking your calls on my ever popular fireside phone-in.
Görünüşe göre ben kedi canlısıyım.
Turns out I'm a cat person.
Kara Gezegen Kola'nın sunduğu Scorch Supernova'nın galaksiler arası esrarengiz yardım çağrısıyla ilgili araştırmasını canlı olarak ekrana getiriyoruz.
We are live as Scorch Supernova investigates a mysterious intergalactic cry for help. Brought to you by Dark Planet Cola.
Bizim inanışımıza göre... yaşayan her canlının... her yaprağın, her kuşun... hayatta olmasının tek sebebi yaşamın gizli kelamını içinde taşımasıdır.
In my religion... we're taught that every living thing... every leaf, every bird... is only alive because it contains the secret word for life.
Bana canlı lazım.
I need it alive.
Sırrımı söyleyebileceğim tek canlı sensin.
You are the only living soul I can tell my secret to.
Seni hala canlı bulduğuma inanamıyorum.
You know I'm surprised you're still alive.
Bana canlı lazım!
I need it alive!
Şey, aslında şu an giyiniğim. Beni tam anlamıyla kanlı canlı görmeden önce biraz daha tanıman gerekiyor.
Well, actually, I'm clothed now, so you'll have to get to know me a little bit better before you see me in the flesh.
Vericinin çalışması için canlı bir Alfa lazım.
The transponder requires a live Alpha to make it work.
O seni canlı canlı gömmeye kalkışmamış mıydı?
Didn't she try to bury you alive?
- Yavaş, o bize canlı lazım.
- Easy now, we need her alive.
Bazılarımız eğer yeteri kadar sarhoş olursan bu standartların düşeceğinin canlı kanıtı.
Some of us are living proof that if you get drunk enough, those standards will drop significantly.
Hiç bu kadar canlı olmamıştım.
I have never been more alive.
O bana canlı lazım.
I need it alive.
Edepsiz oğlanla canlı yayınımız devam ediyor.
We're back on the air with dirty boy.
- Canlı mı?
- Alive?
Demek istediğim şey onu canlı tutmak istersin.
What I'm saying is, you want to keep her alive.
Diyelim ki Naziler bizi 1944'lerde yakalasaydı, canlı çıkar mıydık sence?
Say the Nazis had caught us in'44 do you think we'd have got out alive?
Müsaadenle kapıyı açayım, Ben, çünkü ben dost canlısı ve iyi, ve kesinlikle ÖTS'de yönetimi ele geçirmeye çalışan kötü biri değilim.
Let me open the door, Ben, because I am friendly and also nice, and in no way part of a plot to take over the SDS for an evil corporate executive.
Bu bölgenin canlı uydu görüntüleri lazım.
We need live stream satellite coverage of this area.
- Onlara canlı ihtiyacımız var.
- We need them alive.
Canlı görünüyorum, ama çoktan öldüm.
I seem alive, but I'm already dead.
Canlı olurlarsa daha iyi vuruyorum.
I'm better when it's breathing.
Hepinizin canlı kalacağını mı düşünüyorsun?
Do you think you all are alive?
Casper Dost Canlısı Hayalet olduğunda ısrar edebilir, tamam mı?
You know, it may claim to be Casper the Friendly Ghost, right?
Kızımı canlı olarak geri getirirsen cömertçe bir ödülü hak edersin.
You bring my daughter back to me alive and I will award you, handsomely.
Bir daha Singham karşıtı konuşursan seni tutar çimlere yatırırım sonra seni yakarım, yakarım ve cenazen kanalında canlı olarak yayınlanır.
Why you... If you dare speak against Singham.. ... then lay you down on the grass..
Ben kendim, kuzeni olarak o kadar erken yaşta onu tanıyan tek canlıyım.
Well, I myself, his cousin, am the only one living that knowed him that early.
Fakat içinde bulunduğumuz durumun tek gerçeği, tatlım ikimizin de benim bu dondurucudan canlı çıkamayacağımızı biliyor olmamız, o yüzden palavra atmayı kes artık.
But the reality of the situation is, sweetheart, you and I both know I'm not getting out of this freezer alive, so enough of the bullshit.
Ona canlı ihtiyacımız var.
We need him alive.
Sadece şu lanet yerden canlı çıkalım.
We just may get out of this alive.
eğer bulursa getir ben onu canlı yayına çıkartırım.
When he found the God bring him here i will put him on air.
Canlı bahis yapılabilecek bir uygulama üzerinde çalışıyorum.
I'm interested in a little start-up that has an app for placing bets in real time.
Çünkü o beni canlı istiyor. Ona ihtiyacım var.
Because he wants me alive.
Asla bu binadan canlı çıkmayacağım değil mi?
I'm never gonna make it out of this building alive, am I?
Biraz daha canlı bir yere gideceğiz burada iş yok.
I'm just gonna find somewhere a bit livelier, this place hasn't had some.
Hadi hep birlikte canlı basın toplantılarına bir göz atalım.
Lets take a quick look at the ongoing live press conference.
Tamam. bak, bütün yasaklamalara rağmen, ben esintiye karışan kadın sesine bayılırım bu canlı ezgi.
Okay. Look, of all the prohibitions, I love the female voice mixing in the wind.
Canlı canlı yiyiliyorum burada.
I'm just getting eaten alive here.
Apollo'daki canlı kaydım tarihte ilk ona giren ilk RB albümü.
My record Live at the Apollo is the first RB album in the history of the world to reach top 10.
El yapımı patlıcanlı Ravioli.
The handmade eggplant ravioli.
Amerika canlı, tamam mı?
America is alive, okay?
Umarım bu zor durumdan canlı çıkarsın.
Hopefully, you'll make it out alive.