Dayanamadım tradutor Inglês
1,024 parallel translation
İkiniz baya eğleniyor görünüyordunuz, dayanamadım.
You two seemed to be having such fun, I couldn't resist it.
- Dayanamadım.
- I couldn't stick it.
O küçücük kafeste kalmaya artık dayanamadım.
I couldn't stand being cooped up in that tiny box.
Sana dair son hatırladığım şeyin, mahkemeden çıkışta bana fırlattığın nefret dolu bakış olmasına dayanamadım.
I couldn't bear my last sight of you to be that look of hatred you gave me as you went out from the trial.
Buna dayanamadım.
I couldn't bear it.
İyi akşamlar Myriame, buradan geçiyordum, çiçeklere dayanamadım.
Good evening, Myriame. I was passing by and could not resist these.
Sana aşık olmuştum, Earls Court'da pansiyon sahibi birinin oğluyla evli basit biri olduğumu düşünmene dayanamadım.
I was falling in love with you and I couldn't bear for you to think I was just nobody. Married to the son of a boarding house in Earls Court.
Dayanamadım.
I couldn't resist it.
Görünce dayanamadım.
Oh, I couldn't resist these.
Ona, "Artık daha fazla dayanamadım, Bayan Wilberforce" şeklinde not yazdırırız, sonra da birimiz gidip onu asarız.
WELL, GET HER TO WRITE A NOTE, YOU KNOW. "I JUST COULDN'T STAND IT NO MORE. SIGNED, MRS. WILBERFORCE." AND THEN SOMEBODY GOES DOWN AND HANGS HER.
O zavallı insanların içler acısı hâline daha fazla dayanamadım.
The heartrending'spectacle of them poor men was just too much for me.
Daha fazla dayanamadım.
I couldn't stand it any longer.
Burnumu sokmak istemezdim ama Rhoda'yı sıkıştırmasına dayanamadım.
I know I shouldn't take things into my all-too-capable hands... but I couldn't let her paw Rhoda any longer.
Dayanamadım!
I couldn't stand it!
Daha fazla dayanamadım, Tee.
I couldn't take it any longer, Tee.
Dayanamadım.
I get restless.
Ben "hemşirenin izin akşamı" yönüne dayanamadım sadece.
I just couldn't stand the "nurse's evening off" aspect of it.
Bu kini onda hissettim ve dayanamadım.
I felt this hate in her and I couldn't resist.
Dayanamadım işte.
I couldn't stand it.
"'Daha fazla dayanamadım'dedi.
" of the Homicide Squad.
"'Sanırım daha fazla dayanamadım. "'
"'I guess I couldn't take it no more. "'
"Sanırım daha fazla dayanamadım."
"I guess I couldn't take it no more."
- Bir süre için, ama dayanamadım.
- For a while, but I couldn't stand it.
Ona da dayanamadım.
I couldn't stand that either.
- Dayanamadım, konuşmaları biraz dinledim.
- I couldn't help overhearing part of your conversation.
Dayanamadım ve çığlık attım, değil mi?
I broke down and screamed, didn't I?
Dayanamadım Tony, söylediği şeye.
I couldn't stand it, Tony. The things he said.
Dayanamadım.
I couldn't stand it.
Sadece dayanamadım.
I just couldn't stand it.
Çok yorucu oldu ama dayanamadım, sen gelmeden her şeyi hallettim.
I know it was wicked of me, but I couldn't resist. I went ahead and fixed it up without you.
Ama ben o hayata dayanamadım.
I just couldn't take it.
Bir ay önce, artık dayanamadım ve Mark'ı da aldım ve buraya geldim. Yapabildiğim tek iş olan piyano çalmaya başladım.
About a month ago I, uh, couldn't stand it any longer, so I took Mark and came here and got a job doing the only thing I've ever really been trained for :
Öyle tatlı bir adamın başarısız olduğunu görmeye dayanamadım.
He's such a sweet little man, and I couldn't stand to see him fail.
Oldukça fazla ödedim ama dayanamadım.
I paid too much for it, but I couldn't resist it.
Ben de dayanamadım.
I couldn't resist either.
Dayanamadım bana cimri mi aradı.
I couldn't stand that you called me a miser.
Bunları görünce dayanamadım.
I couldn't resist these.
Neden dayanamadığımı artık anlıyor musun?
Don't you see why I can't stand it now?
Kaba bir ifade veya davranışa dayanamadığım gibi,.. ... çıplak bir ampule de tahammül edemem.
I can't stand a naked light bulb any more than I can a rude remark... or a vulgar action.
Carl ile gideceğim ve onu görmeye dayanamadığım an gelince de, ben...
Say goodbye to each other. I'll go with Carl and when I can't bear the sight of him any longer I'll...
Ne o, ambara artık dayanamadın mı?
Couldn't stand the barn any longer, huh?
Altına dayanamadığımı biliyorsun.
You know I can't resist gold.
Körili kuzuya dayanamadığımı nasıl da biliyorsunuz?
How did you know that I had no resistance to lamb curry?
Benim dayanamadığım... burayı kaybetmek değil, Koca Ana'ya yaptıkları.
What I can't stand is... It's not losing this place, it's Big Mama.
Bacağı kesilince kalbi dayanamadı, sanırım.
A shock to the heart, I guess.
Yani benim dayanamadığımı gördün.
You mean you saw I couldn't take it.
Sende dayanamadığım bir şey var, o da şu gereksiz genişliğin.
PICKERING : There's one thing I can't stand about you, your confounded complacency.
Dayanamadın mı?
Can't you manage it?
Benim dayanamadığım tek şey, bu gürültülü sessizlik.
The only thing I can't stand is a lot of noisy silence.
- Dayanamadım.
I could not resist.
Dayanamadığım bir şey varsa bir kadınla erkeğin masum masum konuşmasıdır.
One thing I can't bear to hear about is a bird and a bloke having innocent talks together.
dayan 712
dayanamıyorum 241
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayanamayacağım 24
dayan biraz 56
dayanın 97
dayanmalısın 17
dayanamıyorum 241
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayanamayacağım 24
dayan biraz 56
dayanın 97
dayanmalısın 17