English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ D ] / Daydık

Daydık tradutor Inglês

604 parallel translation
Daha dün gece dışarıdaydık.
We were out last night.
Biz ise çatıdaydık.
We were up on the roof.
- Aşağıdaydık.
- Below where?
Guadalcanal'daydık. Orada güvenlik sağlanınca, dinlenmemiz, forma girip talim yapmamız için bizi geri çektiler.
We were at Guadalcanal, and when it was secure we were pulled out for rest, refitting, replacements and retraining.
Bu akşam 7'de Jamaika'daydık ve birbirimizden nefret ediyorduk. Ama sadece üç saat sonra Trinidad'dayız ve birbirimizden nefret ediyoruz.
At 7 : 00 this evening, we're all hating each other in Jamaica, and now, only three hours later, we're loathing each other in Trinidad.
Biz 809'daydık, küçük kız 807'de.
We were in 809, little girl was in 807.
Londra'daydık.
It was in London.
Tahoua'daydık.
We were in Tahoua.
Yıllar önce, Meksiko'daydık. Çıngırağı evimiz için almıştım.
A couple of years back, we was down in Mexico... and I bought this bell for our house.
Fransa'daydık ve söylemem gerekenleri bilmiyordum. Ama rahip gerekeni yaptı, otobüse atlayıp yemeğe yetiştik.
We were in France, and I didn't know all the right words, but the priest did it there and then, we took the bus back to lunch.
Bayıldığı zaman yukarıdaydık.
We were up there when it happened.
Çatıdaydık.
We were on the roof.
Denizaltıdaydık. Kod adıyla bildiğimiz bir adanın yanındaydık.
We was on a sub... lying off some island with a code name.
- Şimdiye kadar Montana'daydık.
- We oughta be in Montana by now.
Almanya'daydık. 1945'de.
In Germany in 1945.
Portland, Oregon'daydık.
We were in Portland, Oregon.
Chicago'daydık.
We been in Chicago.
Her ikimiz de 1A'daydık.
We were both 1A. - Excuse me... would you?
Trenle gelsem, şu an Baltimore'daydık. Ve donum üstüme yapışmaya başlamıştı.
Now, on the train, we're in Baltimore and my underwear is just beginning to crawl up on me.
Biz seninle birlikte Rigoletto'daydık.
We was with you at Rigoletto's.
Akşam yemeği için geç saate kadar dışarıdaydık ve o lanet olası yasak başladı.
We'd been out late to dinner, and that damn curfew had started.
Geçen ay San Juan'daydık - zengin bir şehir.
Last month we were in San Juan - a rich town.
Bir gün babam, biz dışarıdaydık, ve bumm, aynen böyle, birden bitti.
One day..... my father, we was out back, and... .. boom, like that, it happened. Down he went.
Hiçbir şey yemedik, bütün gece ve bütün gün boyunca dışarıdaydık.
We've been out all night and all day, with nothin'to eat.
Sence mümkün olanı yapsak, şimdi Yanbo'daydık.
If we'd done what you thought could be done, we'd be in Yenbo now.
Cinayet saatinde, biz hepimiz dışarıdaydık.
At the time of the murder, we were all outside.
Dostlarla dışarıdaydık anlarsın ya yaşıyoruz.
I've been out with the lads, you know, living.
Evet, dışarıdaydık.
Oh, yes, we were.
Tam yukarıdaydık biz.
We were up there.
- Lonely Corner'daydık.
- We've been to Lonely Corner.
Bütün öğleden sonra dışarıdaydık.
We were out all afternoon.
Eğer beni dinleseydin şimdi dışarıdaydık!
If you'd listened to me, we'd be outside now!
İki hafta önce Eric Heisman'la Mexiko'daydık.
Me and Eric Heisman was down in Mexico two weeks ago.
- Thad Benedict, geçenlerde Pittsburgh'daydık şimdi ise Natchez'de.
Thad Benedict, late of Pittsburgh, but now of Natchez.
- Bu gece dışarıdaydık.
- We've been out on the town tonight.
Kimin fikri olduğunu bile bilmiyorum. İkimiz de Leavenworth'daydık.
I don't even know whose idea it was We were both at Leavenworth
Sanırım Luke'daydı şunu demez mi : "Kılıcı olmayan, abasını satıp bir kılıç alsın"?
You remember that verse, I think it's in Luke, where he says, "He that hath no sword, let him sell his garment, and buy one"?
Bir keresinde kışın Londra'daydım.
I was in London once in the winter.
Geçtiğimiz iki yıl boyunca hiç sevmediğim Denver, Colorado'daydım. Son derece sıkıcı bir yatılı okuldaydım. O yüzden atın üzerindeki herhangi bir şey bana çok güzel görünüyor.
For the past two years, I've been back east in Denver, Colorado... hobbled up in a boarding school... till I just love the sight of anything sitting a horse.
Kızılderililer kapıdaydı.
Indians were at the door.
Yukarıdaydı. Hiç ayık görmedim adamı.
He spent two nights here, drunk out of his mind.
Ama o burada, kıyıdaydı... sizse dağların öte tarafında, Salinas'taydınız.
But then she was over here on the Bay... and you were way over on the other side of the mountains in Salinas.
Elde ettiğim ilk bilgi kırıntısı Kopenhag'daydı... pire sirkinde.
The first nibble I got on that was up in Copenhagen... in a flea circus.
Dün... dün gece aradık, ama sanırım dışarıdaydınız.
We er... We called last night, but er... You were out, I think.
İkisi de artık Nenaradovo'daydı.
They both left the Nenaradovo.
Evet, küçük kız çıktığı zaman kapıdaydı.
Yes, he was at the door when the little girl went out.
Kısa bir süre önce Kuzey Afrika'daydınız, Tanca'da, değil mi?
You were in North Africa recently, weren't you? Tangier, wasn't it?
Yukarıdaydık, efendim.
We were up, sir.
Stalingrad'ın son günlerinde KızıI Ordu'daydın.
You were with the Red Army in the last days of Stalingrad.
Chang KızıI Çin elçiliği ile bağlantıdaydı.
Chang was connected with the Red Chinese embassy.
Çünkü bugün o kitapçıdaydım, ve siz bunu imzaladıktan hemen sonra, bu göz alıcı iri kıyım adamla konuştuğunu gördüm.
I took Victoria's novel to Englander like I promised. - And? - He hated it.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]