Francoise tradutor Inglês
497 parallel translation
Françoise, unutma, onun emirlere uymaktan başka bir seçeneği yoktu.
Françoise, don't forget. She had no choice but to follow her orders.
Hayır, yok.
[Françoise] No, it's nothing.
Acaba bir süre uyuyacak mı? Muhtemelen.
[Françoise] I wonder if he's going to be out for a while.
Dikkat!
[Françoise] Get down!
Kilitlenme Alarmı
- [Françoise] 002! - Huh?
İleride bir giriş olmalı.
[Françoise, via brainwave] There should be an entrance up ahead.
Joe? Beni duyuyor musun?
[Françoise] Joe, do you read me?
Françoise?
Françoise?
İyi şanslar. 009 YANIT YOK
[Françoise] Good luck.
Kan basınçları 250'nin üstünde.
[Françoise] Their blood pressure is over 250.
Ani kalp durması.
[Françoise] Cardiopulmonary arrest.
Koruyucular iki saat sonra gelecek.
[Françoise] The Guardians'E.T.A. is two hours.
Bu arada, bize saldıran adam hakkında araştırma yaptım.
[Françoise] By the way, I did some researc h on the man who attacked us just now.
Arnold Knox. Teksas'ın en zengin iş adamıymış.
[Françoise] Arnold Knox - - looks like he really was the wealthiest mogul in Texas.
Demek istediğim, eski reislerle ilgili ilginç bir şey var.
[Françoise] The thing is there's something strang e about the former patriarchs.
Yakınlarda sadece bir araba görüyorum.
[Françoise] From what I can see, there's only one car nearby.
Ben de bunu düşündüm.
[Françoise] That's what I thought.
002! Cevap ver!
[Françoise] 002, please respond!
Saldırıdan önce hasmına bakması gerekiyor.
[Françoise] And he has to look at his opponen t before he launches each attack.
O adam! Bütün fotoğraflarda vardı!
[Françoise] This man... he was in all those photos.
Onlar atmosfere giriş kapsülleri.
[Françoise] Those are the reentry capsules.
Anlaşıldı.
[Françoise] Copy that.
Evet, kesinlikle.
[Françoise] Yes, absolutely.
009! Hava kilidine git!
[Françoise] 009, get to the airlock.
Daha önceden enkaz ile çarpıştığında, 002 onun güzergah hesaplarını yapmıştı... istasyona dönebilmesini sağlamak için.
[Françoise] When he collided with the debris earlier, 002 did calculations on his trajectory to make sure that he could get back to the station.
Oksijen tüketimini azaltmak için kendini uyku moduna aldı.
[Françoise] To cut down on his oxygen consumption, he put himself into sleep mode.
Joe...
[Françoise] Joe...
Françoise. Bana neler oluyor böyle?
Françoise... what in the world is happening to me?
Evet ama... Françoise, ben...
Yes, but, Françoise, I...
Beni dinle...
[Françoise] Listen.
Hey Joe! Duyuyor musun? Françoise!
[Jet] Hey, Joe, do you copy?
Cevap ver!
Françoise, respond!
Joe ya da Françoise'dan yanıt alamıyorum!
I'm not getting any response from Joe or Françoise.
Joe. Françoise. Gözlerinizi açın!
[Geronimo] Joe, Françoise, open your eyes!
Françoise!
Françoise!
Ve bu... aradığın cevap mıydı?
[Françoise] And is that... the answer you were looking for?
Bize geri döndüğünü görüyorum.
[Françoise] I see you're back with us again.
New York'ta. Birleşmiş Milletler genel merkezi yakınlarında!
[Françoise] In New York, not far from U.N. headquarters.
Kapattı.
[Françoise] He hung up.
Bunlar BM Muhafızları!
[Françoise] It's the U.N. Guardians.
Bir füze mi?
[Françoise] A missile?
Françoise Arnoul, değil mi?
Françoise Arnoul, I presume?
Ne demek istiyorsun?
[Françoise] What do you mean?
Françoise, bekle!
Françoise, wait!
Françoise...
Françoise.
Lütfen Joe, buraya gel.
[Françoise] Please, Joe, come over here.
Sakin ol, sorun yok.
[Françoise] Easy. It's all right.
CEVAP YOK Fırtına yüzünden sensörler de kameralar da çalışmıyor.
[Françoise] Because of the storm, neither the sensors nor the cameras are working.
002!
[Françoise] 002!
Françoise. Biraz vakit ayırıp o roket fırlatmalarını doğrulayabilir misin?
Françoise, would you take a moment to confirm those rocket launches?
Françoise, bu sabah fırlatılan roketin durumu nedir?
[gasps] Françoise, what's the status of the rocket that launched this morning?