Hes tradutor Inglês
381 parallel translation
Günde iki kez bisküvilerini yemeli ve sadece kaynatılmış su içmeli.
Hes got to have his biscuits twice a day, and nothing but boiled water!
Kocası dört senedir evden uzakta ve onun da keyfi pek iyi değil.
Hes been away four years and she ain ´ tt been cheerful.
Liderlerinin o olduğuna şüphe yok.
Hes the head man, all right.
Kız kardeşini ziyaret etmeye gidiyor ve onun bu utancı bilmesini istemiyor.
Hes going to visit his sister and he doesn ´ tt want her to know about his disgrace.
- Değil. Hala Bay Chang'i ziyarette.
- No, hes still up visiting with Mr Chang.
Eğer yukarıdaysa asla gelmeyebilir.
If hes up there, he may never come down.
Satılık değil.
Hes not for sale.
Hey dinle, burada bir adam iki gün içinde dönmezse. Ölmüştür, bir daha dönmez.
Hey, listen, lady, in this country when a guy is gane for two days, hes gone.
Aynen. Doğruya doğru. Bunu asla birbaşkasına yaptırmazdı bana bile.
Yes, he did. 1 got to hand it to you hes never done that to anybody else but me.
Biliyorum, Ama, şu an o... Öldü.
well, now hes gone.
Evet, sen onu delirtiyorsun!
- Yeah, hes crazy about you! - ( NOTES ON PIANO PLAY )
Gördüğün en iyi köpektir o.
Hes the best dog you've ever seen
Sizden para istemiyorum, arkadaşım.
Says hes broke.I 1 don't want money from you, my friend
Muhtemelen düşünmekten daha çok hatırlıyordur.
well, hes probably remem bering more than thinking.
Son günlerde tuhaflaşmıştı.
Hes been changing lately.
Kafasında kötü bir kırık var.
Hes got a nasty crack on the skull!
Sabaha çok daha iyi olur.
Hes feeling much better this morning
İyi bir köpektir.
Hes gentle.
Bırak, yesin.
Hes perfectly welcome.
Yine paslanmış!
Hes rusted again!
Çünkü o...
Because hes -
Bu, ününü duyduğunuz meşhur Renk Değiştiren At.
Hes the Horse of a Different Color youvve heard tell about.
Bizi, Dorothy'ye götürmek için geldi.
Hes come to take us to Dorothy.
Burada değil.
Hes not here.
Bir Meeker damgası taşıyor.
Hes wearing a Meeker iron.
O'da burada değil, bayım.
Hes not here, Sir.
Bu yüzden biz Tanrı'ya dua ederiz, Şeytan'ın kellesini koparsın diye.
Hes above the devil, thereore we pray to God.
Muhtemelen kulüpte Annie Wilkerson ile dans ediyordur.
Hes probably at the country club dance with Annie Wilkerson.
Ne de olsa erkek.
Hes a man.
Başlamak için biraz yavaş
Hes just a little slow getting started
Tatile çıkmak için hazırlık yapıyor.
Hes just getting ready to leave on his vacation.
- Durumu iyi.
- Hes fine.
Çok çıkarcı biridir.
Hes a pretty smooth operator.
- Frank, sadece yardım etmeye çalışıyor.
- Frank, hes just trying to help.
- Ama o acenta değil, muhabir.
- But hes not an agent. Hes a reporter.
Şu anda çok yorgun ve röportaj verecek durumda değil.
Hés very tired.
O öldü ve kızına gözkulak olamaz artık.
Hés dead and can't look after his daughter.
Tam bir başbelası.
Hés a nuisance.
Çok fazla zarar vermişti.
Hés done a lot of damage.
- Başımıza dert oluyor.
- Hés messing with us.
Bu kaba herifin tersine siz çok akıllı birisiniz.
Hés intelligent unlike this big brute!
Yalan söylüyor! Yaşlı annesi falan yok!
Hés lying!
- Orléans'ta balık alıyor.
- Hés getting fish in Orléans.
Çok kibar biri. Adı Marceau.
Hés very nice.
Kocana dikkat et. Onun adı Schumacher.
Watch your husband, hés called Schumacher.
Çizgiyi aşmaya başladı! Bu çok kötü bir şey!
Hés going too far!
Kaçtı gitti.
Hés gone now.
Ama tıpkı bir çocuk gibidir.
But hés like a child.
Andre çok nazik ve tatlı biri. Ama çok açık yürekli, samimi.
Hés very kind and sweet.
Bizi gördü ve buna sinirlendi.
He saw us and hés angry.
İnandığım pek fazla bir şey kalmadı ama arkadaşlığa inanmayı deneyeceğim. İyi adamdır.
Hés a nice guy.
hesap 80
hesap lütfen 65
hester 64
hesabı alabilir miyim 16
hessler 18
hesabınız 18
hesabıma yaz 19
hesaplarıma göre 22
hesap lütfen 65
hester 64
hesabı alabilir miyim 16
hessler 18
hesabınız 18
hesabıma yaz 19
hesaplarıma göre 22