Iyi durumda tradutor Inglês
3,733 parallel translation
Kendi işim, kendi zamanım, kendi yerim var ve her şey çok iyi durumda.
I have my own thing, my own time, in its own space, and everything is beautiful.
Yine de sinyal iyi durumda, değil mi?
We still have a good track, right?
Her şey iyi durumda.
Everything looks good.
Gayet iyi durumda.
Very well.
Yeni bir debriyaj taktım ama debriyaj baskı bilyaların iyi durumda.
I put in a new clutch, but your throwout bearing's fine.
İlk seçimlerde ekonomik olarak iyi durumda olmayan seçmenler haksız yere seçim yerlerinden döndürülmüşlerdi.
Well, my first election, a targeted a group of economically downtrodden constituents were wrongly turned away from the polls.
Bugünlerde pek iyi durumda değil.
She's wound rather tightly these days.
Bak, çok da iyi durumda olmadığını görmek için doktor olmak gerekmiyor.
Look, it doesn't take a shrink to see that you're not doing so well.
Ülkeye dönen birçok insan da iyi durumda değil.
A lot of people coming home are not doing great.
Debbie iyi durumda tatlım.
Debbie is fine, love. Okay?
Çok iyi durumda.
It's in excellent condition.
- Ne yazık ki iyi durumda değil.
In a very dark place, I'm afraid.
Bebek şimdilik çok iyi durumda.
The baby is perfectly fine for now.
63 model bir araç için iyi durumda.
Pretty good shape for a'63 trotter.
Evet bu Nick iyi durumda değil demek.
Yeah, it means Nick's not in a very good place right now.
Teyzem daha iyi durumda eve dönüyorum.
My aunt's doing a lot better, so I'm coming home.
Sadece şu an iyi durumda değil ve onu burada aşağıda, deliler şehrinde dolaşırken düşünmek hoşuma gitmiyor.
It's just that he's in a really scary place right now and I just--I hate to think about him wandering by himself down here in crazy town.
Çok iyi durumda olduğunu söylemişti.
He told me it was perfectly fine.
Şu anda gayet iyi durumda ama başındaki yara biraz daha iyileşmeden ve saçları uzamadan halkın karşısına çıkmayacak.
He's in remarkable shape, but he's not gonna go public until the wound on his head is a little more healed, till the hair grows back.
Kızların yanlarında bir telefon olsaydı ve iyi durumda idiyseler şimdiye kadar yardım için aramış olurlardı.
If the girls had access to a phone and they were okay, they would have called for help by now.
Akciğerler iyi durumda.
The lungs are good.
Gönülden bir kocayla daha iyi durumda olurdu.
She'd be better off with a willing husband.
Hâlâ iyi durumda mı?
Is it still okay?
Dünya, ikimiz de içindeyken daha iyi durumda Caleb alternatiften daha iyi.
The world is better off with both of us in it, Caleb, - rather than the alternative.
Evet ve annen de bu dünyada sen varken daha iyi durumda.
Yes, and your mom is better off with you in it.
Olabildiği kadar iyi durumda.
As good as it can be.
Çok zor bir ameliyat ve benim iyi durumda olmama gerek.
It's very difficult, and I need to be in good condition.
- Fi iyi durumda.
- Fi's fine.
Öncelikle, herkes iyi durumda.
First of all, everyone is fine.
Daha iyi durumda.
It's all better.
Bana iyi durumda gibi gördündü.
It looked fine to me.
Evet, gayet de iyi durumda.
Yes. And well.
Akciğerleriniz iyi durumda.
Your lungs are fine.
Halıları söktüm ama yerler iyi durumda olduğu için burayla fazla uğraşmadım.
Ripped up all the carpet and the floors were in good shape, so I didn't have to do much there.
Demek istediğim Wilden ile ilgili olanlara rağmen gayet iyi durumda görünüyor.
I mean, in spite of what's been going on with Wilden, she seems to be in a pretty good place.
Karınız gayet iyi durumda.
Your wife is perfectly fine.
♪ Aslında daha iyi bir durumda olabileceğini biliyorsun ♪
♪ Knowing you'd be better off instead ♪
ayrıca, iyi bir durumda da değil kendini onun yerine koy...
Also, he isn't in a good situation, Put yourself in his place...
İyi durumda.
She's fine.
İyi durumda.
She's good.
İyi durumda değil ve de kafası çok yükseklerde.
He's not in good shape, and he's high as a kite.
O şeylerden biri gözetim merkezine girip herşeyi yok etti, Bu yüzden güvenlik kameraları kullanılamaz durumda. fakat daha iyi birşey var.
One of those things got into the surveillance hub and destroyed the place, so security cameras are useless, but I got something better.
Bir diğeriyle de aynı durumda olman hiç iyi fikir değil.
Not a good idea to get in bed with another one.
Bu durumda iyi değil.
Not in this case.
- Kafası karışık, pek iyi bir durumda değil.
She's not in a good way.
İyi durumda.
It's all right, though.
Kocanız fiziksel olarak iyi bir durumda değildi.
Your husband was not in good physical condition.
Bu dünyadan ayrılmanın herkes için daha iyi olacağını düşünen adamdan ders al ve diğer durumda ne olacağını öğren.
Take it from someone who thought that leaving would make it easier on everyone... And then learned otherwise.
İyi durumda bir eğrelti otu gibi.
Like a well-watered fern.
Yani bu durumda oğluna acil tedaviyi verebilecek en iyi doktor olduğunu sanıyorsun.
So you feel you were the best doctor available. In this situation to render emergency care to your son?
En azından çocuk iyi durumda.
At least the kid's all right.
iyi değilim 99
iyi de 203
iyi deneme 76
iyi dinle 123
iyi dileklerimle 16
iyi düşün 86
iyi davran 17
iyi de neden 21
iyi dedin 60
iyi değil 246
iyi de 203
iyi deneme 76
iyi dinle 123
iyi dileklerimle 16
iyi düşün 86
iyi davran 17
iyi de neden 21
iyi dedin 60
iyi değil 246