Izin tradutor Inglês
154,247 parallel translation
Eminim anlayabilirsiniz. Hastanın babasının nakle izin verdiğini söylediniz.
You told me very clearly that the patient's father was on board.
Oğlunun bir parçasının bile gitmesine izin vermek imkansız geliyor.
I know the thought of letting any part of him go feels... Impossible.
Baştan başlamama izin verin.
Let me, um... Let me start over.
Ebeveynleri izin verdi.
Yeah, the parents have consented.
Bir Avery olarak, bugün burada tarih yazmamıza resmi olarak izin veriyorum.
As an Avery, I officially Grant us permission to make history... Together.
Hamile bir kadının kaçmasına nasıl izin verebilirsin?
How could you let a woman in labor escape?
O yüzden yemelerine izin verdim.
So, I let them eat it.
Lütfen, izin ver yapayım.
Please, let me do this.
- Gitmesine izin vereceğim.
- I will let him go.
- Gitmesine izin vereceğim.
-... I will let him go.
- Ameliyathaneye girmesine izin vermeyeceğiz.
- We never let her in the O.R.
Hayır, birkaç gün izin alacağını söyledi.
No. She said she was taking a few days'leave.
Lütfen tek bir şeyi daha iyi hale getirmeme izin ver.
Look, please let me make this one thing better.
Dr. Minnick, bize biraz izin verir misin?
Dr. Minnick, will you excuse us?
Murphy travmadaki bebekle ilgilenmesine izin verdiğini söyledi.
Murphy told me you let her run with that baby from the trauma.
Dr. Minnick ameliyatına gözlem yapmak ve öğretmek üzere geleceği zaman senden izin almak zorunda değil.
When Dr. Minnick approaches you to observe in your or and teach, she's not asking you for permission.
Minnick'in ameliyathanene girmesine izin vermeyecek misin yani?
You're saying you won't let Minnick into your or?
İtaatsizliğe izin veremem.
Well, I can't just allow insubordination.
Kurtulmasına neden izin verdin?
Karev. Why'd you let him off the hook?
Bütün ameliyatı yardım almadan yapmana izin verecek mi gerçekten?
She's really gonna let you do a whole surgery with no help?
İzin verirseniz çocuklar annenizin ameliyata gitmesi gerek.
Now, gosh, if you'll excuse me, children, mama's got to go do surgery.
Bütün ameliyatı yardım almadan yapmasına izin verecek mi gerçekten?
She's really gonna let you do a whole surgery with no help?
Bensiz bir sürü şey yapmana izin verdim.
Now, I let you do a lot of stuff without me.
Buna izin verdi mi?
But is that what she signed on for?
Oğlunun hayatını kurtarmamıza izin verdi.
She signed up to save her son's life.
Owen'ın seni görmesine izin vermem.
And I'll make sure that Owen doesn't see you.
Kepner, genel cerrahide fazla çalışmadın. İşimi yapmama izin versen nasıl olur?
Kepner, you're no longer running General Surgery, so how about you let me do my job?
Ona izin verme.
Don't let her.
- Bir şey söylememe izin vermedin ki.
- You wouldn't let me say anything.
Onlarla göz teması kurarak, tatmin olmalarına izin verme.
Don't give them the satisfaction... of making eye contact.
Ancak Lucca Quinn suç ortağıdır. Bu iddiayı desteklemesi için ifadesine izin verilmesini talep ediyoruz.
But Lucca Quinn is a co-conspirator, and we ask that we be allowed to present testimony to support this contention.
Madem ki bir şey çalmadınız, neden maaşınızın haczedilmesine izin veriyorsunuz?
But if you didn't steal anything, why are you letting them garnish your wages at all?
Başka bir avukat bulmama izin ver.
Let me look into another lawyer.
Frank güya 70 bin çalmış olmasına rağmen tek başına çalışmasına izin verildi yani? - Arka tarafta ve denetimsiz şekilde? - İtiraz ediyorum.
And so, even though, Frank, supposedly stole $ 70,000, he was still allowed to work alone and unsupervised in the backroom?
Yanında kalmama izin verdiğin için ufak bir hediye.
Just a little something for lettin'me shack up with ya.
Zehir olmadan 25 dereceye gelmesine izin veremezdik şimdi de o kaplıca dumanı olmadan 36 olmasına izin veremeyiz.
Couldn't let him get to 78 degrees without the venom, and now we can't let him get to 98 without those hot spring fumes.
Ateşi söndürelim ve buharlı suyun onu 36,5 dereceye kadar yavaşça ısıtmasına izin verelim.
Let's put out the flames and let the steaming water gently warm him until he reaches 98.
Ne olur olmasına izin verme.
Please don't let this happen.
- Norteguaylılar köpeklerinin çevrede özgürce dolaşmasına izin veriyor olmalı. Veronica ve Paige onları görmediler.
Well, the Norteguayans must let the dogs roam around the perimeter freely.
Adamlarımdan birinin orada durmasına izin vermem.
I'm not keeping a man up there.
Buna izin veremem.
We can't let this happen.
Donör izin formları hazır mı?
And you have the donor consent forms?
- İzin ver...
- Let me try to...
İzin ver.
Just let me do this.
- İzin verir misin Edwards?
Uh, Edwards, excuse us.
İzin istemiyorum.
I'm not actually asking.
İzin alacağınızı söylemiştiniz.
You know, you said you were taking a leave.
İzin aldı.
She's taken a leave.
İzin mi verdin?
Let me? !
İzin ver açıklayayım.
Let me explain.
İzin verir misiniz şu işi dikkatlice yapayım?
Would you let me ease into this, please?