Kıskanıyorsun tradutor Inglês
1,028 parallel translation
Kardeşini mi kıskanıyorsun?
Are you jealous of your brother?
Kıskanıyorsun çünkü senin yok.
You're jealous because you don't have any.
Kimden kıskanıyorsun?
Jealous of whom?
Kıskanıyorsun Jocelyn, diğer bekar kızlar gibi. Sen de öyle olmak istiyorsun çünkü.
You envy Jocelyn, or any other girl who's free, because you wish you were.
Bay Williams'ı kıskanıyorsun.
You're jealous of Mr. Williams.
Kıskanıyorsun işte.
- You sound as if you're jealous.
Beni mi kıskanıyorsun, Qinawi?
Am I making you jealous, Qinawi?
Senin çocuğun olmadığı için bizi kıskanıyorsun!
You're just jealous because you can't have babies.
Çünkü kıskanıyorsun.
Because you are jealous.
Demek beni kıskanıyorsun ha doktor. Canfield.
You're being jealous, Dr. Canfield.
Onu kıskanıyorsun.
You're jealous of her.
Bence kıskanıyorsun.
I think you're jealous.
Senin yok diye kıskanıyorsun.
You're jealous because you don't have one.
Eğer biri arkadaşınsa, onu başkalarında kıskanıyorsun.
If you had a friend, you'd be upset if she liked anybody else.
- Sen Zoya'yı kıskanıyorsun.
- You're so jealous, Zoya.
Demek kıskanıyorsun?
So you're jealous, are you?
Sen George'u kıskanıyorsun, ben de prensesi.
You envy George, and I envy the princess.
Dur biraz. Neden kıskanıyorsun?
Don't be jealous of your son.
Kıskanıyorsun!
You're jealous!
- Kıskanıyorsun.
- Jealousy becomes you.
Hayaletleri kıskanıyorsun.
You're jealous of phantoms
Kıskanıyorsun. Anlarım!
You're getting jealous.
Kıskanıyorsun.
You ´ re only jealous.
Sadece kıskanıyorsun.
You're just jealous.
Karını elinden aldığı için onu kıskanıyorsun.
You're jealous because he took your wife away.
Ogino-san, beni kıskanıyorsun, değil mi?
Ogino-san, you envy me, right?
- Sanırım onu kıskanıyorsun.
- I believe you envy him.
kıskanıyorsun.
You're jealous.
Janos'u kıskanıyorsun.
You are jealous of Janos
Kıskanıyorsun, çünkü babam onu bana verdi.
You're just jealous because my dad gave it to me.
Beni gömecek olanın sen değil de o olmasını mı kıskanıyorsun?
What, are you jealous that he'll be the one to bury me, and not you?
Çünkü başka bi sebeple uyandırmak istiyorsun : kıskanıyorsun.
Because you want to wake him for another reason : you're jealous.
Kıskanıyorsun, ve onu kurtarmak için bana yardım et diye sana yalvarıyorum.
You're jealous, and I beg you to help me save him.
Benim keşfetmemi kıskanıyorsun!
I can make discoveries, too, you know!
- Onu kıskanıyorsun.
- You're jealous.
- Evet, kıskanıyorsun.
- You are.
Kıskanıyorsun.
You're just envious.
Kıskanıyorsun değil mi?
You're jealous, aren't you?
O gerçek bir erkek olduğu için onu kıskanıyorsun!
You're just jealous because he's a real man!
Kıskanıyorsun.
You're jealous!
Bir çocuğu kıskanıyorsun.
You are jealous of a child.
Kıskanıyorsun canım.
You're jealous, my dear.
Köpekleri bile kıskanıyorsun.
You're even jealous of the dogs.
Onu kıskanıyorsun, çünkü sen ve şu Yahudi arkadaşın Herod kenti hallaç pamuğu gibi atıp, keyif çatarken o yıllarca çalıştı durdu.
You envy him because for years he worked while you and that Judean friend of yours, Herod, went whoring around the city!
Leyla ile olan aşkımızı kıskanıyorsun dimi?
You're in jealous about the love in between Leyla and I, aren't you?
Senin sorunun, beyninin bir bilgisayar gibi çalışması... bu yüzden de, öteki bilgisayarı kıskanıyorsun.
Your problem is your brain works like a computer so you're jealous of that other computer.
Onu kıskanıyorsun değil mi?
You're jealous of him, aren't you?
- Frank Junior'ı çok kıskanıyorsun. - Kapa çeneni!
- You're so jealous of Frank Junior.
Kıskanıyorsun.
You're jealous.
Kıskanıyorsun.
Oh, you're jealous...
Kıskanıyorsun!
You're just jealous.
kıskançlık 60
kıskanç 44
kıskanıyorum 27
kıskandım 18
kıskanıyor musun 33
kıskandın mı 76
kıskaç 19
kıskanmak mı 21
kıskançlık mı 20
kıskanç 44
kıskanıyorum 27
kıskandım 18
kıskanıyor musun 33
kıskandın mı 76
kıskaç 19
kıskanmak mı 21
kıskançlık mı 20