Mantıksız tradutor Inglês
2,696 parallel translation
Ne işe yaramaz, mantıksız karım var.
Totally useless, senseless wife.
Baştan aşağı mantıksız gözüküyor da.
It doesn't seem entirely logical.
Mantıksız konuşuyorsun.
You're so non-sense.
Sanırım mantıksız bir karar almışım. Ne kadar ısrar etseler de ne olursa olsun, buraya geri dönmemeliydik.
Well I think I was too hasty to move back in here... I shouldn't have been convinced so easily.
Neden bu kadar mantıksız birisin?
How can you be so stupid?
Bazen mantıksız şeylere katlanamıyorum diye kendimden nefret ediyorum.
I'm a bit upset at my inability to tolerate injustice.
Bu kadar vücut kontrolü mantıksız değil!
We are in the middle of a game. This much body checking is not unreasonable!
Çok mantıksız!
It's preposterous!
Kralımız çok mantıksız davranıyor.
The king has lost his sense.
Bu mantıksız.
It doesn't make any sense.
Mantıksız bu.
This doesn't sound right.
Endişe etmem mantıksız mı sence?
is it that unreasonable for me to worry?
Bu çok mantıksız.
This doesn't make any sense.
Ama çok mantıksız.
It doesn't make any sense.
Bu çok mantıksız.
Not anything that makes any sense.
Burada mantıksız davranan sanki benmişim gibi davranıyorsunuz.
It's not like I'm being unreasonable here, right?
Çok mantıksız.
Why would he take Frank out? That makes no sense.
Doğum günümden beri mantıksız birini dövmemiştim.
I haven't beaten anybody since my birthday.
Mantıksız bir masal için hazırlan
Prepare thyself for one twisted tale.
Onu anladım ama çok mantıksız.
But it's illogical.
Mantıksız Seçim Yapma Patolojisi. Seçimler :
Pathology of irrational Choices, and Choices :
Senin görüşün mantıksız değil ama mahkeme bu tezi reddetti.
Your version is not implausible, but the court has turned down this thesis
Bu mantıksız.
It doesn't make sense.
İskoç somonunun yabancı bir ülkeye götürülmesi fikri fazlasıyla mantıksız.
I think the idea of taking Scottish salmon to a foreign country is absolutely absurd.
Mantıksız bir istek değil.
It is not an absurd request.
- Çok mantıksız.
- Doesn't make sense.
Çok mantıksız.
It doesn't make any sense.
Bana mantıksız geliyor.
That don't make no sense to me.
Şimdiye dek duyduğum en mantıksız söz bu.
That's the most ridiculous thing I've ever heard.
Ya mantıklıdır ya da mantıksız.
Either makes sense or doesn't make sense.
Hayır. Ama kardeşin mantıksız kararlar veriyor hep.
It's just that your sister makes some questionable decisions.
Mantıksız bir şey ama inanç da böyle bir şey işte.
It's irrational, but that's the nature of faith.
Mantıksız davrandığımın farkındayım. Korkularımın seni engellemesi haksızlık olur.
And I know that's irrational, and... it's not fair to let my shit hold you back.
Bu insanlar ne kadar da mantıksız davranıyor.
These people are so unreasonable.
Çok mantıksız.
Doesn't make any sense.
Herkesin Zack'in ne kadar iyi olduğunu söyleyişine bakınca tüm bu steroit olayı mantıksız geliyor.
Given how great everyone says Zack was, this whole steroids thing just doesn't make sense.
Seninki çok mantıksız.
Yours don't make any sense.
Ama senin teklifin çok mantıksız!
But your offer is... It's unreasonable!
Alex son derece mantıksız.
Alex was highly irrational.
Yüzen parçanın ne olduğunu biliyorum Pierce. Gösterinin akışında mantıksız olur ve karışık bir mesaj yollar. Sadece...
I know what a floater is, Pierce.
Kulağa ne kadar mantıksız geldiğinin farkında mısın?
Do you realize how preposterous that sounds?
Mantıksız!
Nonsense!
Yani, çok mantıksız bir durum.
I mean, it makes no sense.
Çünkü mantıksız konuşuyorlar!
Because it's un-understandable!
Bu çok mantıksız.
But that makes no sense.
Yoksa bu sadece mutlak mantıksızlığınızın sonucu mu?
Or is it just the consequence of your utter absurdity?
Mantıksız eylemleriniz çocukların aklını karıştırıyor.
Your irrational action confuses children's minds.
Çok mantıksız.
This doesn't make any sense.
- Çok mantıksız.
It makes no sense.
- Mantıksız, doktor.
- Nonsense, doctor?
Mantıksız davranıyorsun.
Goddamn musicians, man.