Tıpkı tradutor Inglês
27,437 parallel translation
Fakat tıpkı hayalarımda olanlar gibi oluyor.
But this is what's currently happening inside my testicles.
İnsanların bizi görmekten bıkmasını istiyorum. Tıpkı sizi hergün gördüğüm gibi.
I want people sick of seeing us the same way I'm sick of seeing you.
Tıpkı bir tren gibi. Ben o trene erkenden binmek istiyorum.
Like a train and all I want is to jump on board.
17 Şubat 1985 tarihinde neredeysem oradaydım. Tıpkı 27 Ocak 1985 ve 1 Mayıs 1985'te olduğum gibi. Ve bana daha önce sorduğunuz tüm tarihlerde.
Same address that I lived at on February 17, 1985, and January 27, 1985, and May 1, 1985, and every other date that you've asked me about.
Şehirler tıpkı hapishaneler gibi.
Cities are like genpop.
Tıpkı benim gibi yüz anne yarattım.
I made a hundred mothers just like me.
Bu durum kontrolden çıkarsa tıpkı ağabeyimin durumuna düşerim.
This gets out of control, I'm right back where my brother was.
Tıpkı bizim gibi.
Like we did.
Tıpkı kahramanın gibi.
Just like your hero.
Bazen uğrunda ölünmesi gerekir. Tıpkı Halifeliğin bölgemizden kovulduğu ve eski diktatörlüğün sona erdiği zaman olduğu gibi.
Sometimes died for, as so many did when the Caliphate was driven from our territory, and the old regime was ended.
Fauzi çok iyi bir dosttur. Sana çok iyi bakacaktır, tıpkı benim bakacağım gibi.
Fauzi is a very good friend and he's going to take such great care of you, just like I would.
Tıpkı hatırladığımız gibi!
It's just like we remember it!
Altı basamak, tıpkı barkod gibi.
Six digits, like the barcode.
Yönetmenler asla filmlerinin başında durmaz. Tıpkı onlarca deneme çekimi yaptıkları gibi.
Directors never go down with their film, they get, like, 10 more tries.
Tıpkı senin kaderini ellerinde tutan kişiler gibi.
Just like the guys who are deciding your fate.
Tıpkı senin gibi.
Just like you.
Tıpkı kampüsteki diğer profesörlerin yaptığı gibi.
Just like every other professor on this campus.
Anlatamazdın. Çünkü Sam beynini yıkadı. tıpkı bana yaptığı gibi.
You couldn't... because Sam got into your head... just like he did to me.
Tıpkı hepimiz gibi.
Just like all of us.
Seni peruk takmış onun kıyafetlerini de giymiş bir halde, tıpkı Norman Bates gibi yakalarım sanmıştım.
I half expected to catch you trying on her wigs and clothes all Norman-Bates-like.
Tıpkı benim gibi.
Just like me.
Benden saklanamazsın, tıpkı iki yüzlülüğünü gizleyemeyeceğin gibi!
You can't hide from me, just like you can't hide from your hypocrisy!
Yani ben tıpkı bir telefon gibiyim ve fabrika ayarlarıma döndürülmem gerekiyor.
So I'm like a phone, and, uh, need to be restored to my factory settings.
2.2 milyon insan tıpkı senin gibi.
The 2.2 million people, they're like you.
Tıpkı geçen yıl gibi. Sen ve ben, tamam mı?
Just like the whole year, you and me, okay?
Tıpkı bana öğrettiğin gibi.
[silenced gunshot] Just like you taught me.
Tıpkı insanların gibi sen de gururlu ama zayıfsın.
Like your people, you are proud, but weak.
Ve tıpkı insanların gibi bu dünyadan silineceksin.
And like your people, you will be erased from the face of this earth.
Bantları bile kendim topluyorum. Tıpkı bir mağara adamı gibi!
I'm pulling up duct tape myself, like a caveman!
Tıpkı Walt'ın Proton Arnold skorunun Tim'in yeni rekoruyla yerin dibe gömülmesi gibi.
Subterranean. That's just like
Tıpkı benim Süper Eğlenceli Adam operam gibi.
People often reject what they can't understand.
Eskiden bir avcıydın, tıpkı benim gibi... Zayıf ve acizlerden alırdık. Çünkü daha güçlüydük.
You were a predator, like me, and we take from the weak and from the helpless because we're stronger.
Tanrım, Carol. Tıpkı anne babam gibisin.
God, Carol, you're just like my parents.
Tıpkı doğacak bebeğin gibi.
Just like that baby you've got coming.
Tıpkı ona söylediğim gibi yapmış.
Just like I told him to.
Ve tıpkı az önce dediğim gibi biz de tam burada yanı başındayız.
And like I said, we are right here with you.
Tıpkı 1928'de yaşadığınız devasa depremde oluğu gibi sonrasında Amerika bölgenin yeniden inşası için bir miktar yardım göndermişti.
Like in 1928, when you guys had that massive earthquake, and then America sent a bunch of aid to help rebuild the region.
Alıcılara biri onların işine çomak sokarsa yapabileceklerinin sınırını gösteriyorlar... -... tıpkı demin bizim yaptığımız gibi.
They're showing buyers the full extent of what they'll do if anyone tries to screw with'em like we just did.
Tıpkı anneciği gibi bir pıtışı var.
She has a bejoonie, just like her mama.
Tıpkı anneciği gibi çok güzel.
She's beautiful, just like her mama.
Tıpkı benim yeni tarz müzikle, eski tarz müziği pürüzsüzce harmanlamam gibi.
Like how I seamlessly fuse new-school and old-school flows.
Tıpkı lise yıllarımda olduğu gibi.
It's like high school all over again.
Tıpkı aynaya bakmak gibi.
It's like looking into a mirror.
Tıpkı senin gibi insanlara yardım etmek istiyordu.
He wanted to help people then just like you want to help people now.
- Tıpkı gördüğüm gibi.
It's just like in the Vibe.
Roy kötü bir karar verecekti tıpkı John'un şu anda verdiği gibi.
Roy was making a bad choice just like John is making a bad choice.
Tıpkı senin bana yaptığım şeyi hatırlattığın gibi...
Just like you're a reminder of what I did, and I...
Bu orospu çocuğuyla konuşuyordum. Tıpkı seninle yaklaşık 20 saattir konuştuğum gibi.
I was conversing with this son of a bitch just like you and I have been conversing for the past, what, 20 hours or so.
Endişelendirdi tamam mı? Tıpkı benim gibi.
She would be concerned, ok, just like I am.
Sana sonsuz uyku da bahşedilebilirdi Tıpkı buradaki kurbanımız gibi ki adı?
You could be granted the eternal sleep like our victim, whose name is?
Tıpkı benim testteki gibi.
These things have turned.