Tıpkı eski günlerdeki gibi tradutor Inglês
277 parallel translation
- tıpkı eski günlerdeki gibi.
- you and me, just like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Just like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, ha?
It's like the old days again, eh?
Tıpkı eski günlerdeki gibi, değil mi?
It seems like the old days again.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, değil mi?
Just like old times.
Değerli bu, tıpkı eski günlerdeki gibi.
This is precious, just like the old days
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Why, it's like old home week.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, uçaklar arasında yakalıyorum seni.
Just like old times, catching you between planes.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
- Like the good old days!
Tıpkı eski günlerdeki gibi olacak.
It'll be just like it was in the old days.
Pancho, tıpkı eski günlerdeki gibi bir kez daha yardımını istiyorum.
Oh, Pancho, this is just like the ol'days. Once again, I'm asking for your help.
İşte yine başladık, beyler bayanlar... tıpkı eski günlerdeki gibi.
Well, we're back in business, boys and girls, just like the old days.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Looks like old times around this place.
Tekrar beraber olmak çok güzel tıpkı eski günlerdeki gibi, ve kendimi şimdi çok daha iyi hissediyorum.
It's wonderful to be together again... like in the old days, and I am feeling much better.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, ha?
Just like old times, huh?
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Just like old times, huh?
Gelmemiş olurlarsa eğer, sadece sen ve ben kalırız,... tıpkı eski günlerdeki gibi.
If they're not here, it's you and me, just like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, öyle değil mi, Tigh?
Just like old times, isn't it, Tigh?
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Thats just like old times.
Dışişleri Bakanlığı tıpkı eski günlerdeki gibi halinden çok memnundur.
The Foreign Office is terribly pleased, it's just like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi olacak.
It'll be like old times.
Eğer benim için son bir şey yaparsan, son bir kötülük, önce onları gömeceğiz, sonra da seni balığa götüreceğim, ya da istediğin başka bir şeyi yaparız, tıpkı eski günlerdeki gibi
Come on. If you just do this one last thing for me, one bad thing, and then we'll bury'em and I'll take you fishing, or anything you want. Just like we used to.
Sam, ikimizin Boston'lu kızların tıpkı eski günlerdeki gibi 10 dakika önde başlamalarına izin verip, sonra da onları toplamamıza ne dersin?
Sam, how about you and me giving the females of Boston ten minutes head start, then round them up?
Tıpkı eski günlerdeki gibi, değil mi Samantha?
It's like old times, isn't it, Samantha?
- Tıpkı eski günlerdeki gibi, ha Sammy? - Aynen Koç.
- Just like the old days, Sam?
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Be just like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi olacak.
It'll be just like the old days!
Evet, tıpkı eski günlerdeki gibi.
yes, yes... just... like the old days!
" Tıpkı eski günlerdeki gibi.
" It was like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Just like the old days.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
This is just like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi olacak.
It'll be just like old times.
- Tıpkı eski günlerdeki gibi.
- Just like old times.
- Tıpkı eski günlerdeki gibi. - Evet. Munich büyük bir şehir.
You could come with me.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Mm, sounds like good times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
If it isn't old home week.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Just like the good old days.
- Tıpkı eski günlerdeki gibi değil mi, Al?
- Just like old times, huh, Al?
Hepimiz bir yöne gidersek tıpkı eski günlerdeki gibi olur.
If we all take a different direction, it'd be like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi!
It's like the old days!
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Hey, just like the old days, eh?
Evet, tıpkı eski günlerdeki gibi.
Yeah. Just like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, Niles. Onlar çocukken arkada bir tek mayonez kavanozum vardı.
When they were kids, all they had in the back seat was a mayonnaise jar.
Gördün mü, tıpkı eski günlerdeki gibi.
You see, just like old times.
O zaman tıpkı eski günlerdeki gibi olurdu.
Then it would be just like old times.
- Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Just like old times.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
It'll be just like the old days.
Tıpkı bana anlattığın o eski güzel günlerdeki gibi.
Just like them good old days you were just telling me about.
- Tıpkı eski güzel günlerdeki gibi.
- Just like the good old days.
Eski günlerdeki gibi tıpkı yaptığım gibi, öğrendiğim gibi.
Just like the old days, like I used to, like I was taught.
Tıpkı... eski günlerdeki gibi.
Like... old times.