Uyuyacak tradutor Inglês
769 parallel translation
Acaba bir süre uyuyacak mı? Muhtemelen.
[Françoise] I wonder if he's going to be out for a while.
Bir süre uyuyacak.
He'll be sleeping for a while.
Gittiğinde uyuyacak çok zamanım olacak.
There'll be plenty of time to sleep... when you're gone.
Yatağına girecek, uyuyacak ve iyileşeceksin.
You'll go to bed... you'll go to sleep... and you'll be fine.
Bütün gün uyuyacak mısın yoksa?
What are you gonna do, sleep all day?
Senin burada tek hakettiğin, yemek ve uyuyacak bir yerdir.
All you are entitled to in here is food and a place to sleep.
Şimdi uyuyacak.
She will sleep now.
Bay Warriner orada uyuyacak.
Mr. Warriner will sleep in there.
Tamam ama hiç de uyuyacak gibi değil.
All right with me. But she ain't sleepy.
Ama geceleyin uyuyacak bir yere ihtiyacım var.
But I do need a place to sleep at night.
Prenses yukarıda, bizim yataklarımızda uyuyacak.
The Princess will sleep in our beds upstairs.
- Nerede uyuyacak, efendim?
- Where will that be, sir?
- Orda uyuyacak.
- He'll sleep there.
Hatırlıyorum beni dışarı attığında... uyuyacak bir yer vermiştin.
Now that you're without a home I remember that you gave me... a place to sleep when you might've turned me out.
En azından Kaliforniya'da uyuyacak.
She got to lay her head down in California after all.
Sanırım uyuyacak bir yer istersin, öyle değil mi?
Well, I reckon you'd like a place to sleep, wouldn't you?
- Sen de uyuyacak mısın?
- Will you go to sleep too?
Çocuk uyuyacak.
Boy sleep now.
Önümde ne olduğunu bilsem... uyuyacak için bir ömür olacak.
I'll have a lifetime in which to sleep, when I know what lies ahead.
Uyuyacak bir yerin var mı?
- You got someplace to sleep?
Merak etme, hemen uyuyacak.
Don't worry. He'll fall right asleep.
Geceleri kilerde uyuyacak.
And at night, he will sleep in the cellar.
Bütün gece çalarsa insanlar nasıl uyuyacak?
What I want to know is, if she's gonna chime all night long, how's a body gonna get any sleep?
Uyuyacak şimdi.
He's going to sleep.
Uyuyacak bir yer.
Place to sleep it off in.
Çok garip, hiçbirimiz uyuyacak durumda değiliz gibi görünüyor.
That's strange. None of us seems to be able to get to sleep.
Biri otururken diğerleri uyuyacak. Uyuyan uyanınca, yer değiştireceğiz.
While one sits up, the other sleeps and when he wakes up, we change.
İhtiyacımız olan tek şey yaşayacak ve uyuyacak bir baraka.
# All we need's a shack to live and sleep in. #
İhtiyacımız olan tek şey, içinde yaşayıp uyuyacak bir baraka.
# All we need's a shack to live and sleep in. #
Uyuyacak mısın?
Are you asleep?
Hiçbir şey onu uyandıramaz. Saatlerce uyuyacak.
Nothing will wake him, not for hours.
Uyuyacak mısın artık?
Will you go to sleep?
- Hanımefendi uyuyacak mı artık?
- Will the mistress sleep now?
Uyuyacak sıcak bir yerim bile yok.
I don't even need a warm place to sleep.
Ben dışarıda uyuyacak bir yer bulurum.
I'll find a place to sleep outside.
CCB sınıfından başka uyuyacak bir yer bulamadın mı?
Couldn't you find a better place to sleep than CCB's class?
Evet, uyuyacak.
Yes, he'll sleep.
Halinka, kendimize uyuyacak bir yer bulalım.
Halinka, let's find somewhere to sleep.
Uyuyacak mısın?
Will you sleep?
Gemide sadece yiyip içip uyuyacak, tamamıyla dinleneceksin.
You'll have nothing to do on board but eat, sleep, and get completely rested.
Belki iyi bir gece uykusu uyuyacak olursan, nerede bıraktığını anımsayabilirsin.
Perhaps if you could get a good night's sleep, you'd remember where you left it.
Uyuyacak bir köşe.
A corner in which to sleep.
Birkaç şarkı söyledin diye bütün sabah uyuyacak mısın? - Sen de programın gerisindesin.
Sing a few songs and right away sleep all morning?
O bile bu gece bize uyuyacak bir yer bulamıyor.
Not even he can find us a place to sleep tonight.
- Uyuyacak yer yok.
- No place to sleep.
Çok açım ve uyuyacak yerim yok. "
" Lady, give me something to drink.
Biz nerede uyursak siz de orada uyuyacak,... ne yersek, siz de onu yiyeceksiniz.
You'll sleep where we sleep, you'll eat what we eat.
- Uyuyacak yerimiz yok. - Anlıyorum.
- We don't have anywhere to sleep.
Tam bir kulübe sayılmaz ama daha ötede uyuyacak bir yerim var.
It's not exactly a hut, but further in I have a place to sleep.
Uyuyacak yerim yok.
No place to sleep.
Uyuyacak bir yer bekliyordu.
that he was waiting for a place to sleep.
uyuyacağım 54
uyuyamıyorum 198
uyuyalım 19
uyuyakalmışım 59
uyuyan güzel 16
uyuyamadım 145
uyuyamam 31
uyuya kalmışım 19
uyuyamadın mı 31
uyuyamıyor musun 38
uyuyamıyorum 198
uyuyalım 19
uyuyakalmışım 59
uyuyan güzel 16
uyuyamadım 145
uyuyamam 31
uyuya kalmışım 19
uyuyamadın mı 31
uyuyamıyor musun 38